🖤《 Wasted 》🖤

364 19 12
                                    

- LA

Saat: 5.37 a.m.

Genç adam elindeki metal kalemi incelediği, daha da açıkayıcı olmak gerekirse aynı anda incelemeye çalışıp ince hesapları ile uğraştığı yaklaşık altı dosyanın üzerine fırlatırcasına bıraktı. Uzun, ince parmaklarını birkaç kez avuç içlerine birleştirip açarak kaslarını gererken bıkkınlık ile iç çekti. Dirseklerini masaya yaslayıp boynunu hafifçe eğdi ve parmak uçları ile burun kemiğini ovaladı. Eğilmesi ile gözlerinin önüne düşüp dağılan platin sarısı saçlara parmaklarını geçirip biraz sallayarak havalandırdı. Sırtını çalışma koltuğuna yaslayıp kafasını geriye atarak omurgasının birkaç noktasını kütürdetti. Yorulmuştu, bıkmıştı, acıkmıştı hatta biraz da başı ağrıyordu. Fakat prensipleri vardı genç adamın, elindeki iş bitmeden, isterse kıyamet kopsun çalışma odasından ayrılmazdı.

Boynunda daha önce hafifçe gevşettiği kravatı çekiştirerek özenle bağladığı ilmeği çözüp boynunda asılı kalmasına izin verdi. Üzerindeki siyah kumaş yeleğin düğmelerini açıp beyaz gömleğinin de yukarıdan üç düğmesini açtı. Masasının her daim çekmecesinde tuttuğu ıhlamur kolonyasını çıkarıp bir miktar elinin tersine damlattıktan sonra elinin tersini boynundan göğsune doğru gezdirdi. Biraz olsun ferahlayıp rahatlamaya ihtiyacı olduğunun farkındaydı. Ufak bir moladan sonra işe dönebileceğine kanaat getirdi.

Gri gözleri odanın boydan boya cam duvarını buldu. Güneş ufukta belli belirsiz yükselirken bulutları tuhaf ve sıcak bir turuncuya boyuyordu. Yıldızlar kaybolmadan sadece yarım saati vardı, bilemedin yirmi dakika. Hatta ufak olanlar çoktan gözden kaybolmuştu. Ufak bir hilal şeklinde gökyüzünden silinmeye yüz tutmuş ay ile bakıştı bir süre. Los Angeles'ın en sakin saatleriydi bu saatler. Asla uyumayan şehir sadece bu saatlerde sessizleşir, huzur bulurdu. Sadece bu saatler genç adama huzur verirdi.

Sahi, güneş henüz New York'ta yükselmemişti değil mi? Acaba uyuyor muydu. Yoksa hala çocukluk travmalarının izlerini taşıyan kabuslar zehir mi ediyordu gecelerini. Eskiden ona sarıldığında huzurlu uyuduğunu, kabus görmediğini söylerdi. Acaba yine sarılabilse, yine onu kollarında uyutabilse... Ah hayır, bu boş bir düşünceydi artık. Çok geçti. Yapamamışlardı, dikiş tutturamamışlardı. Kaybetmişlerdi, bir şansları vardı ve o bu şansı düzgün kullanamamışlardı. Artık Draco için çok geçti. Artık Draco ve Harry için, gerçekten çok geçti.

Beraber aynı yurt odasında hayat verdikleri anılar sarışının zihninde canlanırken burukça tebessüm etti genç adam. Artık bir yurt odasının iki kenarında değil, 2800 mil uzaktaydılar birbirlerinden. Farklı okyanuslara bakıyorlardı. Ama gök yüzü aynıydı değil mi? Yoksa bu sadece eski denizcilerin kendilerini avutmak için yine kendilerine mırıldandıkları bir yalandan fazlası değil miydi?

Ayaklandı, masanın bir ucunda duran kadehi kavrayıp camın önüne adımladı. Bir elini pantolonunun cebine sıkıştırıp diğer elinde tuttuğu kadehi dudaklarına dayadı. Minik bir yudum alıp bir süre ağzında bekletti. Anıların tadının ağzına yayılmasını bekledi. Gözleri kapanırken kızıl sıvı sarışının minik yutkunuşu ile boğazına yol aldı.

Sadece bir kez, bir kez uzaktan. O özlediği tatlı suratı uzaktan da olsa bir kez görebilmek için her şeyi yapabilecek gibi hissetti Draco Malfoy. Kokusunu bir kez daha duymak, ailesini kaybettiği kazadan hatıra minik yara izinin üzerine tekrar minik bir öpücük bırakmak için nelerini vermezdi ki. Mesela yaşadığı şaşaalı, kendine oldukça büyük gelen evini düşünmeden koyardı ortaya. Hem zaten yalnız hissettirmiyor muydu o koca ev.

Hadi ama, ev neydi ki tüm servetini verirdi o tatlı surata bir kez daha dokunabilmek için. Ilık teninde dudaklarını gezdirmek, o masumca uzanırken karnını gıdıklayıp kahkahalarını dinlemek, minik avuçlarına tırnaklarını hafifçe sürerek onu rahatlatabilmek ve yüzüne yayılan tatlı tebessümü izlemek. Ah, ne hoşlanırdı bundan. Kedi gibi mırlar, iyice sokulur, kanına girerdi insanın. Minik masajlar ile şımartırdı Draco onu. Bu Harry'nin öyle hoşuna giderdi ki. Veya saçlarını sevdirmek en büyük hobisiydi. Onu huzurlu bir uykuya yatırmak için gereken tek şey dizlerinize yatırıp saçlarını okşamaktı. En fazla on dakika dayanabilirdi buna. Tekrar yumuşak saçlarını parmaklarının arasında hissetme arzusu sarışının parmaklarını uyuştururken kaskatı kesildiğini hissetti genç adam. Her şey bir yana her daim bir kahve tadının hakim olduğu dudaklarını bir kez daha öpebilmek...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 17, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

╠O╣╠n╣╠e╣  ╠S╣╠h╣╠o╣╠t╣  💚𝒟𝓇𝒶𝓇𝓇𝓎 💙Where stories live. Discover now