✦BÖLÜM 13: "Bir Günlük Ateşkes"✦

Start from the beginning
                                    

-Ercan, Savaş Devran'ın kapattığı çeneleri açamadık diyorsan seni öldürmemem için bir neden ver. Psikolog size tehditle bilgi vermediyse onu hırpala..." aklına gelen detayla küfredip avucunu oturduğu deri koltuğa yapıştırdı. "Kadındı. Doğru. Kahretsin. Başka bir bilgi yok mu? Kimse tanıdığını söylemedi mi?!" Ercan kafasını sağa sola sallasa da içeri giren Vural heyecanlı ve sevinçliydi.

Eğer ölmek için öncülük istemiyorsa iyi bir haberi olmalıydı. Diğer türlü odaya asla böyle giremezdi.

-Kuzey Bey, yaşlı bir kadın Reva Hanım'ı tanıdığını söyledi. Ama silahımı görünce kapıyı kapattı ve açmadı." Kuzey, dudağının bir köşesini kıvırırken, köşedeki havluyu alıp boynuna astı ve Vural'ın omzuna vurdu aferin der gibi.

-Gidip konuşalım o zaman." Ercan, cevabından korktuğu bir soruyu sormak zorunda kalmıştı.

-Ne zaman efendim?" Kuzey, ona uzun bir süre baktıktan sonra yaklaştı ve tepeden bakmaya başladı. Boynundan süzülen ter damlaları göğsünden karın kaslarına doğru akıyordu.

-10 dakika. Eminim hanımefendi silahsız insanlara karşı misafirperverdir." Cümlesinin sonunda Vural'a da imalı imalı dik bakınca genç adam hemen başını öne eğdi. Ve Kuzey gider gitmez sıkıntıyla mırıldandı Ercan.

-Bu hiç hayra alamet değil." Kuzey'in kendine izin verdiği saatte Reva yüzünden dışarı çıkması demek, kıza olan öfkesinin hala yerini koruduğunu ve intikam ateşiyle dolduğunu gösterirdi. En son böyle öfkelendiği zaman...

Hiç iyi şeyler olmamıştı.

Tam da 10 dakika sonra hazırladıkları arabanın kapısını ne ara duş aldığını anlamadığı Kuzey'e açtı ve normalde önemsiz işler için spor giyinirken bu sefer takım giydiğini fark etti. Adam, açılan kapıdan girmek yerine kapattı ve elini uzattı.

Ercan bir onun eline bir de yüzüne şaşkın şaşkın bakınca gözlerini devirmeden edememişti.

-El ele tutuşmayacaksak anahtarı ver." Yalnız gitmek istediğini daha açık söyleyemezdi. Ercan anahtarı avucuna bırakır bırakmaz siyah renkteki jeepine bindi ve arabayı çalıştırırken camı yarıya kadar indirdi. "Lale Hanım ne zaman geliyor?" Öylesine şimdiye odaklanmıştı ki Kuzey'in sorusunu duyamadı başta bu yüzden Vural yanlarına gelip onun yerine cevapladı.

Anne değil, Lale Hanım...

-Lale Hanım, salı günü öğle saatlerinde Türkiye'ye gelmiş olacak." Genç adam kafasıyla onaylayıp arabayla gözden kaybolurken, sersemlemiş görünen Ercan'ın koluna vurdu Vural. "Ercan, kendine gel lan." Kirpiklerini kırpıştıran Ercan kuruyan boğazını yutkunarak yumuşatmaya çalıştı. "N'oluyor sana?"

Fazla duygusal görüneceğini bilse de konuştu adam.

-Kuzey Karayev, her zaman böyle değildi Vural." Dedi sesi titrerken. "Tanıdığın birinin gözlerinin önünde değişmesi çok garip." Ercan'ın babası Asaf Karayev'in adamlarından biriydi, yani Ercanla Kuzey dip dibe büyümüş sayılırlardı. Ve Kuzey, o zamanki her erkek çocuğu için -kendisi dahil- örnek gösterilen bir genç adamdı.

Azerbaycan'daki tanıdık bu aileyi takip eden birçok kişi onun gibi olmak isterdi. Asaf Karayev'in servetine hiçbir şekilde tenezzül etmeyen ve ayakları üzerinde durmak için çabalayan Kuzey Karayev gibi yetişmek...

Annesi Türkiye'ye çok nadir gelirdi çünkü yaşadığı tüm kötü anılara rağmen Azerbaycan, Türkiye'den daha yuva gibi olmuştu geçen yıllarda kendisine. Belki aşk anlamında olmamıştı ama insan anlamında iyileştirici yanları vardı bu güzel ülkenin. Ve ailesini kaybettiği ülkeye geri dönmek de istememesi diğer etkendi.

✦ PUSULA ✦Where stories live. Discover now