1. Bölüm

685 129 2.9K
                                    

Merhaba arkadaşlar yeni yazmaya başladığım kitabıma umarım bir şans verirsiniz. Umarım beğenirsiniz. Sizleri seviyorum. ❤️

Her yer çok karanlıktı. O kadar karanlıktı ki, kimse ne birbirini görüyor ne de duyuyordu. Sanki insanlar kör olmuştu. İnsanlar birbirlerinden korkuyor, bu öyle bir korku ki ölüm bile güzel geliyor. Acılarımızı unutmak için zamanın geçmesini beklemez miydik ve o dakikada zaman duruyor. Ne bir ses nede bir seda...

Zaman anılarla beraber yakamı bırakmıyordu. Her gece güneş'in doğmasını, saatin dakikalarının geçmesini beklerdim. O dakikalarda saat sanki inadıma daha yavaş ilerledi. Ben de gökyüzüne bakarak kendime bir dünya inşa ederdim. Benim dünyamda kötü insanlar yoktu. Mutlu çocuklar, gülen insanlar vardı.

Bu küçük dünyada benim hayalimdi, işte gerçek olmayacağını bildiğim halde. Tek bildiğim geçmişimdeki hatırlamadığım o kazaydı. Kim olduğunu bilmediğim rüyamdaki kız, Beni korkutan da işte buydu. Hatırlamadığım bu kaza ya bir gün hayatımı cehenneme çevirirse.

Kendime "ben kimim?" Diye her sorduğumda adımdan ve soyadımdan başka bir şey bilmiyordum.

Benim adım Lema Alkar.

"Bugün de geç kalacağız Lema, hoca yine kızacak. Artık her gün azar işitmekten bıktım!"

Buğlem. Benim kardeşim gibidir. Aynı yetimhanede beraber büyüdük daha sonra ikimiz aynı evde yaşamaya başladık.

Benim açık renk saçlarımın aksine siyah saçları her zaman canlıydı. Ağlamayı sevmezdi. Ben ise küçük bir çocuğun elinden oyuncağı alınmış gibi onun omzunda bulurdum kendimi. Ağladığımda sadece onun omzunda huzuru bulurdum. Sanki yaslanacak bir omuz olmasa boğulacak gibi oluyordum.

"Geliyorum" diye seslendim, sesim o kadar kısık çıkmıştı ki yalnız bir çocuğun sesini andırıyordu. Yatağımın önünden çekilerek Yavaşça kitaplarımın olduğu yere yaslanarak çantama bugün'nün derslerini koydum. Elbise dolabının yanına giderek kapağını açtım ve Her zaman okula giydiğim kıyafetleri giyip hızlıca odadan çıktım.

Buğlem kapının önünde hazırlanmış, beni bekliyordu. Yine onu kızdırmaya başarmıştım, yüzünden ne kadar sinirlendiği anlaşılıyordu. Uzun, siyah saçlarını özenle düzleştirdi. Saçlarını özenle yapmıştı. Ben ise saçlarımı neredeyse hiç açmazdım.

Yanına giderek eski ama hala iş gören ayakkabı dolabını açtım. Dolaptan spor ayakkabımı aldım ve hızlıca giydim. Her sabah aynı şeyi yaşıyorduk. Bir yandan haklıydı, benim yüzümden her sabah geç kalıyorduk.

Buğlem kapıyı açarak dışarıya çıktığında güneş tepemizdeydi ve dışarı o kadar sıcaktı ki Buğlem homurdanmaya başladı. Benim aksine sıcağı sevmezdi. Ben ise yazı severdim. Nedensizce yağmur bana ürkütücü gelirdi.

"Lema biraz daha hızlı yürür müsün. Saatin kaç olduğundan haberin var mı?"

Gözlerimi devirerek arkasından koşmaya başladım. "Sende çok hızlı yürüyorsun ama."

Arkasına dönerek bomboş gözlerle bana baktı ve tekrar yürümeye başladı. Bu kız yürürken bile homurdanıyordu. "Artık homurdanmayı kesecek misin?" diye sorduğumda bile homurdanıyordu.

"Çok sıcak" dediğinde gökyüzüne baktım. Aslında güneş gökyüzünde çok güzel parlıyordu.

Aynı sanki bana gülümsüyordu. Güneş bile bana gülümserken hayat sanki hayatımı her gün daha fazla mahvetmeye çalışıyordu. Küçüklüğümü bile hatırlamadığım bu dünyada kafesin içinde hapis kalmış gibiydim. Kendi dünyamda bir dünya yaratmıştım. Sadece yaşamak için bu dünyada yaşıyordum.

KANLI DOLUNAYWhere stories live. Discover now