ZEYNEP'TEN
Gerçekten hayat bazen çok acımasız. Ben herşeyimi kaybettim. Tam dedim daha kaybedecek birşeyim kalmadı ama varmış. Ailemden sonra kaybetmekten korktuğum insan. Bana değer vermiyordu ve sevdiğin insandan değer görmemek insanın Çan'ını çok yakıyor. Şu an ne yapıyorum?
Yatağında uzanıp buğranın sosyal medya hesaplarında Fotoğraflarına bakıp gülümsüyorum. Ama ben burda onu düşünürken belki ben onun aklına bile gelmiyorum.
Kapının çalmasıyla aşağı indim. Tek yaşıyorum. Arada sırada Merve ve ipeklere gidiyorum. Kapıyı açtığımda hiç beklemediğim birini gördüm. BURAK. Valla Burak işi düştüğünde dertleşmek için sadece bizim guruptan bana gelir. Herşeyi biliyorum. Merve'yi sevdiğini de.
"Zeyno ya valla seni rahatsız etmek istemedim ama ne bilim bugünde ben seni dinlicem tabii anlatmak istersen." Kızların Benin hakkında bilmediği şeyleri Burak biliyordu. Hemen geçmesi için yer açtım. O da salonda koltuğa oturdu. Bende karşısına.
"Anlat bakalım Zeyno seni dinliyorum"
"Ne anlatayım Burak benim hiçe sayılmamı mı? Yoksa önemsiz oluşumu mu?"
"Öyle deme be Zeyno"
"Bilmiyorum Burak canım çok yanıyor. Hiç olmadığı kadar çok" gerçekten çokkk...
"Zeyno sen buğrayı seviyorsun değil mi?"
"Bak sen bile anlamışsın. Ama o tam bi kör"
"Zeyno bence buğrada sen-" o sırada kapı çaldı. Gidip kapıyı açtığımda Buğra.
"Buğra burda ne işin var?"
"Burağın işi neyse o" ne yani burağımı kıskanmıştı. Yok canım ne alaka. İçeri daldı gitti burağın yanına oturdu.
"Vayyyy Burak hangi rüzgar attı seni buralara?"
"Valla Buğra ben her zaman burdaydım o soruyu sana sormalı?" Buğra sinirlendi Burak bilerek yapıyordu biliyorum.
"Sen niye hep buradasın peki?" Ahhhh bu be soru soru.
"Gençlik yeter ama bu ne soru soru daraldım." Buğra bana döndü.
"Konuşmamız lazım!"
"Tamam olur" Burak ayağa kalktı.
"Ben artık gideyim. Siz konuşun" kapıya kadar geçirdim.
"Bana bak en ufak bi gözyaşında bana haber tamam mı kardeşim" birbirimize böyle derdik gurup dışında.
"Tamam görüşürüz"
"Görüşürüz"gitti. İçeri girdim Buğra verandada oturuyordu. Bende yanına oturdum.
"Canım yandı be Zeyno. Hiç olmadığı kadar" senin yanarsa benimki çoktan yanmıştır be.
"Neden?"
"Sevdiğim kız yüzünden" gözlerim doldu. Sevdiğim kız demişti. Ben onu seviyorum. O bana sevdiğim kız dedi.
"Sevdiğim kız?"
"Evet sevdiğim kız. Çok yandım. Evet onu kıskandırmak için bugün bi kız tuttum. Telefonla kıskandırdım. O da akşamında bizim guruptan bi çocukla evde tek. Çok canım yandı" WHAT DİDİN GÜLÜM? Sevdiği kız benmiydim?
"Buğra sevdiğin kız-"
"Evet benim sevdiğim kız sensin Zeyno. Çok uzun zamandır. Ama sen? Sen sırf ben yaptım diye beni kıskandırdın." Ama ben sinirlenmeye başlıyorum. Ben onu kıskandırmadım. Burak benim abim gibi.
"Buğra düzgün konuş. Burak benim abim sayılır. Buraya her zaman dertleşmek için gelir. Bugünde derdimi dinlemeye geldi"
"Lan o senin neyin ki seni dinlemeye geliyor?"
"Yeter ama sizin yapmadığınız bir şeyi yaptı o. Sen ya sen bi kere bana gelip iyi misin diye sordun mu? Dur ben cevaplıyım. Hayır. Çünkü neden Zeynep hanım önemsiz değersiz." Söylerken hem ağlıyor hemde bağırıyordum.
"Zeynep öyle deme ben sana çok değer veriyorum" hıh değer veriyormuş.
"Buğra insan değer verdiği insanı sevmeye kıyamaz, öpmeye kıyamaz, dokunmaya kıyamaz, onun bir damla gözyaşına kıyamaz. Ama sen o gözyaşının sebebi oldun be. Ben seni çok sevdim ama sen görmedin. Ben sana sevgi verdim ama sen bana misliyle gözyaşı."
Onunda gözünden bi damla düştü. Takip ettim. O gözyaşı olmak istedim bi an.
"Buğra beni ne kadar seviyorsun?" Bana baktı. Güldü ama içten.
"Belki sana basit gelicek ama söyleyeyim. Bir serçenin gözyaşı kadar. Neden biliyor musun? Çünkü serçe gözyaşı dökse ölürmüş" şu an hayatımda duyduğum en güzel cümleydi.
"Buğra?"
"Hım?" Yiaaaaa nasıl kıyarım ben sana
"Ben sana çok aşığım be" bi anda bana döndü. Gözleri faltaşı gibi açılmıştı.
"Zeyno beni bi cimciklesene" ne
"Anlamadım?"
"Cimcikle bir"kolunu uzattı. Sen kaşındın. Isırdım.
"Ahhhh tamam tamam. Rüya değilmiş. Zeyno?"
"Hımm?" Ellerimi tuttu.
"Bende sana çok aşığım be" güldü. Güldüm. Yaklaştı hemde çok tam öpecekken kestik. Telefon çaldı. Benimki.
"Hassi-" iki parmağımı dudağına bastırdım.
"Küfür yok"iki parmağımı öptü ve avuçlarına aldı. Telefona baktım
"Kimmiş?"
"Senin saygıdeğer kuzenin".
"Salak ya. Normalde olsa aramaz zamanıydı zaten." Kısık sesle söyledi ama ben duydum.
"Alo?"
"Zeynep!" Eee Merve ağlıyor
"Merve iyi misin? Neden ağlıyorsun?"
"Zeyno İpek" içimde kötü bir his oldu o an. Nefes alamadım. Telefon hoparlördeydi. Buğra durumumu alıp konuştu.
"Bak Merve sakin ol ne oldu güzelim?"
"M-Melis yaptı, bı-bıçakladı" gözümden yaşlar firar etti. O melisi yaşatmayacağım. Yaşatmayacağız.
"Nerdesiniz?"
"Okulun arkasındaki hastane"
"Tamam hemen geliyoruz biz sakin ol tamam mı?"
"Tamam görüşürüz" telefonu kapatıp bana döndü.
"Buğra sen hastaneye git ben 1-2 saate gelirim."
"Hayır güzelim. Bırak biz yapalım bu işi"
"Buğra git dedim. Ben ararım seni"
"Peki ama Ozan'da gelicek?"
"Tamam görüşürüz" anlımdan öptü.
"Görüşürüz sevgilim" SEVGİLİM.....
BINABASA MO ANG
BİZİM GURUP
HumorBir gurup. Ölümüne dostlar. Peki sizce bu dostluklardan neler doğacak? Hadi gelin ve öğrenin... Sadece kendi kurgum için demiyorum ama lütfen hayalet okuyucu olmayın. Herkes belli bi vaktini burada harcıyor ve herkes emek veriyor. Lütfen hayalet ok...
