8.Bölüm

36.1K 3.2K 1.7K
                                    

Merhabaaaaa herkese, biz 2K olmuşuz 🙈 Desteklerini esirgemeyen herkese kucak dolusu sevgiler. ❤️

Aramıza yeni katılanlar da oluyor ve ben onları gördükçe inanılmaz mutlu oluyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz 🌸

Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz beni daha da mutlu edersiniz. 🙏🏻

Keyifli okumalar.

Rüya'nın dudaklarından kopan o 3 kelime, bir girdap oluşturup zihnimi içine çekerken birkaç adım gerileyerek arkamdaki duvara yaslandım. Yaşadığım şaşkınlık buz gibi bir rüzgar olup eserken, iliklerime kadar kaskatı kesilmeme neden oldu.

''Na-nasıl?'' diyebildim sonunda bulabildiğim sesimle.

Rüya, yaşlarla ıslanan yüzünü yere eğerek sessizce ağlamaya devam etti, ben de zihnimde dönüp duran o üç kelimenin oluşturduğu girdapta savrulmaya... Zihnim duyduklarımın gerçekliğini yadsımak istiyordu, ancak harabeye dönmüş dostum, tüm gerçekliği tam karşımdayken bunun mümkünatı kalmıyordu.

Sakinleşmek için hızlı hızlı nefesler alıp verdim. Üzerimdeki şoku kısmen de olsa atlattığımda ona doğru birkaç adım attım ve kollarımı bedenine dolayarak sıkıca sarıldım. Ürkekçe sarılışıma karşılık vererek kollarını belime sardı. Omuzları sarsılırken içini çeke çeke ağlamaya devam etti.

''Rüya,'' dedim saçlarını okşayarak. ''Ağlama ne olur.''

Burnunu çekerek geri çekildi birkaç adımda. Güzel gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş, özenerek yaptığı makyaj dağılmıştı. Arkasına dönüp uzun bir nefes aldı, ardından da burnunu çekerek hala akan musluğa uzanıp yüzünü yıkadı. Duvarda asılı olan peçetelikten birkaç tane alarak ons uzatmayı akıl edebildim şaşkınlığın bana vermiş olduğu donukluğa rağmen.

''Leyla, ben sana her şeyi anlatacağım ama yalvarırım buradan gidelim. Lütfen.'' dedi, ağlamaklı sesiyle, yüzünü tekrar bana döndürerek.

Haklıydı, burada daha fazla kalmamalıydık.

''Tamam, bana gidelim ister misin?'' diye sordum yumuşattığım, anlayışlı sesimle.

Üşüyormuş gibi kollarını bedenine sarıp başını aşağı yukarı salladı.

Oradan nasıl çıktık veya eve nasıl geldik bilmiyordum. İkimiz de kaskatıydık ve derin bir sessizliğe gömülerek bir şeyleri sindirmeye çalışıyorduk. Yol boyunca zihnimde nasıl, ne zaman kelimeleri dönüp durdu. Kendimce çıkarımlar yapmaya çalıştım ancak hiçbir ipucu bulamadığım gibi zihnim daha da gömülü kaldı karanlığa.

Eve girdiğimizde, Rüya kendisini bir çuval gibi üçlü koltuğa bırakmış, bakışlarını önüne sabitleyerek robot gibi oturmuştu, sessizce. Bense, tüm merakıma rağmen ona papatya çayı demlemek için yanından ayrılarak mutfağa geçmiştim.

Kettleda kaynayan su ile bakıştım dakikalarca. Aklım almıyordu, Burak böyle bir şey yaşayıp Rüya ile hiçbir şey olmadan nasıl devam edebilmişti?

Düşünmekle hiçbir yere varamayacaktım. Kaynayan suyu alarak, kurumuş papatyaları attığım french press'i sıcak su ile doldurdum. Tepsiye iki fincan da ekleyerek mutfaktan salona yürüdüm yavaş ve ürkek adımlarla. Rüya, hala bıraktığım gibi görünüyordu. Geldiğimi fark edince başını sağa çevirerek bana baktı. Gözlerindeki o şen parıltı yerini hüzünlü sis bulutlarına bırakmış gibiydi. İçim burkuldu...

Elimdeki tepsiyi, Rüyanın oturduğu koltuğun önündeki sehpaya bırakarak yanına oturdum. ''Biraz daha iyi misin?'' dedim, elimi dizine koyarak sıvazlarken.

Beyaz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin