-          Sesin soluğun çıkmıyor. Hiç alışık değilim ben bu duruma.

-          Melis inan gücüm yok. Ben de şaşkınım. Açlık ne fena şey!

-          Sabah güzel bir kahvaltıyla uyanabilirdin,seni gereksiz inatçı şey.

-          İnadı gereksiz şey mi diyecektin acaba? Hani inadımın çok gereksiz olduğunu vurgulamak amacıyla. Tabii, beni gereksiz bularak seni inatçi gereksiz şey de diyebilirdin. Hangisini kastettin ? Bunu bilmeye hakkım var sanırım.

-          Sesini kesmeni kastettim.  Resmen uyuyan papağanı dürtmüşüm.

-          Papağan mı? Kanarya falan deseydin bari.

-          Yok canım. Bülbüle ne dersin? Hem sesine o gider.

Utanmadan benimle dalga geçiyor. Herkesin sesi güzel olacak diye bir kural mı var arkadaş!

-          Gülüm.

-          Tehdidi görüm,fermuarımı çekiyorum.

'' Gülüm'' bizim kızma sözcüğümüz. Samimiyetsiz çünkü. Yani öyle geliyordu bize yılar önce. Ayrıca komik ve kırmızılı. Tanıştımızdan beri birbirimize karşı sevgi sözcüğü olarak kullanmadık. Zaten kıro muyuz da gülüm diyelim birbirimize.

      Gerçekten de hayali fermuarını çekiyor. Acaba kaç saniye dayanacak? İnat edip uzun süre durabiliyorum ben ama Melis aynı kalitede hamura sahip değil. Rekoru 3 dakika.

-          Peki canım,sen bilirsin. Konuşmak yeterince zor zaten benim için. Kahvaltısızım.

-           İşte,kahvaltı eşi olarak beni seçersen olacağı budur.

O da ne demek öyle? Neden bahsediyor bu kız? İmayı görüyorum ama arttıramıyorum.

-          Çıkar ağzındaki baklayı Melis.

-       Aman canım. Anlamamazlıktan gelme Ayça. Bu sabah sevgilisi tarafından uyandırılmış biri olabilirdin.

Şimdi anlaşıldı. Benim biricik arkadaşım beni yamamaya çalışıyor bir ademoğluna.

-          Asıl sana aman Me—Ah

Kafamı kapıya layık gören beyefendiye  bakamıyorum şu an. Afalladım resmen. Ben ki koskoca Yaprakların Ayça'sı, Pavlov'un dert ortağı; sen nasıl beni kapıyla ilişkilendirirsin. Kapı kafamın çekimine kapılıyor. Ne canlı bir sızlama bu.'' Affedersiniz, iyi misiniz?''  Kapıyla kafamın buluşmasına vesile olan beyefendi. Çok iyiyim, açlığımı unuttum.

-          Sakin Pavlov. İyiyim sanırım. Emin değilim.

-          Aa nasılsın Emre?

Aa nasılsın Emre mi? Gerçekten mi Melis. Nasıl da ilgili benimle. Sonra Pavlov'a gösterdiğim ilgi kıskanılır. Haksız mıyım? Kafamı anca kaldırabiliyorum. Karşımda Emre. En azından o daha ilgii Melis'ten. Tabii ilgilenmesi gereken şeyin sebebi o olduğu için olabilir.

-          Ben iyiyim de...

-          Ben de iyiyim. Merak etme.

Ne yani karşında kıvranacağımı mı sandın! Aç olabilirim, benim güzel 2 dakika öncesine kadar simetrik ola başım bir darbe yemiş olabilir ama iyiyim.

-          İyidir tabi, o alışık. Sen onu bilmezsin ki.

-           Emin misin?

PAVLOV'UN SAHİBİWhere stories live. Discover now