8.BÖLÜM: TANIDIK HİSLER

Start from the beginning
                                    

Son birkaç aydır başıma gelenler bunların zıttıydı. Ölüme tanıdıktım. Ölüme alışıktım. Zaman hep yavaşladı ve ben kurtuldum. Hiç kurtaramadım. Ahmet'i kurtaramadım.

Zaman seçici değildi. Yavaşlardı ve bunu iyi anlarda ve kötü anlarda yapardı. Her ne kadar saniyeleri avuçlarımda tutabilecekmişcesine kontrol ettiğim hissi bana kısa süreli bir tanrılık iç güdüsü bahşetsede olanların benden daha büyük olduğunu biliyordum. Bir tanrı, bir melek, bir güç, bir çekim sanki bana sevdiğim tüm güzellikleri doyasıya yaşamam ve anda kalmam için bu hissi bahşediyordu. Bir tanrı, bir şeytan, bir güç, bir çekim sanki bana acıyı anlamam, acıyı doyasıya yaşamam ve acının karşısında boyun eğmem için bu yavaşlamayı bahşediyordu.

Ölüme tanıdıktım. Ölüme alışıktım. Zaman hep yavaşladı ve ben kurtuldum. Hiç kurtaramadım. Aslı'yı da kurtaramadım.

Kapısı açık kalmış odaya girdiğimden beri saniyeler akmayı bırakmıştı. Neredeyse beş dakikadır içerideydim. Nefes alışverişim odanın sessizliğinde kulaklarımı tırmalıyordu. Kalp atışlarımı duyabiliyordum. Damarlarımdaki kanın akışını duyabiliyordum.

Yere oturmuştum. Hayır, yere yığılmıştım. Hemen yanımda Bora vardı. Başımı yavaşça Bora'ya çevirdim. Kafam hareket ettikçe beynim akıyormuş gibi hissediyordum. Görüşümü bulanıklaştıran gözyaşları en sonunda yanaklarımdan süzüldüğünde onu daha net görebildim. Bora'nın yüzü bembeyazdı. Kanı çekilmişti.

Titreyen ellerim kulağımdaki telefonu tutmamı güçleştiriyordu. Telefonunu açmıyordu.

"Hayır...hayır...hayır...kahretsin!"dedim hıçkırıklarımın arasından. Gözyaşlarım gözlerimden neredeyse hiç aralıksız akıyordu.

Hemen önümde yere oturmuş kadının donmuş suratına yeniden baktım. Açık kalmış kapıya bakıyordu. Bakışlarımı yeniden yüzünden aşağıya doğru kaydırdım. Kalbine saplanmış baltadan sızan kan halı kaplamayı boydan boya boyamış ve bana kadar gelmişti. Hıçkırarak ağlıyordum ve boğazımı dalayan acı nefes almamı güçleştiriyordu.

Genç kadına doğru kendimi sürükledim. Dizlerimin üzerinde birkaç adım atmıştım ki hemen yanımdaki Bora omzuma dokunup beni durdurdu.

"Kaya, dur..."dedi buruk bir sesle. Elinden kurtulmak için sirkelendim, genç kadına ulaşmam gerekiyordu. Bora yeniden beni durduracaktı ki buna gerek kalmadan duraksadım. Kulağımda tuttuğum telefondan tanıdık bir ses odaya dolmuştu.

"Günaydın."dedi Emre. Yeni uyanmış olmalıydı. Dudaklarım titriyordu, ona bunu nasıl söylerdim?

"Kaya?"diye seslendi hattın ucundaki adam. Ağladığımı anlamıştı. Dudaklarımı son kez sıkıca birbirine bastırdıktan sonra güçlükle araladım.

"Emre..." Boğazım düğümlenmişti. Konuşamıyordum.

"Kaya ne oldu?"diye sordu Emre, oldukça endişelenmişti.

"Emre ben bilemedim. Böyle olacağını bilemedim..."dedim. Kendimi konuşmaya zorluyordum. Her kelime ağzımdan dökülmeden önce boğazımı kesiyordu.

"Kaya ne oldu söylesene!"diye bağırdı Emre.

"Aslı..."dedim güçlükle. Derin bir nefes aldım ve hemen önümde kanlar içinde kalmış kadının cansız bedenine baktım.

"Aslı öldü."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
MODEL-2Where stories live. Discover now