5.3K 656 81
                                    

Saat neredeyse beşi vurduğunda odasının içinde dolanıyor, her an kapının çalmasından endişe ediyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Saat neredeyse beşi vurduğunda odasının içinde dolanıyor, her an kapının çalmasından endişe ediyordu. O an için konumu vermek dünyanın en mantıklı hareketi gibi gelmişti; ona sarılmak ve onu öpmek isteği ile baş etmek zordu. Kapının zilin çalınması yerine hafif tıklatılması ile olduğu yerde durdu, aynada kendine baktığında sürekli ellerini saçlarına atmaktan dağılğını gördü. Saçlarını düzeltti, dizlerine inen şortunu çekiştirdi ve tişörtünü omuzlarından düzeltti. Kalbi deli gibi atıyordu, nefes alamadığını hissediyor, aldığı nefes yeterli gelmiyordu sanki. Kapının ardında Kim Taehyung vardı ve sadece o sarılmak istediği için buraya kadar gelmişti. Gözlerinin dolduğunu hissettiğinde burnunu çekti, kapıyı yavaşça araladı ve asla karşısında göremeyeceğini düşündüğü adamın bakışları ile karşılaştı.

Siyah saçları dağılmış, beyaz tişörtü ve siyah eşofman altı ile öyle bu dünyadan uzak görünüyordu ki bayılacağını hissetti Jeongguk, üst dişleri dudaklarına eziyet ederken dizleri titriyordu ve oraya yığılmamak için parmakları kapıya sıkıca tutundu. "Jeongguk..." Adı dudaklarının arasından döküldüğü an yandığını hissetti, tüm vücudu alev alıyordu sanki. Boğuk sesi titrekti ve uykusuzluğunun etkisi ile daha derin çıkmıştı. Onun gözlerinin kendisi üzerinde gezindiğini bilmek yutkunmasına engel oluyordu, insanların ona bakmasından nefret eden kendisi, neden karşısındaki adamın bakışlarının asla üzerinden eksik olmasını istemiyordu? Parmaklarını zor da olsa çekti kapıdan, bir adım attı ve hâlâ kapıda bıraktığı çocuğun boynuna doladı kollarını. Onun elleri belini bulurken hep oraya aitmiş, eksik parçası tamamlanmış gibiydi. Biraz daha yaklaşarak başını onun boynuna gömdü ve bir gün kozmetik marketine gittiğinde denediği parfümün kokusunu içine çekti.

Dolu gözleri ile kapıya aralayan çocuk karşısında delireceğini düşünmüştü Taehyung; rengi açılmaya başlamış saçları, bol gri tişörtü ve şortu ile bir bebek gibi duruyordu karşısında. Kendisinin yapmaya cesaret edemediği atağı yaparak ona sarıldığında elleri anında belini bulmuştu ve onu kendine çekerek daha sıkı sarıldı. Bir bebek gibi kokan Jeongguk'a kapının önünde sarılırken her şeyi unuttu, kolları arasındaki bedenin dışında hiçbir şey önemli değildi o an. Jeongguk geriye doğru çekildi, onu içeri davet ederken portmantodan bir terlik alarak hemen önüne bıraktı ve parmakları pembe saçları arasında gezindi. Ayakkabılarını çıkararak terlikleri giydi, solunda küçük bir koridor ve iki kapı, sağ tarafında ise mutfak ile birleşik küçük bir salon vardı. Mutfağın karşısında minik bir ahşap kitaplık, bir televizyon ve iki koltuk vardı. Duvarın kapıya bakan kısmında uzun bir çalışma masası duruyordu. "Bir şey içmek ister misin?" diye sordu Jeongguk, odayı incelemeyi bırakarak alt dudağına işkence eden çocuğa döndü. "Kahve olabilir." diye mırıldandı, aklı tamamen dağıtılmıştı Jeongguk tarafından. Uykulu gözlerini zor açtığını görebiliyordu fakat eline gelen fırsatı asla tepemezdi, "Uykunu açmaz mı?" diye sordu sordu Jeongguk bu kez. Başını salladı, "Sorun değil." Jeongguk arkasını dönerek mutfağa gidecekken birden ona döndü, parlak gözleri büyümüştü. "Sen kahve sevmezsin." dedi birden, sesi biraz öncenin aksine daha ince ve daha yüksek çıktığında kıkırdadı Taehyung. "Evet ama şimdi içmek istiyorum. Belki senin elinden severim." Jeongguk kızaran yanakları ile mutfağa yöneldiğinde peşinden gitti Taehyung, ondan bir an olsun ayrı durmak istemiyordu.

Arkası dönük bir şekilde tamamen kahve yapmaya odaklanmış bedeni izlerken ona sarılmak ve başını omzuna koymak istiyordu ama onu rahatsız etmekten delice korkuyordu. Ona zor anlar yaşattığının da farkındaydı, kim olduğunu saklamış olmanın dışında hâlâ kafasında günlerce haber alamamasına dair bir şeylerin döndüğünün de farkındaydı. Kendisinden daha fazla Taehyung'u düşünüyordu, yine de dayanamadı, ona yaklaşarak ellerini onun karnına doğru koydu ve çenesini omzuna yasladığında Jeongguk'un durduğunu gördü, "Hyung..." diye mırıldandı fakat sustu, işine yeniden dönerken ellerinin titrediğini görebiliyordu Taehyung. "Yardım etmemi ister misin?" diye fısıldadı kulağına doğru, elleri altında titreyen bedenin tepkileri o kadar hoşuna gitmişti ki bir an olsun ayrılmak istemiyordu ondan. Saçlarından yayılan çilek kokusu, bedeninin bebeksi kokusu ve Jeongguk'un varlığı kendisini hiç olmadığı kadar rahatlatıyordu şimdi. "Hayır." diye mırıldanmasını duydu, kahve makinası çalışırken kollarının arasında döndü ve sırtını tezgaha yasladı Jeongguk. Şimdi yıldızlar barındıran gözlere bakarken Jeongguk'un haklı olduğunu düşündü, yıldızları görmek için geceyi beklemesine ve başını gökyüzüne kaldırmasına gerek yoktu. Ona bakması yeterdi.

wishing on a star' taekookWhere stories live. Discover now