4.Bölüm

7.5K 401 16
                                    

Elena, sonunda öğlen uykusuna yatırabildiği çocuğun üzerini örtüp odadan çıktı.

Leo'nun Dünden beri sayıkladığı tek isim vardı o yan komşuları Felixti. Henüz Elena'nın tanışmadığı ama Leo'nun hayran olduğu kişi.Gece yatmadan önce, dalana kadar Elenaya adamın gemilerinin olduğunu ve harika resim çizdiğini anlatmıştı.

Sabah gözünü açar açmaz soluğu yan taraftaki evde almak istese de Leo, Elena ona izin vermemişti.

Şimdi öğlen uykusuna dalmadan önce Elenadan söz almaya çalıştı. Uyandığında kahya Johnla beraber yan komşularına, gitmesine izin vereceğine dair.

Ona hayır demek zor olsa da, Leo'yu yanından pek ayırmak istemiyordu o yüzden belki daha sonra beraber gidebileceklerini söylemişti.

Mutfağa geçmeden önce koridordaki boy aynasından kendine baktı Elena. Soluk yanakları artık sağlıklı bir kırmızılığa kavuşmuş.Kristal mavisi gözleri ise artık donuk değil tam tersine ışıl ışıldı.

Tek sorunu elbiseleriydi hala o adamın aldığı elbiseleri giymek zorundaydı. Parasını harcamak istemediği için de uzunca bir süre bu dar, açık elbiseleri kamufle ederek giymeye devam edecekti.
Vücudunu ikinci bir deri gibi saran elbiselerin göğüs kısmı da oldukça açık ve cüretkardı.Kıyafetleri ancak üzerine şal alarak giyebiliyordu.

Mutfağa girip Sophie yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordu. " Güzel kızım banyo yap ve dinlen dünden beri çok yoruldun " dedi kadın.

"Aslında banyo yapmayı bende istiyorum ama geçen gün Leo ile dolaşırken biraz ileride ormanın girişinde harika bir göl gördük oraya gidip biraz ferahlamak istiyorum "dedi Elena

"Yüzmeyi biliyor musun?" dedi Sophie, şüpheyle karışık korkuyla

Elena yüzmeyi çok iyi bildiğini söyledikten sonra, mutfaktan çıktı ve Leo ile keşfettikleri o eşsiz güzellikteki göle doğru gitmeye başladı.

Genç kadına yüzmeyi Frida öğretmişti. Bir gün o şeytan dükten kurtulmayı başardıklarında kaçması için yüzmesi gerekirse diye.

Ormanın girişindeki o harika yer göründüğü andan itibaren Elena hayranlıkla, berrak suya doğru resmen hipnotize olmuş gibi gitti.

Su öylesine berrak öylesine duruydu ki. Üzerinde pırlantalar varmış gibi, güneş her suya vurduğunda göz alıcı bir şekilde parlıyordu.

Ayakkabılarını çıkardı, şalını da katlayıp ayakkabılarının üzerine koydu daha sonra zorda olsa pembe elbisesini üzerinden çıkardı.

Elbisesinin dar korsesi vücudundan ayrılınca rahatladığını hissetti şimdi sadece incecik kısa beyaz içliğiyle kalmıştı.

Etrafta kimsenin olmadığına emindi o yüzden ince içliğini de çıkarıp diğer eşyaların üzerine koydu.

Ve çıplak bir şekilde serin suya kendini bıraktı.

***

Felix gelen mektubu kenara atıp, bahçeye bir hışımla çıktı ahırda duran simsiyah atı Fırtına'nın üzerine atlayıp yola koyuldu. Her zaman gittiği kiraz bahçelerinin arasından geçip İskoçya ile İngiltere sınırı arasındaki en güzel vadi ve altındaki o nefis göle girip biraz da olsa rahatlamak istiyordu.

Bütün vücudu öfke ile kavruluyordu o korsan bozuntusu herifi elime bir geçirirsem doğduğu güne pişman edeceğim diye sesli bir şekilde küfür savurdu.

Öfkesi o kadar yoğundu ki bir an önce kendisine ait o cennete benzeri, buz gibi göle girmez ise öfkesini yansıtacak başka bir şey bulacaktı.

Göle iyice yaklaşmıştı atını bağlayıp ağaçların arasından geçmeye başladı. Biraz yukarıya tırmandı eşyalarını taşın üstünde bırakıp kendini buradan aşağı suya bırakmayı çok seviyordu. Taşın üzerinde çıktı gömleğine uzanmıştı ki suyun içindeki hareketliliği fark etti ve olduğu yerde adeta dondu.

Biri Felix'in cennetine giriyordu. Büyük kayanın üzerine biraz daha çıkıp bu cesaret sahibi kişiyi görmek için dikildi, gölün aşağı kısmında olan kişiyi görünce nefesi kesildi.

İpek gibi duran Sarı saçları neredeyse Beline kadar uzanan uzun boylu bir melek onun cennetine ziyarete gelmişti.

Kendini tutamayıp aşağı indi Felix, göle yaklaştıkça sudaki kızdan yayıldığına emin olduğu leylak kokusu burnuna geldi. Artık neredeyse göle giren kızı görebiliyordu.

Sarı saçları suyun üzerine yayılmış, zarif omuzları suyun dışındaydı.

Felix derin bir iç çekti ve kızın yüzünü görebilmek için delice bir arzu duydu. İşte tam o anda ömründe gördüğü en güzel şey yüzünü ona döndü.
Uzakta da olsa kızın yüzünü çok net bir şekilde görebiliyordu.

Mavi gözleri öylesine güzeldi ki.O gözlere yakından bakmanın nasıl bir his olacağını merak etti Felix. Kırmızı dolgun dudaklarından süzülen su damlalarını hayranlıkla izledi.

Aman Tanrım çok güzeldi.

Kızın bir masaldan fırlamış, gibi gölden çıkışını izlemek istese de buna ne kalbi dayanabilirdi nede vücudunun diğer bölgeleri çünkü kızın çıplak bir şekilde göle girdiğini fark etmişti.

Kahretsin!

Hangi akla hizmet çıplak bir şekilde göle girerdi ki bir kız ya başka bir adam buradan geçmiş olsaydı, ne kadar düşük bir ihtimal de olsa bu düşünce Felix'in canını oldukça sıktı.

Tam arkasını dönüp tekrar kıza bakacaktı ki tiz bir çığlık sesi duydu.

***
Elena sudan çıkıp kısa ince içliğini giymişti ki. Ona doğru gelen siyah kocaman köpeği gördüğü andan itibaren korkuyla çığlık attı.

"Sakın koşmaya kalkma "dedi ağaçların arasından çıkan adam.

Elena ikinci kez korkuyla sıçradı. Şimdi karşısındaki ona hırlayan köpekten mi yoksa bir gölün dibinde yarı çıplak bir şekilde bir adamın karşısında kalmaktan mı daha çok korksun karar veremiyordu.

"Korktuğunu ona belli etme ve sakın kıpırdama" dedi adam ve yavaş adımlarla köpekle arasına geçti.

Adamın geniş sırtı şimdi bütün görüş alanını kapatmıştı. Köpeğin biraz önceki hırlama sesi de kesilmişti. Her ne yapıyorsa işe yaramış olacaktı ki köpek geri çekilip ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı.

Adamın geniş sırtı yerine, şimdi kaslı göğsü bütün görüş alanını kaplamışı. Biraz başını kaldırınca adamın keskin ve erkeksi suratını gördü.

Londra da gördüğü peruklu, pudralı erkeklere hiç benzemiyordu. Neredeyse omuzlarına kadar gelen kahverengi saçları, haylaz pırıltıların olduğu aydınlık siyah gözleri ve birkaç günlük kirli sakalıyla oldukça yakışıklı bir erkekti.

Adamın vücudundan yayılan limon ve kadife çiçeği kokusu bütün benliğini sarmıştı ve konuşamıyordu.

Korkmuştu ve titrediğini hissediyordu adamın dolgun dudaklarının hareket ettiğinin farkındaydı ama ne dediğini anlamıyordu.

Bir anda yer altından kayıyormuş gibi hissetti yere düşmeyi beklerken güçlü kolların onu sardığını hisseti.

Sonrası karanlıktı.

KALBİM SANA AİTWhere stories live. Discover now