Öğretmenler odasından çıkacakken içeri giren Namjoon hyungla Seokjin'i görmemle duraksadım. Aklıma Namjoon hyungun Seokjin'in onu sevdiğini öğrendiğindeki tepkisi geldi. Demek bu yüzden öyle davranmıştı.

-Hayır dedim, istemiyorum. Hem senin bana Namjoon öğretmenim demen gerekmiyor mu?

Seokjin omuz silkip sırıttı.

-Okul bittiğine göre öğretmenim değilsiniz.

Namjoon hyung iç çektiğinde göz göze geldik. Zorla gülümseyip hafifçe eğildim ve yüzümdeki boş ifadeyle odadan çıktım. Ağır ve acı dolu adımlarla okuldan ayrıldım. Demek çok yakın olduğun birini kaybedince böyle hissediyorsun.

Yavaş adımlarla arabama doğru ilerlerken omzuma çarpan biriyle sendeleyip kaşlarım çatılı bir şekilde çarpan kişiye baktım. Boyu benden kısaydı ve yüzünü kapatan siyah bir şapka takıyordu.

-Neden onu kaybetmeden önce ona bir şans vermiyorsun?

Dediği şeylerle kaşlarım çatıldı. Ne demek istiyordu? Kimi kaybedeceğim?

-Ne?

Şaşkınca çocuğa bakarken çocuk beni umursamadan arkasını dönüp ilerledi.

-Hey, bekle bir saniye!

Arkasından bağırdığımda beni umursamadan gözden kaybolmuştu.

-Hyung, geliyormusun artık?!

Kook'un seslenmesiyle gözlerimi az önce çocuğun gittiği yerden çekip ona çevirdim. Neler oluyordu? O da kimdi? Kaybetmek derken ne demek istiyordu?

Kafamı iki yana sallayıp Kook'un yanına ilerledim ve arabaya bindim.

-İyi misin hyung?

Evet, yanımızda kimse olmadığında bana hyung diyordu.

-Değilim.

Kemerimi takıp arabayı çalıştırdığımda Kook bana endişeyle bakıyordu. Moralim gerçekten çok bozuktu.

Arabayı eve doğru sürdüm. Yol boyunca ikimizde konuşmamıştık. Ben gözlerimi yoldan ayırmazken Kook endişeyle bana bakıyordu.

Eve vardığımızda arabayı park ettim. Kook önden arabadan indiğinde bende arabadan indim ve kapıyı da arkamdan kapatıp kilitledim.

Eve doğru ilerledim ve cebimden evin anahtarını çıkarıp kapıyı açtım. Kook önden eve girdiğinde bende peşinden ilerledim. Doğru odama gidip üzerime rahat kıyafetler giydim ve salona ilerledim.

-Kook, ben koşuya çıkacağım.

Kook gözlerini telefonundan çekip bana çevirdi.

-Bende-

-Yalnız gitmek istiyorum.

Birşey demesine izin vermeden evden ayrıldım ve sahile doğru yürüdüm.

Jimin benden hoşlanmadığını söylemişti fakat yüz ifadeleri tam tersini söylüyor gibiydi.

Beni seviyorsa bu doğru değildi. Ama bu onun elinde olan birşey de değildi.

Evet, Park Jimin'e karşı arkadaştan farklı hisler besliyordum ama bunun 'aşk' olduğunu düşünmüyordum. O sadece, çok sevimliydi ve bende onu koruma isteği uyandırıyordu. Yanında olmak, üzüldüğünde onu güldürmek, göz yaşlarını silmek, sarılmak. Ona sarılmayı seviyorum. Beni sıcacık yapıyordu.

Bu hisleri daha önce kimseye hissetmemiştim. Park Jimin farklıydı. Farklıydı ve benim yanımdaydı. Ama onu kendimden uzaklaştırıyordum. Buna mecburdum.

Peki ya Park Jimin'i sonsuza kadar kaybedersem ne olacak?

Gözlerimi sıkıca yumduğumda sahile geldiğimi fark ettim. İnsanlardan bazıları yürüyor bazıları da benim gibi koşuyorlardı. Gerçi ben şimdi koşmaya başlayacaktım.

Koşan insanların arkasından bende koşmaya başladım. Koşu bazen aklımı dağıtmamı sağlıyordu. Düşünmek yoruyordu. Hele Park Jimin hakkında düşünmek daha yorucu oluyordu.

Aklıma yine Park Jimin gelmişti işte. Onun çizdiği resimler. Sahi beni de çizmişti değil mi? Bana diğer resimlerini göstermemişti. Acaba diğer resimlerinde ne vardı?

Koşmaktan yorulduğumda bir banka oturdum ve soluklandım. Neden Park Jimin? Neden hayatımı karıştırmak zorundasın?

~~~~~~~~

Eve geldiğimde anahtarımla kapıyı açtım. İçeri girdiğimde çok güzel yemek koktuğunu fark ettim. Kook yine aşçılığını konuşturmuştu.

-Geldin mi hyung?

Kapıyı arkamdan kapatıp salona doğru ilerledim.

-Geldim Kook.

Kook mutfaktan çıktı ve yanıma geldi.

-Çok güzel yemekler yaptım hyung. Hadi yiyelim.

Kafamı iki yana salladım.

-Önce duş almam gerek.

Kook başıyla beni onayladığında yanından geçip üst kata çıktım. Lavaboya girdim ve üzerimdekileri çıkarıp banyoya girdim. Sırf Jimin aklıma gelmesin diye bildiğim birkaç şarkıyı mırıldanarak banyomu yaptım.

~~~~~~~~~

Havluyu belime bağladım ve diğer havluyla da saçlarımı kuruladım. Banyodan çıkıp odama girdim ve üzerimdeki havluyu yatağıma bırakıp üzerime kıyafetlerimi giydim.

Saçlarımı kuruttuktan sonra odamdan çıkıp mutfağa ilerledim.

-Sonunda geldin hyung.

Kook'a cevap verme gereği duymadan masaya oturdum ve hazırladığı güzel yemeklerden yemeye başladım.

-Ellerine sağlık, çok güzel olmuşlar Kook.

Kook gülümsediğinde masadan kalktım.

-Bugün çok yorgunum, bu yüzden erkenden yatacağım. Yatacağın odayı zaten biliyorsun. İhtiyacın olan birşey olursa da alırsın. Beni sakın rahatsız etme.

Kook kıkırdadığında saçlarını karıştırdım ve lavaboya ilerledim. Kook her ne kadar bazen çok gıcık olsa da o benim kuzenimdi. Bana değer veriyordu ve bende ona değer veriyordum.

Lavaboda dişlerimi fırçaladıktan sonra odama gittim ve kendimi sıcacık yatağıma bıraktım.

Yarın okulda Jimin'i görünce nasıl davranacaktım? Onunla soğuk olmak istemiyordum ama onunla yakın olursam ona ümit verebilirdim.

Yoongi haklıydı. Park Jimin beni seviyordu. Eğer en başında bunu fark edip ondan uzaklaşsaydım ikimiz de bu durumda olmayacaktık.

Üzgünüm Jimin, canını yaktığım için.

Araları bayağı açıldı ya. Kıyamam :(

Bölümü beğensiyseniz oy verip yorum yapmayı unutmayın ^^

Teacher ➳ VminWhere stories live. Discover now