johnny ile film izlememizin üzerinden neredeyse 2 hafta geçmiş olacaktı,yapmam gereken işlerim olduğu için bugün johnny'e buluşamayacağımızı söyledim. kütüphane'ye gidip araştırmalarımı yapacaktım, evden çıkarken yanımda aldığım çantam ile sokakta yürümeye başladım, çok uzak olmadığından hemen içeri girip üst kattaki salonda masanın birine oturdum. aralıksız 3 saat çalışmıştım başıma giren ağrı ile biraz mola vermek için aşağıdaki kantine indim, kahve ile yukarı dönerken karşımda gördüğüm bedenin bana sırıtış hiç hoşuma gitmemişti.
"güzelim? nasılsın?"
"ben senin güzelin falan değilim minho, uzak dur benden."
yanından geçip yukarıya doğru merdivenleri çıktım, masa yeniden otururken beni takip ediyordu. çalışmam böylelikle yarım kalmıştı, izin alarak bir kaç kitap seçmeye başladım. kitap raflarının arasında gezmeye bayılıyordum,çünkü burda john ile bir sürü anımız vardı. kaçak kaçak öpüşmelerimiz, ondan saklanırken beni bulması daha neler neler..
sözleri beni yeniden korkuturken susup, kucağıma bastığım kitaplarla masadan çantamı alıp hızlı adımlarla kütüphane'nin çıkışına doğru ilerledim. john'a bişey yapacak korkusu ruhumu sıkıyordu. birkaç adım ilerkedikten sonra kolumdan tutan biriyle korkmuştum, yine oydu lanet olsun! kolumu almaya çalışırken duvara doğru sürüklemişti beni, gündüz bu vakitte biri görse hiç iyi olmazdı. gözlerimi ondan kaçırmaya başladım, çenemden tutup kendisine bakmamı sağlandığında biraz daha korkmuştum.
"benden kaçma taeil-ah"
elleri yüzüm de geziyordu, gözlerinin dudaklarıma kaydığını farkettiğimde kıpırdanmaya başladım. hayır olmazdı,ben johnny'den başka birini öpmek istemiyordum, johnny'den başka biri dudaklarıma dokunsun istemiyordum..ama bu hayatta benim istediğim hiçbişey olmazdı, pis dudakları dudaklarıma kapanmıştı, ağlamamak için kendimi sıkarken aniden ona gelen yumrukla beni salmıştı. kafamı kaldırıp yumruğun geldiği yöne baktığımda johnny vardı,yerde dudağını tutan ise minho. sinirli yüzü ile ayağa kalkıp john'a bakmaya başladı.
"sen kimsin ha! kime vurduğunu sanıyorsun?"
"taeil'in sevgilisiyim ben, uzak dur ondan piç kurusu yoksa seni öldürürüm."
minho kanayan dudağını umursamadan onun erkek arkadaşım olduğunu anladığında sırıtmaya başladı.
"waow! demek şu meşhur kişi sensin, seninle tanışmak istiyordum bende."
"sevgilimi bir daha rahatsız edersen senin canını alırım."
johnny bana doğru bakmıştı, elimi tutup arkasından koşar adım ilerliyorum. bu karşılaşma asla ama asla iyi olmamıştı, minho artık johnny'i görmüştü ve onun peşini bırakmayacaktı. korkularım bir bir gerçekleşiyordu, ben ise elim kolum bağlı duruyordum. yolun sonunda johnny'nin evine gelmiştik, burnundan soluyordu çok sinirli olduğu açıkca belliydi. kapıdan içeri girdiğinizde dişlerini sıktığını görmüştüm, sakinca koltuğa oturdum o ise deli danalar gibi salonda bir o tarafa bir bu tarafa yürüyordu.
"johnny artık durur musun?"
"nasıl dururum ay'ım? o seni öptü, o herifi demi seni aylardır rahatsız edendi değil mi?"
"bu önemli değil şimdi, sen sakin ol."
ayaklarımın dibine kadar gelip yüzümü avuçları, gözlerimin içine bakarken kendini kasmaktan titrediğini farketmiştim, kendimi suçlamaktan alamıyordum. gözleri dudaklarıma kaydığında kaşları çatılmıştı, ani hareketle beni kucağına almıştı. inmek için çabaladım ama başarız olacağım belliydi, beni üst kata banyoya doğru çıkardı.
"john napıyorsun dur!"
"hayır ay'ın duramam."
beni klozetin üzerine oturup lavaboda ellerini ıslatıp dudaklarımı yıkıyordu,sayıklıyordu onu bu hale nasıl geldiğini anlayamıyordum.
"seni koruyabilseydim seni öpemezdi, seni rahatsız edemezdi. hepsi benim hatam sevgilim."
bu şekilde devam ettikçe ağlamaya başlayacaktım, ellerini ittirip durmasını sağladım ve klozetin üzerinden kalktım. ona sert davranmayı hiç istemezdim ama onun iyiliği için yapmak zorundaydım.
"çok abartıyorsun johnny, sadece beni öptü, bu kadar büyütme!"
söylediğim kelimeler onun durmasına neden olmuştu, bunları duymayı beklemiyordu eminim.
"taeil'im sen ne diyorsun?"
"ben ne dediğimi iyi biliyorum johnny, yeter artık kes şunu. sadece bir öpücükten bişey olmaz anlıyor musun?"
gözlerinin dolduğunu anladığımda arkamı döndüm onu bu halde göremezdim.
"taeil'im.."
üzgünüm sevgilim.. bunları normalde asla demem, ama sırf senin iyiliğin için bunları yapmam gerekiyor lütfen beni affet..
"john! ayrılalım."
arkam dönük olduğu için yüzüne bakmak zorunda kalmıyordum bu yüzden biraz daha acısız olmuştu, ama yine de kalbini söküyorlarmış gibi hissediyordum. omuzlarımdan tutup beni kendine doğru çevirdiğinde kızarmış olan gözlerini görmüştüm, dişlerimi sıkarak güçlü kalmaya çalıştım.
"ay'ım,sen ne diyorsun?"
"duydun işte, uzatmaya gerek yok, seni sevmiyorum artık"
sözlerim çıkarken boğazım da dikenli teller var olduğunu hissettim, gözlerindeki o korkuyu, hayal kırıklığını unutamazdım. onu yıkan ben olmuştum, kendimden nefret ediyordum, arkamı dönerek merdivenlerden inmeye başladım. arkamdan seslenerek geliyordu, duymamazlıktan gelerek devam ettim.
"taeil'im yalan söylüyorsun, bunları sen söylemiyorsun biliyorum!"
"dur! lütfen gitme, ben sensiz bir hiçim lütfen gitme, terk etme ay'ım."
sağır olmuşcasına evini de onu da terk ettim, evinden adım atar atmaz ağlamaya başladım. kendimden nefret ediyorum, onu o hale getirdiğim için, onu üzüp kırdığım için, onu ağlattığım için kendimden iğreniyordum. hıçkırlarım evime kadar devam etti, buz gibi duşun altına girerek 1 saatten fazla kaldım, şimdi nolcaktı diye düşünmeye başlamıştım.
- 1 hafta sonra -
aradan kaç gün geçti bilmiyordum bile evden çıkmıyor, yatağımdan ayrılmıyordum. 1 saniye bile aklımdan çıkmıyordu ona dediklerim onun halini unutmıyordum. en yakın arkadaşı olan jaehyun sayısız kez aramıştı ama açamamıştım. sadece tek yaptığım şey yatağımda fotoğraf albümüze bakmaktı,onu geri nasıl kazanacaktım?bu yaptığım yanlışmıydı? sadece onu korumak istiyordum ama ona zarar veren ben mi olmuştum?
--
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
of ağlamak istiyorum, onları çokça sevin nct ile kalın.