✏ 12

183 19 23
                                    

Keyifli okumalar

12. Bölüm

    Dakikalar, saatler birbirini kovaladı. Sadece gökyüzünü izledim tüm gece. Bir süre sonra ağlamaktan da yoruldum, sadece izledim. Bu durumu Bulut'a nasıl açıklayabilirdim, saatler önce son mesajında "birlikte uyanacağımız sabahlara gelmek için sabırsızlanıyorum" demişti. Şimdi birdenbire nasıl diyebilirdim ona bunun imkansız olduğunu. Belki de en iyisi hepimiz için, hiç bir şey demeden, fark ettirmeden ortalıktan kaybolmak.. Hepimiz için en doğru olanı buydu.

    Okul saati gelmişti ama okula gidebilecek durumda değildim. Tüm gece bir gram uyumamıştım ve gözlerim kendiliğinden kapanıyordu. Gidip son bir kez Bulut'u görmek, kendi içimde onunla vedalaşmak da çok istiyordum ama belki de her şey daha zor olacaktı benim için. En iyisi gitmemekti. Ne kadar garip değil mi, dün Bulut'u son kez görmüşüm ama farkında bile değilim..

   Normalde tam evden çıkma saatimi ezberlemiş olmalı ki Bulut'tan bir mesaj geldi:

-Hazırsan kapıya çık, seni almaya geldim, beraber gideriz.

  Ne diyecektim, nasıl bir yalan uydurabilirdim ki. Aklıma hiç bir şey gelmemişti ve daha fazla bekletmek de istemiyordum. Direk olanı yazdım.

-Dün gece uyuyamadım. Çok uykum var. Duş alıp uyuyacağım biraz. Bu gün yokum yani. Git sen sonra notları alırım senden.

  Bence gayet anlaşılır bir mesaj attım diye düşünürken kapının çalma sesi geldi. Tahmin ettiğim gibi nedenini öğrenecek ve bunu görerek yapacaktı. Yapacak bir şey yok, gidip açacağım kapısını. Hem bir iki dakika görmüş olurum. Son kez..

   Üstümde ki mor Mickey mouse lu tişört ve beyaz üstünde yine minik Mickey mouselar  olan şortum, topuz olan saçımla kapıyı açmaya gittim. Ev hali nasıl olsa..

   Kapıyı açtığımda Bulut'un yüzündeki ifade gerçekten çok komikti. Beni ilk kez bu halde görmüş olmanın bir şaşkınlığı, ve onun önünde rahat davranmamın vermiş olduğu mutlulukla ilgiliydi bu ifade. Oysa hiç de rahat değildim. Önce gözlerime baktı, sonra baştan aşağıya gözleri ile süzdü beni.

-her zaman ki gibi, fazla iyi.

Tebessümle karşılık verdim. Söze başlayan yine o oldu :

-Güneş, sıkıntı ne? Gözlerin çok şiş. Okula da gelmiyorsun. İyi misin? O barış pisliği mi aradı yoksa yine.

  Hemen nasıl da anlamıştı.. Her şeyi anlatmalı mıydım.? Anlatsam gitmeme izin vermeyecek, beni burada, yanında tutmak için bütün tehlikelere atlayacaktı. Ve barışın nasıl bir pislik oldupunu da henüz bilmiyordu. Bulut, mükemmel temiz kalpli bir insandı ve herkesi kendisi gibi sanıyordu.

-Hayır hayır, Barışla hiç ilgisi yok. Hem o konuyu sana bıraktım ya ben.

Onun gözlerinin içine baka baka bu yalanı söylemek beni mahvediyordu. Ama onun için bunu yapmak zorundaydım.

-Dedim ya, uyuyamadım nedense dün gece film izledim. Çok uykum var uykusuzluktan şiş gözlerimde. Sen git beni düşünme iyiyim ben. Hem bu şekilde göz zevkini bozmak istemiyorum daha fazla gider misin lütfen!?

  Araya espri katarak ortamdaki gerginliği azaltmaya çalıştım. Önce güldü, yere baktı, ellerini saçlarının arasından geçirdi ve konuşmaya başladı:

GÖKYÜZÜWhere stories live. Discover now