«ÖZÜR»

1.6K 145 30
                                    

Burnuma duman kokularının geldiği bir yerdeydim. Ortalık çok soğuktu. Üşüyordum. Çapraz hâlde ısıtmaya çalıştığım kollarımı küçük ellerimin içleriyle ısıtmaya çalışırken çabalamamın yetersiz ve yersiz olduğunu etrafımın soğuk üfürmesiyle anlamıştım. Ortalık kapkaranlıktı. Gözümün önünü göremiyordum.

Isınamadığımı anlayınca küçük ellerimi küt kahverengi saçlarıma götürerek saçlarımı hissetmeye çalıştım. Annem üşüdüğümde beni sarıp sarmalar, başımı okşayarak  sıcaklığını bana geçirmeye çalışırdı. Saçımı okşayarak mutlu etmeye çalışırdı beni. Bende saçlarıma dokunarak mutlu olurum da o sıcaklığı hissederim diye saçlarıma dokunmak istemiştim. Ben annemin sıcaklığını hissetmek istemiştim...

Saçlarıma dokunduğumda sertimsi şeyler hissettim. Ama benim saçım hiç sert olmazdı ki. Hep yumuşacık olurdu. Başımı eğip iki elimle saçımda neler olduğunu öğrenmek için ağır hareketlerle parmaklarımı saçımda gezdirdim. Ama saçımda bir şey yoktu ki. Parmaklarımı başımın en tepesinden başlayarak aşağıya doğru sürüklediğimde bir çığlık koptu ağzımdan.

"Aaa!"

İç çeke çeke gözlerimden akan yaşların varlığını hissederek ağlıyordum. Bir yandan da bir şeyler mırıldanıyordum.

"Anne! Benim saçlarım neden kısa... Ama benim saçlarımı sen bu kadar kesmezsin ki... Evet sen saçlarımı tarayıp bağladığında yorulduğunu düşündüğüm için saçımı kesmeni istemiştim. Kesmeni istediğimde her ne kadar sebebini öğrenmek istesen de sadece "istiyorum" demiştim. Israrlarıma dayanamayıp beni mutlu etmek için kesmiştin saçımı. Sen mutlu ol diye istediğim kısa saç çok tatlı olmuştu bana. Uzun saçımı kestirdikten sonra küt oluşuyla bu hâlimi çok sevmiştim. S-sonra sen ne yaparsan yap mutlu olacağımı düşünmüştüm. Senin mutsuz olacağım şeyleri yapmayacağını o an bir kez daha anlamıştım. Sen kesmemişsindir annem saçımı. Benim saçımı kim kesti anne... Ben acı hissetmiyorum. Senden başka kim acı çektirmeden kesti saçlarımı. Ben nerdeyim annem..."

Ağlamam şiddetlendiğinde güçsüz kalan bedenimi taşıyamayan ayaklarım, dizlerimin üstüne düştüğümde kendini zorlamayı bırakmıştı. Canım acıyordu. Dizlerimde hissettiğim yanan acı ağlamamı daha çok arttırmıştı.

O ân kahkaha atan kalın ses duymamla sesim birden içime kaçmış, iki elimin tersiyle hızlı bir şekilde dolan gözlerimi silmiştim. Görüş alanım netleştiğinde büyük olan bir adamın üzerime doğru geldiğini gördüm. Ortalık hafif aydınlanmıştı ve ben olanları pür dikkat izliyordum. Küçük yüreğim hızlı hızlı atarken ne yapacağımı bilmez hâlde etrafıma bakınıyordum. Adam daha çok yaklaştığında bedenimi arkaya doğru attırıp ellerimi kullanarak ayaklarımla geri geri gittim. En son sırtımın duvara değmesiyle ağzımdan çıkan küçük sesle yerimde sabitlenmiştim.

"Hi..."

Adam adımlarını yavaşlatmış hâlde üzerime doğru geliyordu. Yanıma geldiğinde yerinde çömelip kocaman elleriyle kafamı tuttu. Kafamı sıkmasıyla canım acımıştı. Sonra ağzımdan çığlığımı tutamamıştım.

Yüksek çıkan sesimle beni çekiştirmeye çalışan adamı bir taş sesi durdurmuştu. Orta büyüklükteki taş yerde sürüklenip yanımda durdu. Anlamaz hâlde bakan adam arkasına döneceği vakit kafasını bir çocuk tutmuştu. Şaşkın hâlde karşıma bakarken yeşil gözlü olan çocuk çatılmış kaşlarıyla adamın kısa saçlarını çekmeye çalışıyordu. Adam hissettiği acıyla büyük ellerini kafamdan çekip karşımdaki çocuğu tutmak için ellerini saçlarına doğru götürdü. Bende çocuk zarar görmesin diye yerimden zorbela kalkıp adamın sağ kolunu ısırdım. Sağ kolu acımış olacak ki sol koluyla beni tutmaya çalıştı. Bende küçük iki ellerimle adamın sol kolunu kavrayıp kurtulmaması için elimden geldiğince sıkarak ısırdım. İki kolunun acısıyla iki eli yanlarına düşen adamı karşımdaki çocuk kafasından tutarak kendine doğru çekti. Kendine doğru çekmesiyle sırtı yere değen adam, ağzındaki iniltiyle gözlerini kapatmıştı. Çocuk bunu gördükten sonra bana bakarak sol elini uzatıp güven veren sesiyle konuştu.

PINARWhere stories live. Discover now