Lagün | 10

89 11 7
                                    

    Merhabalaar, nasılsınız umarım herkes iyidir. Aslında bir iki gün önce olacaktı ama yazdıklarımı kayıt ettikten sonra tekrar girdiğimde bazı harflerin başka simgelere döndüğünü fark ettim ve düzelttiğim halde bu birkaç kez tekrarladığı için sinirlerim bozuldu. En son bölümü tamamlayıp, düzenledim ve yayımladım. Bu yüzden yazım yanlışım varsa özür dilerim. Herkese iyi okumalar dilerim.


Gece yarısı gözlerini aralayan Deniz sersemce etrafına bakındığında hala zaman ve mekanı kavrayamamıştı. Sersemliğini üzerinden attıktan sonra sol göğsünün üzerinde hissettiği ağırlıkla o tarafa döndü.

Gördüğü manzara karşısında kesik bir soluk bıraktı ve onu rahatsız edeceği düşüncesiyle sabit kalmaya zorladı kendini.
Kapalı gözleri ve minik burnuyla o kadar tatlı bir manzara sunuyordu ki Lagün, bir an ne yapacağını şaşırdı.
Çok zor olacaktı. O telefonu açarken eli ayağına dolaşacaktı belki de. Ama ailesi gerçek hayatı söz konusuydu.
Dün gece olanlar bir bir zihninde canlanırken ilk başlarda rüya olduğunu sandığı şeyin aslında gerçek olduğunun en büyük kanıtıydı göğsündeki ağırlık.

Yerinde hafifçe hareket edip omuzlarını başlığa dayadı ve Lagün'ü izlemeye başladı. Çıplak göğsünde belirli periyotlarla hissettiği nefesler onu ayakta tutmaya yetiyordu. Gidecekti ve en azından geceleri onu istediği gibi izleyebilirdi değil mi?

Kendine yapacağı işkence seansının farkında değildi belki de ama bunu istiyordu. Çok değil bir hafta sonra bu küçük kadın burada olmayacaktı, hatta belki bir daha görüşmeyeceklerdi. Onu unutmak istemezdi. Yüzünü, kalbini, hissettiklerini. Hayatının dönüm noktası olan bu kadın nevrini döndürmüştü. Mantıklı hareketleri kalmamıştı artık doğaçlama giriyordu her konuşmaya. Her hareketinde tedirgindi onu incitmekten ve korkutmaktan korkuyordu.

Acaba gerçekten evine döndüğünde onu arar mıydı?
Belki de sadece öylesine söylemişti. Nereden bilecekti? Onun her söylediğine inanacak kadar saftı gözünde Lagün.
Umuyordu ki arardı. Neyle karşılaşacaklardı veya hayat onlara bundan sonra ne sunacaktı bilinmezdi ama beklemeye değerdi.
Her şey bir parçada olsa beklemeye değerdi ve Lagün bir parça değil yüzbinlerce parçaya bedeldi.
Lagün'ün yanağına sere serpe düşmüş saç tutamlarını titreyen elleriyle iteledi.

Teni çok güzeldi. Yanağını hissettiği kadarıyla yumuşacıktı sanki bir avuç pamuğa dokunuyordu. Minik çilleri vardı yanaklarında ve burnunda güneşe çıktığı zaman biraz daha kendilerini belli ediyorlardı ayrıca kızarıyordu. Zaten durup dururken bile kızarabilecek bir kabiliyete sahipti.
Utandığında, çok güldüğünde, güneşe çıktığında ve alkol aldığında.
Gözleri gezdiği yerlerini defalarca kez tekrar ederken yüzü unutamayacağı kadar aklında yer etmişti. Fırsatını bulmuşken onu izlemek iki hisse sebep oluyordu. Birisi mutluluk diğeri de çekinme.
Çekiniyordu çünkü kız şu an gözlerini açsa yok yanlış anlaşılabilinecek bir konumdaydı.
Sonuçta ona güvenip onunla uyumak istemişti Lagün ama tacizci gibi kendisinin onu gece yarısı dikizlediğini görse ne yapardı acaba?

Olacakları düşünmek bile istemiyordu. Uykusu git gide açılırken omzundaki başı yavaşça yastığa bıraktı ve yataktan kalktı. Odadan çıkıp ses çıkartmamak adına kapıyı kapatmadı. Evin genel olarak ahşap olduğunu ve bunun yanına eski bir ev oluşunu da eklersek bir kaç gıcırdama kulağa normal geliyordu.

Çalışma odasına girip yarım kalan tuvalinin önüne geçti üstündeki örtüyü kaldırırken ışığını açmadan saf ay ışığının vurduğu tarafa konumlandı ve resmine devam etti.
Çiziyordu çünkü iz bırakmak istiyordu. Evet belki bunlardan kimse haberdar değildi veya olamayacaktı da ama kendi içinde iz bırakmanın verdiği o tatmini yaşıyordu. Birilerinin onun doğruluğunu tescillemesine hiçbir zaman ihtiyaç duymamıştı.
Kendine güveniyordu her daim. Her insan gibi desteğe ihtiyaç duyduğu anlar tabii ki olmuştu.
Çoğunda beklediği desteği göremese de bu onu yıldırmamış aksine güçlendirmişti. Herkes gibi o da hayatında dönüm noktalarına sahipti.
En basit örnek Lagün. Lagün, Deniz için bir dönüm noktasıydı. Bunu anlayabilmesi için öncelikle onun gitmesi gerekiyordu.
Hayatınıza her an bir şeyler dahil olabilir, bunun size katkısı olup olmayacağını o an anlayamazsınız ancak artık o şey size dahil değilse ve artık yoksa size kaybettirdikleri ve size kazandırdıkları vardır. Bunlardan çıkarım yaparak ondan önceki hayatınız hala aynı rayında devam ediyorsa bu sizin için bir dönüm noktası değildir ancak eski hayatınızdan farklı bir yönde devam ediyorsanız bu sizin için bir dönüm noktasıdır. Yolun doğruluğuna veya yanlışlığına karar vermek tamamen bizim elimizdeyken, işin başında da seçimleri kendimizin yaptığını unutmamalıyız. Deniz'de öyleydi o gün kızı kurtarmak onun seçimiydi. Evine ve kendine dahil etmekte. Şu saatten sonrası ise tamamen olayların işleyişine kalmıştı.
Sonrası hakkında net tahmin yürütemiyordu ve belirsizlikler insanı daima yorardı. Aslında insanın kendi kendine yaptığını bir köy toplanda yapamaz lafı çok doğruydu.
Deniz işin sonunda yıkılsa da ayakta kalsa da kendi seçimlerinin sonucuna katlanmış olacaktı. Pişman değildi tabii ki sadece yeni keşfettiği duygular onu biraz bozguna uğratmıştı.
Yeni şeyler vücutta toksik etki yaratabilirdi öyle değil mi?

LagünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin