1. Bölüm: "ŞARAMPOL"

48.3K 2.7K 8.2K
                                    

Merhaba herkese! Beni tanıyan bilir 2015'te yazdığım hikayenin son 19 bölümü silinince yazmayı bırakmıştım ve daha sonra Asyaʼya başlamıştım. Șimdi eski hikâyeme devam etme kararı aldım! 2016ʼda üç bölüm yazıp bırakmıştım. Dilerim o kadar beklediğime değer ve dilerim bir gün raflarda görürüz! Hepinize iyi okumalar diliyorum. Sevgi ve saygılarımla.

Herkes başladığı tarihi yazsın! Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi seviyorum.

     Siyah deri koltukta bel ağrıları yüzünden kambur oturan Serdar Bey, karşısında elleri titreyen oğluna baktı. Göz göze geldikleri an birbirlerine söylemek istediklerine tercümanlık yapmak istedim. Otuz iki yaşındaki bir pedagogtan beklenen de tam olarak buydu zaten.

     Görevim, reşit olmamış çocukların ruhlarını hafifletmek, takıntı haline getirdikleri veya alışkanlık haline getirdikleri olumsuzluklardan onları çekip kurtarmak. Yedi yıldır, süregiden işimde, hastalarımın hayatıma anlam katan yaşadıkları beni mesleğime daha çok bağlıyor. Onlarla iç içe olmak kendimi unutmamı sağlıyor.

     Koltuğumu masama yaklaştırıp omuzlarımı dikleştirdim. Karşımda oturan baba-oğulun gri yüzlerine inat İstanbul bembeyaz karla kaplıydı. Dün gece akşam saatlerinde başlayan kar, tüm şiddetiyle İstanbul sokaklarını beyaza boyamaya devam ediyordu.

     Penceremden dışarıya baktığımda İstanbul'un bitmez tükenmez gürültüsü odama doluyordu. Çok uzaklarda yoğun karın tadını çıkaran insanları görüyordum. Bazıları şikayetçi bazıları halinden gayet memnun. Bazıları düşmemek için küçük adımlarla ilerlerken bazıları düşmeyi ve bunun sonucunda sakatlanmayı göze alarak cesurca koşturuyordu.

     Odamdaki elektrikli ısıtıcı Serdar Bey'in yüzünü aydınlatıyordu. Oğlunun son seansının son dakikalarında o kadar mutluydu ki içi içine sığmıyordu. Oğlu da eski sönük bakışlarını bir kenara bırakmış onun yerine ışık saçan gözleriyle ve capcanlı duran teniyle babasının bakışlarına karşılık veriyordu. Aralarındaki kuvvetli bağı kıskanmıştım. Bir buçuk yıl süren bu tedavide maddi manevi desteğini bir an olsun eksik etmedi Serdar Bey.

     Babamı en son ellerine kelepçe takılıp evden çıkarken bana attığı hüzünlü bakışlarıyla hatırlıyordum. O günden sonra bir daha hiç babamı görmedim. Annemi gözlerinin içine bakarak konuşabilecek yaşa gelemeden kaybetmiştim zaten. Babamı polisler karakola götürürken yetimhane müdürü de beni elimden tutmuş yetimhaneye götürüyordu.

      Yetimhanede geçirdiğim günlerde bazen babamdan haber alırdım. Gördüğü işkenceler, üstlendiği suçlar, işlediği suçlar... Kimseyle konuşmaz, kimseye gülmez, empati kurmak nedir bilmezdim. Babamı düşünüp sus pus oturduğumu görenler konuşmam için soru tufanına sokarlardı beni. Büyüyünce ne olacaktım, en sevdiğim yemek neydi, babamı özlüyor muydum... Vesaire vesaire...

     Karşımda oturan baba oğula bakarken dipsiz bir kuyunun içinde yuvarlanıyormuş gibi hissettim. Çünkü geçmişimi düşünüyordum. Çünkü kendi hayatımı ellerimle nasıl mahvettiğimi düşünüyordum.

     Ayağa kalktılar. Onların ardından ben de ayağa kalktım, Serdar Bey'le tokalaştım. Teşekkürlerini dilinden düşürmüyor, oğluyla ilgilendiğim için binlerce kez şükrediyordu. Mesleğimde adımı duyuracak kadar iyi olduğumu söyleyemezdim ama Serdar Bey'in oğlunu hayata döndürdüğüm için teşekkürü ciddi anlamda hak ediyordum. Serdar Bey'in oğlu artık üç harflilerin adını ağzına almayacak, onlarla konuşmayacak, onları gördüğünü iddia etmeyecekti.

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin