28 September (Mon) / 09.28 PM

1.4K 247 546
                                    

"Harry." dedi Louis arabayı sürmeye devam ederken. Ama sevgilisinden cevap alamadı.

"Haz?" Yine cevap yoktu.

"Juliet'im?"

"Ne?" dedi Harry sonunda. Siniri geçmemişti, tüm gün Louis'ye trip atmıştı ve şimdi de kaşlarını çatmış, öfkeyle araba camından dışarıyı izliyordu.

Louis "Barışalım mı, n'olur!" diye yalvardı. "Dünden beri bir kere bile öpemedim ve eğer hemen şimdi bir öpücük almazsam yoksunluk krizine gireceğim."

"Sen tam bir aptalsın, Romeo."

"Ben tam bir aptalım, Juliet."

"Çok inatçısın."

"Çok inatçıyım."

"Güzel bir evlilik teklifi ettin, ben de zamana ihtiyacım olduğunu söyledim. Annemle babamın boşanmasını, ablamın velayet davasının bitmesini beklemek istedim çünkü şu anda evlilikten çok korkuyorum. Bana biraz zaman vermeni istedim sadece, zaten senden başkasıyla evlenmeyeceğimi ikimiz de biliyoruz."

Louis "Güzel bir evlilik teklifi ettim, sen de zamana ihtiyacın olduğunu söyledin-" deyip duraksadı ve şaşkın bir şekilde Harry'ye baktı. "Özür dilerim aşkım, o kadar uzun cümleyi aklımda tutamam, tekrarlar mısın?"

"Tanrım..." diye söylendi Harry başını geriye atıp gözlerini kapatırken. "Milyarlarca insan var ve gelip sana aşık oldum."

Louis "Ve aşık olmana rağmen evlilik teklifimi kabul etmiyorsun." dedi arabayı park ederken. Harry ona döndü, dünyanın en salak insanını görmüş gibi bir ifadeyle baktı. "Sen dilimizi bilmiyor musun Louis, o yüzden mi anlaşamıyoruz? Ben ne diyorum sen ne diyorsun!"

Harry gergin bir şekilde arabadan inince Louis de hemen indi, onun peşinden yürüyerek kafeye girdi. Önceki günden beri Harry onunla konuşmadığı için, Louis bir türlü onu dışarı çıkmaya ikna edememişti. Sonunda arkadaşlarından yardım istemişti. Niall kendi teklifiymiş gibi onları aramış, "Akşam karaokeye gidiyoruz itiraz yok!" demişti.

Harry de Louis ile kavgalı olmak istemiyordu zaten. Bu yüzden, aradaki buzları eritme umuduyla teklifi kabul etmişti. Ama görüyordu ki Louis hiç akıllanmamıştı, evlilik demeye devam ediyordu.

Arkadaşlarının oturduğu masaya giderlerken Louis Harry'nin elini tuttu. Mahcup tavrı özür dilemeye çalıştığını gösteriyordu, üstelik yüzünde de Harry'nin hiç dayanamadığı o şirin tebessüm vardı. Bu yüzden Harry daha fazla uzatmadı, parmaklarını onunkilere geçirerek tam anlamıyla elini tutmasına izin verdi.

"Selam çocuklar." dedi Niall onların geldiğini görünce. Onunla birlikte Zayn, Liam, Ed, Lewis, Mitch, Nick, Oli ve Calvin de orada oturuyordu. Louis Niall'a birkaç kişi daha yanımızda olsun demişti ve Niall tüm arkadaş grubunu bir masaya toplamıştı.

"Selam." dedi Harry ona karşılık olarak. Louis masadaki son sandalyeyi çekip Harry'nin oturmasını sağladı, kendisine de yan masadan boş bir sandalye çekti. "Herkes burada, ne güzel."

Liam "Bir şeyler içer miyiz?" diye sordu. "Sipariş verelim mi?"

"Olur, hepimiz birer kahve içebiliriz aslında."

Zayn eliyle bir işaret yaparak masaya garson çağırdı. Kimseye fikrini sormadı, göz ucuyla masadaki kişi sayısına baktı ve "On bir tane cappuccino alalım." dedi.

Garson hızlıca oradan uzaklaşırken Louis kaşlarını çatarak Zayn'e baktı. "Önce bize sorsaydın." dedi. "Harry cappuccino içmez."

"E bu seni ilgilendirir, git başka bir şey sipariş et o zaman." de Zayn umursamazca. Louis ona gözlerini devirdi, ayağa kalkıp az önce siparişi alan garsonun peşinden gitti.

MARRY MEOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz