"Yemeğini bitir hadi, yatacağım ben." dememle beraber daha hızlı hareket etmeye çalıştı. Kendi tabağımı lavabonun içine atıp ona dönünce  başını eğmiş, tişörtüyle uğraşır halde olduğunu görmüştüm. "Döktün mü?" 

Ellerini kucağından çekip tişörtüne baktım. Bembeyaz tişörtü salça olmuştu.

"Of Yankı. Dikkatli olsana."  bir de beyefendinin üzerini değiştirecektik şimdi. "Kıyafet getirdin mi yanında?"

"Hayır." sesi tiremeye başlamıştı. "Teyzem Ayaz abinin kıyafetleri sana uyar dedi."

"Bu nasıl bir mantık anasını satayım." kollarından tutup kalkmasına yardımcı olurken üzerini süzdüm. "Bir haftadır aynı şeylerle mi duruyorsun sen?"

"Evet." 

"Gece yatarken de mi bunlarlasın?"

"Sen pijama vermedin ki." elimi burun kemerime götürüp gözlerimi kapattım. Çocuk bir haftadır böyle yatıp kalkıyordu resmen.

"Yıkanman lazım senin." siyah dalgalı saçları kirlenmişti artık. Tişörtünde salça harici bir sürü kir vardı. Hepsini yeni fark ediyordum.

"B-ben halledebilirim."

"Zaten öyle." kolunu tutup mutfaktan çıkarttım. "Kendin yıkanacaksın." bir de benim yıkayacağımı düşünüyordu herhalde.

"Yalnız banyo yukarıda, merdiven çıkacağız." diye uyardım merdivenlere yaklaşırken. Sesini çıkarmadan bastonuyla etrafı yoklamaya devam etti. İlk basamağa geldiğimizde biraz takılsa da, alışmıştı. Bir problem yaşamadan üst kata kadar çıkıp banyoya girdik.

"Sen git, tamam mı?"

"Bekle." duşu ayarlayıp, suyun ısısını kontrol ettikten sonra duşakabinin içine girmesine yardımcı oldum. "Üstündeki her şeyi çıkarıp yere at."

"Olmaz." başını yere eğdi. "Bir poşet verebilir misin?"

"Yere koy dedim Yankı, hepsi kirli."

"Ama sen nasıl dokunacaksın onlara?" sesi gitgide kısılıyordu.

"Soru sorma, sadece dediğimi yap." başını aşağı yukarı salladı. "Hemen yanında şampuan var, onu kullan."

"Tamam." banyodan çıkarken kapıyı bilerek tam kapatmadım. Kenarda durup duvara yaslandım. Uzun bir süre ses gelmedi içerden. Sonrasında suyun altına girdiği için zemine çarpan su sesi kesik kesik gelmeye başladı. İyi bari, en azından duş almayı beceriyordu.

Suyun şiddeti artınca kaşlarımı çattım. İzinsiz içeri dalmak istemiyordum ama bir şeyler ters gidiyor gibiydi. Az sonra şişenin yere düştüğünü duyup direkt içeri girdim. Benim girdiğimi fark etmemişti. Eliyle musluğu yoklayıp ayarını düşürmeye çalışıyordu.

"Yankı, girebilir miyim?" dediğimde irkilerek eliyle kendini kapatmaya çalıştı.

"H-hayır."

"Sana bakmadan sadece suyu ayarlayacağım, söz veriyorum." Kısa süreli sessizliğin ardından utana sıkıla başını salladı.

"Tamam..."

Yanına gidip suyun sıcaklığını ve ayarını düşürdüm. Deli çocuk kendini haşlamış olmalıydı. "Niye ısısıyla oynuyorsun ki?" diye söylenince daha da sindi içine.  Her dediğime utanacak mıydı böyle.

Yerdeki şampuan kutusunu alıp yerine koyarken Yankı'nın yüzüne baktım. Su damlaları haricinde bir damla gördüğüme emindim o an. Yine aynı şeyi yapıyor, sessiz sessiz ağlıyordu.

"Yankı, sana yardım edeceğim." 

"H-hayır, b-ben..."

"Oturur musun." sesimin katılığını işitince tabureye oturup eliyle kendini kapatmaya devam etti. Saçlarına su tutup şampuanı sıktım, yumuşacık saçları parmaklarımın arasında dağılıyordu. Vücuduna akan köpükleri dağıtmak istesem de cesaret edemedim. Zaten utancından iki büklüm olmuştu çocuk. "Ayağa kalk." bileğinden tutup suyun altına çektim bedenini. Saçlarını ve vücudunu durularken kendini gizlemeye çalışıyordu. Bakmayacağımı söylesem de gözüm aşağıları kaymıştı. Başımı iki yana sallayıp yutkundum.  Bu çocuk özene bözene yaratılmış gibiydi.

"Havlu getireceğim, bekle." hiçbir şey söylemedi, ben de dolaba uzanıp temiz havlu çıkardım. Beline sararken eli ayağına dolaştı ve kendini geriye çekti. Kendi kendine sarıp havluyu topaç haline getirince gülümsedim. Havluyu tekrar alıp, düzgün bir şekilde sardım beline. Elinden tutup duşakabinden çıkarırken yüzümdeki aptal gülümsemeyi sildim.

Banyodan çıkarken ayağı kayınca refleks olarak beline sarıldım. Nefes nefese, tam yüzüme dönmüştü. Sıcak nefesi dudaklarıma vururken boğazımı temizleyerek önüme döndüm. Hadi o benim nerede olduğumu görmüyordu, ben ne diye ağzının içine giriyordum.

Belini bırakmadan banyodan çıkarıp hemen yandaki odaya soktum. Kendi odama getirmiştim, hissetmiş gibiydi ve korkuyordu. Görme engelli birinden faydalanacak kadar aşağılık biri değildim. O bunu bilmediği için titriyordu, belki de daha önce böyle bir tehlike atlatmıştı. Bunun düşünesi bile beni sinir etmeye yetmişti.

"Otur." titreyen bedenini yatağa bırakıp dolaptan iç çamaşırı çıkardım. Kucağına attığım çamaşırı tutup, havlunun altından üstüne geçirdi. Rahat bir tişört ve eşofman alıp yanına gittim. Kollarını havaya kaldırıp giydirmeme izin verdi.  Açık mavi tişört, bembeyaz tenine çok yakışmıştı.

Eşofmanı da kendisi giymesi için bırakıp çıktım yanından. Banyoya girip yere bıraktığı giysileri aldım. Hepsini kirli sepetine atarken saç havlusuyla döndüm yanına. 

"Kurula." eline verdiğim havluyla yüzünü ve saçlarını sildi. Suyunu alınca bileğinden tutup kaldırdım. "Yatağına götüreceğim şimdi."

"Peki." sesi hala kısık çıkıyordu.

Merdivenleri inip koltuğa geldiğimizde çarşafını serip oturmasına yardımcı oldum. Gitmeden önce son kez masmavi gözlerine baktım. Kirpikleri çoğu kadını kıskandıracak kadar uzun ve sıktı.

"Televizyonu açmamı istiyor musun?"

"Evet." televizyonu açıp sesini biraz kıstım. Salondan çıkarken yine o cılız, utangaç sesiyle konuştu. "Kızıyorsun biliyorum ama...teşekkür ederim Ayaz abi."

Buraya bırakıyorum, sabah okursunuz artık♡

Rica etsem şu minik yıldıza tıklar mısınız, sevgiler sevgiler

Karanlık • [b×b]Where stories live. Discover now