IX Bölüm. Zaman ilerledikce istemediği bir şeye bile alışıyor İnsan

24 2 3
                                    

Ağustos ayı gelmişdi artık. Yedi aydır bu virüsle savaşıyorduk. Dilde söylemesi kolay. Koskoca 7 ay ölümcül bir hastalıkla bütün dünya savaşıyordu. Artık o kadar zaman geçtikten sonra alışıyorduk. Bazı ülkelerde vaka sayısı azalıyordu ama tam yendik derken yeniden vakalar artmaya başlıyordu. Azerbaycanda bu ay normal geçiyordu. Yaklaşık bir ay önce başlayan çatışmalar da yavaş-yavaş hafifleşiyordu ama tam geçmiş diyemezdik. Vaka sayısı 500-600 lere ulaşmışken birde 200e, bir sonraki gün 100e, bir sonraki günse 50 lere düşmüştü. Tam bitiyor derken yine ummadık şekilde 100 lere kalkmıştı. Yinede durumumuza şükr etmeliydik. Çünkü daha kötüsünü görmüştük. Vaka sayısı ne kadar azalsa da tedbiri elden bırakmamalıydık. Hala umursamaz insanlar çoktu. Hatta kendisi umursamayıp başkasını da umursamazlığa sürükleyenler az değildi. Korunursun Korkuyor derler, korunmazsım umursamıyor derler. İnsanlığı öldüren ilk şey budur işte. Kendi yolunu başkasının görüşleriyle kurmak. Özgün olmak gerekir. Herkesin sana karşı görüşleri değişe bilir. Seni sadece sen değişe bilirsin.

Ağustos ayı diğer aylara göre daha sakin geçmişti. Belkide alışmıştık ve bize öyle geliyordu. Pandemi süreci bazıları için sıkıcı geçse de benim için öyle değildi. Kitap okumayı seviyordum ve iki kitap bitirmiştim. Ayrıca boş zamanım fazla olduğu için Konservatuvar sonrası ne yapacağımı da planlamıştım. İstediğim askerlik sonrası Türkiyeye gidip oyunculuk okumaktı ama araçtırdıktan sonra askerlik sonrası yetenek sınavı için yaşım yetmeyecekti. Oyuncu olmak küçüklükten beri hayalimdi ama ailemin baskıları sonucu buhayalimi zamanında gerçekleştiremedim ve artık çok geçti. Bende Türkiyeye Konservatuarın şarkıcılık bölümü için gitmeyi planlamıştım. Pandemi sebebiyle oluşan boşlukta kendimi hem de doğaya bırakmıştım. Bahçeyle fazla ilgilenmeye başlamıştım. Eylül ayı başladıktan sonra Üniversite derslerinin online şekilde devamına karar verildi dersler yaklaşırken ben de yaptığım bütün etkinliklerde yavaş-yavaş uzaklaşmaya başlamıştım.

Eylülün başları bir film şirketinden aramışlardı beni. Çok şaşırmıştım. Benden bir film çekimi için trompet istiyorlardı. Şartsız bir şekilde kabul ettim. Trompeti film çekimlerine verme sebeplerimden ilki film çekimlerinde olmup orayı izlemekti. Hem çocukluğumdan beri izleyerek büyüdüyüm oyuncuları yakından görmek, hem de bir film çekimini canlı izlemek beni çok heyecanlandırmıştı. Gittiğim çekimlerde figürana ihtiyaç varmış. Bazıları çekimi beklemekten sıkılarak gitmişti. Halbuki daha yarım saat bile beklememişti. Birkaç kişi kalmıştı. Ben de figüranlık yapmayı kabul ettim. Hayalimi yarımda olsa gerçekleştirmek beni çok mutlu etti. Saat akşam 8 de gitmiştim çekimlere. Çekimler 10da başlamıştı ve gece saat 3 de bitti. Yorgun, Uykulu ama mutlu bir şekilde yola inip taksi çevirdim. Çekim yeri Bakünün en yüksek yerindeydi. Dağın başındaki bir parkta.O kadar yüksekten bütün şehre bakıyordum ve taksiylede geçtiyim yollara baktım. Kendi kendime düşündüm biraz. Bu kadar büyük, güzel bir şehirde neden bu kadar fazla gereksiz insan yaşıyor?

Çıkmaz YılDonde viven las historias. Descúbrelo ahora