7-

9 1 0
                                    

Pavlov'u rahatlatma seanslarına hoşgeldiniz. Beyefendi ile on beş dakikadır koşuyoruz. Kabul. Fazla iyimser bir söyleyiş oldu bu. Tempolu yürüyoruz. Uf! Tamam tamam,yürüyoruz. Oldu mu? Hava güzel olduğundan hızlanma gibi bir derdimiz yok. Manzaranın tadını çıkara çıkara yürüyoruz. İstanbul trafiğinin güzel yanı. Bütün insanlar trafikte! Pazar hariç parklar hep boştur. Tabi bir de havaların ilk ısınmaya başladığı günler var. O zaman da güneş gördüğüne inanamayan insanlar kaplıyor her yeri. İzin sezonunda sayıldığımızdan park boş. Özetle boş işte. 3-5 insan var. Anlayın yahu artık! Sayayım isterseniz. Biiir,iki, sabahki çocuk, dööört. Bir dakika! Sabahki çocuk. Yani durak çocuk. Aman. Duraktaki çocuk. Bacak kası var,iğrenç şortu var. Ama seksili bacakları ve kolları var. Yerim onu ben.

Bu çocuk niye beni hep sabah koşum sonrası görüyor? Ben de seksili olabilirim. Cumartesi gecesi gör canım sen beni. Ohoooy. Hey hey. Vavaov!!

Sanırım koşusunu bitirmiş vücut egzersizlerine başlamış. Ya da birazdan koşacak ısınma hareketleri yapıyor. Haydi kaslı duraktaki çocuk. Artık sabah mahmurluğunu üzerimizden atalım. Bir tebessümden fazlası gerek bize. Pavlov! Haydi oğlum, götür beni gittiğin yere. Yani öhöm öhöm, şu arkadaşa.

Köpekle tavlama olayını hep erkekler mi kullanacak yahu?

Çevresinde 3 tu attıktan sonra gözlerimiz buluşuyor nihayet. Ama değişen bir şey yok yine gülümsüyoruz sadece. Tamam Kas Durağı, benden bu kadar. Bu son şansın. Sadece 1 tur daha dönerim. Haydi bakalım.

- Selam!

Hahaha!! İçimde bir şeyler takla üzerine takla atıyor. İşe yaradı. Yihuu! Aferin benim köpüşüme. Ay,Pepee beni andı.

- Selam.

- Demek köpeğin var.

- Evet. Pavlov.

- Ne güzelmiş adı. Çok yaratıcı.

Canım sen bir de benim adımı duysan! O ne demek ya! Sanki Ayça'nın ne gibi bir özelliği var. Kamuran falan mı desem. İlginç olur en azından. Kahakaha atmıyorum ki hoşlandığımı anlamasın. Ben öyle diğer kızlara benzemem. Hıh. Tebessüm yeter.

- Teşekkür ederim. (ölüm sessizliği olmasın,rica edeceğim. Düşün Ayça,düşün)

- Peki sizin adınız? (sen konuştuğun için sana on puan,on puan,on puan )

- Ayça,sizin?

- Mert. Bizim isimlerimiz pek sıradan kaldı Pavlov'un yanında.

Güzel. İkimizde tebessüm ediyoruz. Gözlerimiz bir noktada. Bildiğin flört ediyoruz ya. Hakikaten. Mert adını da sverim. Arkadaş, hayatıma giren bin beş yüzüncü Mert sanırım ama olsun. Baş tacı ederim ki ben onu.

Pavlov gitmek istiyor. Aslında ben de. Artık hamle yapsın.

- ilk defa görüyorum seni burada.

Ah ulan! Hemen bıraktım 'siz'i . Zerafet kanımda var.

- Çoğunlukla geliyorum ama bu saatte değil. Bir değişiklik oldu benim için. Ama iyi bir değişiklik.( canım ya seni yerim,tebessümümü koyar sana karşılık da veririm)

- Yeni mi taşındın? Yani demek istediğim 2 haftadır görüyorum seni.

- Aslında 1 ay oldu. (Tabii ya,ne izinmiş arkadaş! Ben yokken şehre gelen gelene. Benim gitmem iyi bir reklam sanırım İstanbul için.) ama 2 hafta önce kaza yaptım. Arabam pert oldu ben de henüz yenilemedim.

- Aa. Geçmiş olsun. Sana bir şey olmadı ya? Cana geleceğine mala gelsin tabi. Nasıl oldu? (bkz: zevzek ben)

Sonra 1 saat daha konuştuk. Yani Pavlov'la günlük rutinimize o da katıldı. Beni eve bıraktı. Haberlere çıkan cinstenmiş onun kazası. Karşı şeritte kaza yapan araba sizinkine çarpar ya. Hah işte o. Talihsiz kuşum benim. Yani aslında şanslı. El bileğinde incinme varmış sadece. Kesin mucize falan diye çıkmıştır haberlere. El bileği de henüz tam olarak düzelmedğinden araba kullanmayı ertelemiş. Onun otobüsü de boş oluyor sabahları. Çocuk niye taksiye binsin tabii. Bu arada hala çocuk diyorum ama sanki büyük 25 inden. Konuşması öyle diyor aslında daha yaşı ile ilgili sinyal alamadım. Reklam şirketinde çalışıyor ve şirket taşındığı için son 1 yıldır yolda zorluk çekiyormuş. Sabah trafiğini hiç sevmeğinden buraya taşınmış. Yakın diye yani. Ayrıntılar? Dur bakalım,yakında öğreniriz.

Peki biri bana şunu açıklasın. Aynı saatte aynı durakta farklı otobüsler bekliyoruz. Tamam benimki de bir metrobüs değil ama yine de genel de oturamıyorum, azıcık kalabalık yani. Onunki nasıl boş da o sakin sakin gidebiliyor işe.

Yok ya,hayat adil değil işte.

Ve Evren de sevmiyor beni... Ama belki Mert hoşlanıyordur benden. Kusura bakma 'evren' ama böyle bir ihtimalde pabucun dama canım. İster sev ister sevme beni, çok da umrumda yani. Hıh!

PAVLOV'UN SAHİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin