"hyung şimdi uyu olur mu? bende johnny hyung'un evine gidip eşyalarının çoğunu alacağım artık o ev bitti."

"jaehyun resimlerimizi, albümlerimizi kıyafetlerini buraya getir.. lütfen."

"tamam hyung, getireceğim."

kafamı yeniden yastığa koydum, üzerimde onun ellerinden gelen kanlar vardı kalkıp üzerimi değiştirecek gücü bulamadım. yorgun düştüğüm için johnny'i düşünürken uykuya dalmışım.

^^
uyandığım da odanın içi karanlıktı ama dışardan vuran ışık pek çok şeyi görmemi sağlıyordu. 2 valiz ve kocaman bir kutu vardı dolabımın önünde, ayaklarımı yatakdan sallandırıp oraya doğru ilerledim. kutunun içinde fotoğraflar ve albümlerimiz vardı,johnny ve bana ait olanları. valizi yavaşça açıp içindekilere baktığım da onun kıyafetlerini gördüm. üsste ona aldığım sürekli giyindiği beyaz tişört vardı, elime alıp burnuma götürdüğüm özlediğim o kokusu hemen burnuma dolmuştu. albümden onu benim çektiğim bir resim ve tşiörtü elime alıp yatağıma geri adımladım. yatıp burnuma doğru yaklaştırdım tşiörtü, yattığım sol kolumun üzerinde ise resme bakıyordum. şimdiden deli gibi özlemiştim, eğer uzun yıl ceza verirlerse ben napıcaktım? bu durumu annesi ve babası öğrendiğinde nolcaktı? beni artık kötü bir insan bileceklerdi, herşey benim suçum du, resmen sevdiğim adamın hayatını mahvetmiştim. hapiste olması gereken kişi bendim, johnny'i değildi.

şuan yanımda olması için herşeyimi verebilirdim, bana kızması için. soğuk havalarda ince giyindiğim için, hasta olduğumda ilaçlarımı almayı unuttuğum için.. bana kızıp bağırması için herşeyi verirdim. en çokta gögüsünde onun kokusunda uyumayı özledim..

^^

sabaha kadar tavana bakıp onunla anılarımızı düşündüm, ne kadar mutlu olduğumuz günler gözümün önünden geçmişti. ilk beni öptüğü yer, ilk beraber uyuyuşumuz..hatta içip içip abuk subuk konuşmasını bile deli gibi özlemiştim. odanın kapısı tıklanması ile bunları durdurmuştum, gelmesini istediğimde giren kişi jaehyun'du.

"hyung uyanmışsın"

elimdeki tşiörtü ve resme bakarım, onun da bakışları benimle beraber yol aldılar.

"uyumadım ki jaehyun uyanayım."

yanıma ilerleyip sandalyeye oturdu.

"hyung ayarladım avukatı 1 saate orda olacak johnny ile konuşacak olayı öğrenecek ardından siz görüşebilirsiniz."

gözlerimi tavana geri çevirip düşünmeye başladım, ona bakmadan sözlerine karşılık verdim.

"onu görmeye gücüm yok jaehyun, herşeyin sorumlusu ben iken onu o halde görmeyi bünyem kaldırmaz."

"hyung lütfen böyle yapma, o seni bırakmayı ister miydi? gidelim de konuşun hem."

nasıl olduysa oldu, Jaehyun beni ikna etti, duş alıp kendime çeki düzen verdim. merdivenlerden aşağı inip kapıya doğru ilerledim, Jaehyun bana gülümsediğini görünce tebessüm etmekten çekinmedim. arabasına binip johnny'nin yanına doğru sürdü. kalbim yerinden çıkacak gibiydi, sanki yıllar geçmişti aradan, onu görmeyi çok özlemiştim.
kısa araba yolculuğumuzdan sonra onun "şuanlık" kaldığı karokala geldik. büyük binayı görür görmez ruhum daralmaya başlamıştı bile. yanıma gelen jaehyun'un koluna tutundum, adım adım içeri girmeye başladık.

"hyung yüzün iyi gözükmüyor, bi sorun mu var?"

"ha! hayır hayır. sanırım biraz gerginim hepsi bu."

içeri girdiğinizde çok kalabalıktı, herkes bir yere koşuşturuyordu, Jaehyun'u takip ettim. bir kaç polisle konuştuktan sonra o polisi takip etmeye başladı bende onları. sonlara yakın nezaharethaneye geldiğimizde durup demir parmaklıkların kilidini açmaya başladı. biraz daha yaklaştım ve köşede duran çok iyi tanıdığım bedeni gördüm. o an ölmek istiyordum. onun öyle bir duruşu vardı ki, yüreğimi yerinden söküyorlar sanmıştım. kafasını kaldırıp beni gördüğünde ayaklanması kalp krizi yaratıcı düzeydeydi. polis bizi yanlız bırakıp gitmişti, Jaehyun yanıma gelip kolumdan tutarak beni Johnny'nin yanına doğru ilerletti. gözlerimin dolmasına engel olamıyordum.

"johnny hyung seninle ben sonra konuşacağım, taeil hyungla kal şimdi."

diyerek bizi yanlız bırakmıştı, johnny onu onaylanmıştı adımlarını bana ilerlettiğinde gözlerimi gözlerinden alamadım. ellerini yüzüme koyup yanaklarımı okşadı.

"ben. üzgünüm johnny..burda olması gereken sen değilsin.ben çok üzgünüm."

"üzgün olma. o herifin sana geçmişte yaptıklarını düşününce iyiki onu öldürdüm diyorum."

yerimden kalkıp elimle ağzını kapadım, kaşlarımı çattım.

"burda bu tarza şeyler dememelisin young ho. yoksa cezan azalmaz. aksine arttırırlar."

kaşlarını indirmişti, yavaşça elimi çektim bende.

"cezam ne olursa olsun ben o piç'e hak ettiğini yaptım."

"sana geçmişi mi anlattı?"

gözlerim dolarken yüzüne bakıyordum, iğrenç hayatımı öğreniyordu, bunu istemiyordum. dizlerimi kendime çektim kafamı dizlerimin üzerine koydum.

"iğrenç bir sapık! sana dokunmaktan zevk alan bir sapık..ama herşey geçti güzelim. ağlama nolur."

karşımdan kalkıp yanıma oturdu, kafamı dizlerimden kaldırıp akan göz yaşlarımı sildi. buğulu gözleri gözlerine dikerken gözlerim aniden kararmaya başlamıştı.

" johnny.. "

gözlerimin kararmasıyla tüm gücüm emilmiş gibi hissetmiştim kendimi oracıkta bırakmak zorunda kalmıştım..

--

sonunu nasıl getirsem bilemiyorum yazıyorum işte

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

sonunu nasıl getirsem bilemiyorum yazıyorum işte.

babalarım çok güzelsiniz.

ғᴏʀ ʏᴏᴜ ﹣ ᴊᴏʜɴɪʟWhere stories live. Discover now