"Çok güzel..."

Kaşlarımı hafif çatarak eşime bakmayı sürdürdüm.

"Bugün yine çok güzelsin..."

Yüzümün yanmasıyla başımı eğdim. Ben utanmıştım. Hemen öyle söylenir mi ama... Sarı elbisemle yüzümün kızarıklığını çoktan fark etmiştir bile. Ben şimdi ne yapacağım...

Aklıma gelenle şu anki durumumu unutmuş, gülmeye başlamıştım. Allahım... Kendimi tutamamanın verdiği gerginlikle hızla ağzımı kapattım. Gülmekten kısılan gözlerim eşliğinde az da olsa canım eşimi görebiliyordum. Kaşlarını çatarak şaşkın hâlde bana bakıyordu. Gülmemi az da olsa susturduğumda konuşmak için çabaladım.

"Pi-ikn-nik yapmakt-tan hoşla-anır mısı-ınız?"

Artık gülmem daha çok şiddetlenmişti. Şimdi ise ağzımı kapatmak yerine iki elimle yüzümü kavramıştım. Kendimi durduramıyordum.

Üstümde hissettiğim ıslaklıkla irkildim. Ellerimi yüzümden çekip oturduğum yerden kalkmıştım bile. Başımı çevirdiğimde Ateş'in hortum... Hortum... Alelacele kaçmaya başladım. E tabi o da üstüme üstüme... Ya ama bu haksızlık... Bir yandan kaçarken diğer yandan ikinci hortumu aramaya başlamıştım bile. Çimenlerin arasında kırmızı bir şey fark ettiğimde sırıtıp o tarafa doğru koştum. Hortumu elimle kavrayınca çoktan canım kocamı ıslamaya başlamıştım. Yüz ifadesi çok komikti. Bu hâline su yüzüme gelmese rahatça gülmek isterdim ama buna şükür diyerek gülebildiğim kadar gülmeyi sürdürdüm.

Kulağıma dolan sesle elim hareketsiz kalmıştı. O-o gülüyor muydu? Ya hayır!.. Bende mi komik gözüküyorum... Hortumu hemen yere bırakıp ıslak olan saçımda acı çeken tokamı çıkardım. At kuyruğu bağladığım için saçlarım ıpıslak olmuştu. Saçımdan tokamı çıkardığımda saçımı havalandırmaya başlamıştım bile. Havalandığına emin olup saçımı arkaya attığımda karşımda Ateş'i görememiştim. Bu adam nerde Allah aşkına... İki kol ile sarılmamla irkildim.

"Yakalandın..."

Canım kocacığımın sesiyle gülümsemiş, aklıma gelenle sırıtıp konuşmaya başlamıştım.

"Yakalandık..."
.
.
.

Öğle namazımızı kıldıktan sonra mutfağa doğru adımlamıştım. Hava sıcak olsa bile ıslanmak bizi üşütmüştü. Allahtan bir şeyimiz yoktu. Yani öyle gözüküyor. Çay suyu koyup ocağın altını açtım. Isınmak için çay içmek iyi olacaktı. Umarım öyle olurdu.

Mutfaktan çıkıp salona doğru ilerledim. Salona geldiğimde Ateş'in eliyle alnını sildiğini gördüm. İçime ister istemez korku salınmıştı.

"Ateş... İyi misin?"

Elini hızla alnından çekip gülümseyerek bana baktı.

"İyiyim... Hem sen nerdeydin?"

Kaçamak cevabından huzursuzlanıp yanına doğru adımladım. Yanına geldiğimde şaşkınca bana bakıyordu. Hareketlerini görmezden gelip sağ elimle alnına dokunarak ateşini kontrol etmeye başladım. Alnına dokunmamla çekmem bir olmuştu. Yanıyordu... Telaş olmuş hâlde yüzüne ardından kollarına dokunmaya başladım. Gerçekten de ateşi vardı, hem de çok...

Panik olmuş bir şekilde hareket ederken iki bileğimden tutuldum. Başımı kaldırdığımda kaşlarını çatarak bana bakan canım kocamı görmüştüm. İster istemez gözlerim dolmuştu. Ardından dilim görevini yapmaya başlamıştı bile. Pınar'ı tutana aşk olsun!..

PINARWhere stories live. Discover now