7; unheimlich

4.4K 600 123
                                    

uzun bir aradan sonra merhaba herkese :) bir aksilik çıkmazsa her hafta bölüm gelecek, dönemi bitirdim çok şükür :) bölümle ilgili ufak bir notum var: freud'un uncanny'sini türkçede tekinsizlik diye buldum o yüzden öyle çevirdim, yanlışsa lütfen üstüme gelmeyin ağlarım ben fhgskjgdafjkg freud'u da günahım kadar sevmem but here we goooooooooo

___________  




"Hayır, hyung," Kim Taehyung aldığı derin nefesle tuz kokulu deniz havasını ciğerlerine doldurdu. "Pansiyona döndüğümüzden beri benimle konuşmadı. Aslına bakarsan kimseyle konuştuğunu görmedim, bugün Martin'i uğurlama partisine kadar, en azından."

"Diğerleri garipsedi mi?"

"Sorun da bu," İç geçirdi. "Kimse garipsemiyor. İki gün önce herkesle konuşup gülüşen adam bir anda içine kapandı ve herkes bunu normal karşılıyor."

"Belki de bu haline sen sebep olmuşsundur."

"Harika, çok güzel, inanılmaz yardımcı oldun şu an."

Kim Seokjin hattın ve dünyanın diğer ucunda güldü, uyanalı on dakika olduğu için sesi boğuktu ama kahkahası asla yorulmuyordu. "Bence bu durumu kendi çıkarına çevireceksin."

Boştaki elini karnına doğru çektiği dizinin üstüne koydu Taehyung, hava çok güzeldi ama kafasının içi hiç güzel değildi ve böyle olmaktan nefret ediyordu. O an her şey onun memnuniyeti için tasarlanmış gibiydi; temiz hava, sert esmeyen hafif rüzgar, pansiyonun içinden duyulan müzik sesi ve denize vuran dolunay. Evrenin planlarını bozan tek şey Taehyung'un kendisiydi, her zaman olduğu gibi. Problem yine ondan kaynaklanıyordu. "Nasıl yapacakmışım onu?"

"Nasılını bilmiyorum ama yapacağını biliyorum." diye karşılık verdi Seokjin-ie hyung'u. "Çünkü sen Taehyung'sun."

Taehyung yavru kedi gibi bir ses çıkardığı sırada Seokjin son kez kıkırdamış ve "Artık kaçmam lazım," demişti. "Hazırlanıp işe gitmeliyim."

"Ben de gideyim, Petunia birazdan kapıyı kilitleyecek." Seokjin'le vedalaşıp kumsalda ayaklandı ve poposuna yapışan kum tanelerini boştaki eliyle silkeleyip ahşap binaya doğru yürümeye başladı. Martin pansiyondan ayrılalı neredeyse dört saat oluyordu, o gittiğinde Jungkook odasına çıkmıştı ve Taehyung onu bir daha görmemişti. Şimdi içeriye girdiğinde genç adamı koltukta Rita'yla oturur bulmayı bu yüzden beklemiyordu. Rita Jungkook'un soyulmuş ojelerini siliyordu ve bacaklarının arasına sıkıştırdığı ufak şişeye bakılırsa birazdan yeniden sürecekti. Jungkook'sa dünden beri somurtan kendisi değilmiş gibi gülerek bir şeylerden bahsediyordu.

"Merhaba." Taehyung'un sesini duyunca lafının ortasında duraksadı Jungkook, Rita'ysa hiçbir şey olmamış gibi gülen gözlerini ayakta dikilen genç adama çevirmişti. "TaeTae, gelsene." Koltukta kayarak Jungkook'a biraz daha yaklaştı ve Taehyung'a oturabilmesi için yer açmaya çalıştı ama Taehyung elini kaldırıp başını yumuşakça iki yana sallayarak bu teklifi reddetmişti. "Odada toplamam gereken birkaç parça kaldı, onları halletmem lazım."

"Kookie'nin ojelerini sürüp sana yardım etmeye gelirim."

"Ah, hiç gerek-"

"TaeTae!" Rita'nın ilgisi bir anda konuştukları konudan kopup Taehyung'un havada asılı duran eline kaymıştı. "Tırnakların."

Onun konuşmasıyla birlikte Jungkook'un ilgisi de Taehyung'un tırnaklarına kaydı ve genç adam biraz utanç biraz da korkuyla elini panik içinde karnına doğru çekti. Fazla mı uzamışlardı? Ya da çok mu kirliydiler? "Şekilleri çok güzel." diye fısıldadı Rita, Jungkook büyülenmiş gibi başını sallayarak onayladı onun söylediklerini. "Sana da oje sürelim!"

the boarding house // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin