"Sadece benimsin."

Start from the beginning
                                    

Verdiği sert nefes yüzüme çarparken kalbim yerinden oynadı. Daha da hırsla beni öpüyorken kucağına yığılayacağımı sandım. Ellerimle omuzlarına tutundum. Tırnaklarımı hissettimlerimle omuzlarına battığında başını biraz yana eğerek öpüșünü derinleștirirken inledi.

Kalbim, onun dudaklarından gelen duyguların içinde yolunu kaybederken bir eli belimde hareket etmeye başladı. İçimde yükselen hisle dişlerimi alt dudağına geçirdiğimde bir kez daha sert bir nefes verdi. Dudağını benden kurtardığında biraz üzerime eğilerek daha da büyük bir tutkuyla karşılık verdiğinde başım dudaklarından ayrılarak arkaya düştü ve dudaklarını çeneme değdiğinde bu kez aynı anda inledik.

Kendimden utanarak gözlerimi sımsıkı yumdum. Kanımda dolanan his, korkunçtu. O kadar iyi hissettiriyordu ki tehlike çanlarının sesini duyamıyordum bile. Dudakları, yanağıma doğru kaydığında durmadı. Dudaklarını ıslak bir yol izleyerek boynuma doğru sürükledi. Tenim yanıyordu. Devasa bir yangını başlatmak için yaptıklarıyla hem kendini hem de beni eritiyordu. Ellerimin altındaki omuzları aldığı nefeslerle hızla inip kalkıyordu. Dudakları kulağımın altında boynuma değdiğinde zorlukla "Volkan," dedim.

Cevap vermezken dudakları daha aşağı kaydı. Köprücük kemiğimde hissettiğim nefesiyle dudağımı ısırıken başım arkaya düştü.

Nasıl bir ateşti bu böyle?! Sonu yok gibiydi.

Dudaklarını yavaşça tenimden çektiğinde yüzü kulağıma tırmandı. "Benimsin." dedi nefes nefese. "Bu evden de gitsen, bu ülkeden de gitsen bunu hiç bir şeyi değiştirmeyecek. Sadece benimsin."

Başım yoğunluktan ve utançtan önüme düşerken yüzünü geri çekti ve alnını alnıma dayadı. "Beni kendine çektiğin saniye tenim de tenine mühürlendi. Senin tenin bana, benimki de sana ait. Artık bana senden başka çıkış yok."

Kendinin ilan ettiği tenimin altında kabaran hislerle yutkundum. Ellerim kollarına kayarken belimdeki eli hala yavaşça aşağı yukarı hareket ediyordu. Hala düzene girmeyen nefeslerimize rağmen o sakinleşmiș gibiydi. Utanç, yavaş yavaş daha da kendini belli ediyordu.

"Bana bak, gözlerini aç, güzelim." diye mırıldandığında olumsuz bir ses çıkardım. Verdiği kısa nefesten hafifçe gülümsediğini anladım. "Gözlerini aç, bebeğim. Benden utanmanı gerektiren bir durum yok."

Dediğinde organlarımın yer değiştirdiğini sandım. Beni nereden vuracağını iyi biliyordu. Bu kez, sesimi bulmaya çalışarak "Olmaz," dedim sessizce.

Bir kaç saniye nefes verişini duyumsarken sahte bir tehditle "Eğer açmazsan seni öpmeye devam ederim." dedi. Utanç anında göz kapaklarımı yukarı çekti. Kopkoyu olmuş, munzurluğun ve hazzın keyifle cirit attığı gözlerle keșiștiğimde gülümsüyordu.

"Seni böyle öptüğüm için pişman olmam gerek, çünkü yanlış. Ama sen böyle bakarken hiç bir şeyin önemi yok sanki." dediğinde göz kapaklarım titredi.

"Sus, ne olur. Deme öyle şeyler," diye fısıldadım.

"Ama dedim bile." Sinsi mırıltısıyla bakışları tekrar dudaklarıma düştü. Gülüşünün yerini kaplayan ifade arzuydu. (Burada bir kestim. İnsan hikayesinde kendi adının anlamını kullanınca bir garip oluyormuş. Hahshshdhdh) "Git," diye fısıldadı. "Git ve hazırlan yoksa devam edeceğim ve bu kez, seni bırakmayacağımdan korkuyorum."

"Ha... Şey, tamam." diye kollarının arasından istemeye istemeye çıktım ve ayağa kalktım. Bir boşluk hissi beni sarmalarken o da doğruldu ve kalktı. Adımlarımı hareket ettirip odanın çıkışına ilerlerken "Ben formamı giyeyim." diye gereksiz bir bilgi özet geçtim.

DERİN, VOLKANWhere stories live. Discover now