final

9.2K 733 135
                                    

taylor swift, cardigan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

taylor swift, cardigan

Parmaklarını iki bacağının arasına sıkıştırmış halde tek kişilik koltukta otururken karşısında yan yana oturan anne ve babasının bakışlarını üzerinde hissediyordu Jeongguk, bir şey söylemek için dudakları aralansa da yeniden kapattı ve yeri inceleyen bakışlarını kaldırmaya çekindi. 

Annesi kendisine seslendiğinde daha fazla kaçamayacağının farkında olarak gözlerini onlara çevirdi, yüz ifadeleri donuktu ve annesinin dudağının kenarında asılı tatlı bir tebessüm dışında bir hareket yoktu. ''Konuşmayı düşünüyor musun?'' Babasının sorusu ile başını onaylar şekilde sallasa bile konuşabileceğini sanmıyordu. 

Eve ilk girdiği an her şey güzeldi, annesi büyük bir gülümseme ile kendisini karşılamış ve babası sıkıca sarılmıştı. Valizini odasına bırakmasını bekledikten sonra yanlarına gelirken aldığı yemek kokusu onu mutlu etmişti. Karşılarına oturtulana ve anlatması istenene kadar aile evine dönmek Jeongguk için harikaydı fakat şimdi ne yapacağını bilemiyordu. 

Busan'a gelmek için Taehyung'tan ayrılmak bile onun için çok zor olmuştu, hava yeni aydınlanırken onun sıcak kollarından sıyrılmış, kısa bir duş aldıktan sonra hazırlanmıştı. Küçük bir not bırakarak hala uyumakta olan sevgilisinin saçlarını öperken gözleri nemlenmişti çoktan. 

Derin bir nefes alıp verirken, ''Jeongguk konuşmayı mı unuttun?'' diye sordu annesi, hala susmakta olan oğluna bakarken kafası karışmış görünüyordu. ''Ne anlatmamı istiyorsunuz?'' Jeongguk'un sorusu üzerine babası ona delice bakışlar atarken biraz daha zaman kazanmak için dile getirdiği sorunun doğru olmadığını fark etti. 

''Kim Taehyung ile aranda ne var?''

Aralarındaki dile getirilmeyen soru nihayet babasının dudakları arasından döküldü odaya. Arkasına yaslanan annesi cevabı beklerken, babası da gözlerini üzerine dikmişti ve gerginlikten bayılacağını hissediyordu. Alt dudağı dişlerinin kemirmesi yüzünden acımaya başlamıştı bile. ''Biz...'' diye başladı, kısa bir anlığına gözlerini yumup açtı ve başını yana yatırdı, ''...sevgiliyiz.'' Kaçıp gitmek istiyordu ama yapamazdı, ailesinin bakışlarından kaçmak için başını yere eğdi yeniden. 

Sessizlik sürüp giderken ne olacağını kestiremiyordu, onların yanından küçük yaşta ayrıldığı için kısa bir araya gelmeleri her zaman özlem gidermek adına oluyordu ve aralarında ciddi konular sadece artık reşit olduğunda geçmişti. O da kesinlikle Jeongguk'un özel hayatı ve düşünceleri hakkında değildi, her zaman saygı duyduklarını biliyordu ama bu durum farklıydı, farklı olmasından da nefret ediyordu. 

Başını kaldırdığında annesinin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını, babasının ise ona daha iyi bir ruh halini barındıran yüzü ile baktığını gördü, ''Konuşmak o kadar da zor değilmiş, değil mi?'' diye sordu babası, yerinden kalkarken. Jeongguk'un saçları arasında parmaklarını gezdirirken nemlenmiş gözlerinden süzülmeye başladı yaşlar, annesi de yanına gelerek koltuğun ucuna oturarak kendisine sarıldığında bu kez sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. 

Orada ne kadar birbirlerine sarılarak ağladığı konusunda bir fikri yoktu, gözleri artık acımaya başlamıştı ve burnunun kızardığına emindi. Tişörtünün kolları ile gözyaşlarını sildikten sonra geri çekildi. Ailesi ona sarılırken her şeyin yolunda olduğunu kulağına fısıldamış, annesi sırtında parmaklarını onu sakinleştirmek için gezdirirken babası da saçlarını okşamıştı. Dakikalardır yaşadığı gerginlik sonunda bittiğinde rahatlamış hissediyordu. 

Ağlama seansının sonuna geldiklerini söyledi babası ellerini çekmeden önce, Jeongguk'u salonda yalnız bırakarak annesi kahve yapmak ve babası da maillerini bilgisayar üzerinden kontrol etmek için çıktılar salondan. Pantolonunun arka cebinde olan telefonunu aldığında Taehyung'tan çok fazla mesaj ve arama geldiğini gördü, telefonu sessize aldığını tamamen unutmuştu. 

''Sevgilim...''

Yavaşça fısıldadığında Taehyung'un derin nefeslerini duyuyordu telefonunun ardından, ''Jeongguk! Beni giderken uyandırmamana bir şey demedim ama varınca neden haber vermiyorsun?'' Ayağa kalkarak pencereye ilerlerken, ''Özür dilerim. Eve gelince rahat ararım dedim ama bizimkiler sorgula aldılar hemen.'' Camı açarak soğuk deniz havasının içeri girmesini sağladı. ''Nasıl karşıladılar? Jimin ve ben seni kaçırmamız gerekirse diye hazırız, bekliyoruz.'' Elinde olmadan kıkırdadığında odaya giren annesi kahve fincanlarını sehpaya bırakıyordu. ''Hazırlıklarınız boşa gidiyor sanırım.'' diye mırıldandı, sırtını tamamen cama dönerek kalçasını pencereye yasladı. 

Annesi sırtına soğuk vurduğunu ve hasta olacağını mırıldanarak salondan çikolata getirmek için ayrıldığında, ''Olsun. Benim hazırlıklarım tam. Ne zaman istersen kaçabiliriz beraber.'' Gülümsemesini silmek imkansızdı, ''Keşke burada olsan...'' diye mırıldandı, üşüdüğünü hissedince camdan uzaklaştı. ''Seni kaçırırım derken şaka yapmıyordum, Jeongguk. Jimin ile birlikte Busan'da, Jimin'in evindeyiz biz.'' Taehyung'un söyledikleri hem şaşırmasına sebep olmuş, hem de oldukça mutlu etmişti onu. Gerçekten bir sorun yaşamış olsa müdahale etmek için gelmişti, inanamıyordu bunu yaptığına. ''Seni görmek istiyorum.''Mırıldanması Taehyung'un kıkırtılarını duymasına sebep olmuştu, soğuk sahilde buluşmak üzere sözleşerek kapadılar telefonu. 

Ocak ayının soğukluğu tenini yakarken sahile inen yolda adımlarını hızlandırdı, Taehyung'un yanından daha bu sabah ayrılmış olmasına rağmen içinde büyük bir özlem vardı ve ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Boğazlı beyaz kazağı, siyah kadife pantolonu ve uzun kahverengi paltosu ile sahildeki kumların üzerinde gezinen Taehyung'u gördüğünde gülümsedi. Boş olan sahildeki tek bedene doğru koşmaya başladığında onun dikkatini çekmişti bile, kolları boynuna dolanırken Taehyung'un elleri de belindeki yerini buldu ve sıkıca sarıldı ona. "Çok özledim." diye mırıldanırken başını kazağına gömdü ve biraz ısınmak istedi o an. Saçlarına bırakılan minik öpücükleri hissettiğinde kıkırdadı Jeongguk, başını kaldırarak gözlerinin içine baktı ve Taehyung'un kızarmış burnuna değdirdi dudaklarını.

Soğuk havada daha fazla kalmak istemeyerek yakınlardaki yaşlı bir kadına ait olan kafeye ilerlediler, boş masalardan birine geçtiklerinde tek müşterinin kendileri olmaları onları rahat hissettirdi. Elektrikli sobaların yaydığı sıcaklık ile vücutları rahatlarken kabanlarından kurtuldular, Jeongguk'u kollarının arasına çekerek sırtını göğsüne yaslamasını sağladı Taehyung. Jeongguk kahve isterken sevgilisi de sıcak çikolata söylemişti ve paylaşmak için çilekli minik pasta söylediler. İnsanlardan uzakta, rahatça oldukları yerde yayılırken ellerini ısırmaya çalışan Jeongguk ile kaşlarını çattı, ardından elini çekmeye çabalayarak onunla oynamaya devam etti.

İçecekleri geldiğinde Jeongguk sonunda Taehyung'un elini ısırmış olmanın rahatlığıyla kahvesini içmek için doğrulduğunde büyüğünün bakışlarını üzerinde hissediyordu. Bire eli kazağının üzerinden belinde duruyordu ve diğeri de kendi bacağının üzerindeydi. "Hyung..." diye seslendi, parmakları arasına aldığı fincan ile arkasına yaslanırken, Taehyung mırıldandığında başını ona doğru çevirdi. "Seni çok seviyorum." diye fısıldadı, Taehyung'a doğru daha da yayılarak, Taehyung da kulağına onu sevdiğini söylediğinde mayışmış hissediyordu. "Beni bırakmayacaksın, değil mi?" diye sordu bu kez, başını çevirmeye korkuyordu, Taehyung'un dudaklarını yeniden saçında hissetti.

"Seni asla bırakmayacağım, Jeon Jeongguk."

lalala
bitti.

make in love' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin