Umut, Özlem, Bağlılık

2.6K 532 237
                                    

Diğer bölümden sonra hepinizin kitap hakkındaki düşüncelerinin değiştiğinin farkındayım. Daha ilk bölümlerdeyiz o yüzden düşüncelerinizi ve hayallerinizi bırakmayınız.

.............

Daha yeni bir araya gelen bu beş kişilik grup birbirine sıkıca kenetlenmişti. Hepimizin sevdikleri yok olmuştu, bu yüzden de bu kısa zamanda içimizdeki boşluğu birbirimize mühürlenerek doldurmaya çalışıyorduk. Hiç kimse kalbimizde yer edinmiş o kişinin yerinin dolmayacağını bilsede, yine zihnimizdeki o duyguları bırakamıyorduk.

Umut, özlem ve bağlılık. Bu duygular bizim için en temel kural haline gelmişti. Anlamları ise; umut, geleceğimizi simgeliyordu. Eğer vazgeçersek hayatımıza devam edemezdik. Özlem, sevdiklerimize karşı içimizdeki biriken acıyı temsil ediyordu. Ve bağlılık, ne olursa olsun bu durumu çözmeye kararlıydık. Kimseyi geride bırakmayıp birbirimizin yaralarını kapatan kişiler olacaktık.

Başımı kaldırıp elimi yüzümden çektiğimde benden bir cevap bekleyen arkadaşlarımın bakışlarıyla karşılaşmıştım. Benden bir umut ve bir gerçek bekliyorlardı. Keşke onlara umudumun ateş kız ile yok olduğunu söyleye bilseydim. Bu durumdan kendimi suçluyordum. Ertelemeyi bırakıp bu kürenin ardından bizim gibi korunamayan ve yaşam mücadelesi veren onun gibi daha yardım bekleyen insanları aramaya gitmeliydim. Ama bu grubu tehlikeye atamazdım. Yaşları ve güçleri ne olursa olsun bu kişileri plansız hareket ettiremezdim. Acılarını bastırmayı öğretebilsem de bu insanlara canlarını tehlikeye atamazdım. Onları vahşi yaratıklara yem yapamazdım.

Alex ile göz göze geldiğimde hareket etmeyen bedenimi zorladım. Başımı sağa ve sola sallayacak gücü bulduğumda başımı öne eğdim. Biz ateşi andıran kızı kaybetmiştik. Hayallerini, umutlarını, yaşam mücadelesini de onun ardından kaybetmiştik.
Rozalin yere çökerek, "Onu neden kurtaramadınız?" dedi gözlerindeki yaşlar yere düşerken. Soğuk bir şekilde bakışlarını bana çevirdiğinde, " Ben onu daha tanımadan kaybolan ablamın yerine koymuştum." Belki de daha dakikalar olmuştu onu bulalı ama bir umut ya işte bir kaç günde insana hasret kalmıştık onu görünce boş olan yüreğimi dolmuştu.
Soğuk kanlı olmalıydım. Sesimi yine aynı duygusuzlukta tutmaya çalıştım. "Rozalin. Alvin elinden geleni yaptı."  Bir anda çöktüğü yerden kalkarak, "Hayır!" Burnunu çekerken sesinde hayal kırıklığı oluştu. "Hayır!" kabullenemiyormuş gibi tekrarladı kelimelerini.

Arkamı dönerken, "Alex, ona durumu açıkla." dedim sağ elimle şakaklarımı ovarak sakinleşmeye çalıştım. Ne kadar içimizdeki acıyı gizlemeye çalışsak ta herşey o kız ile gün yüzüne çıkmıştı. İçimizde sakladığı o derin acı onun ölümü ile tetiklenmiş.  Rozalin ise yaşı küçük olduğu ve bir tek ailesi kaybolan ablası olduğu için acısını gizlemeyi beceremiyordu.

Alvin bir anda çadırın içinden çıkarak kendi çadırına doğru koşmaya başladı. Gözlerim ile adımlarını takip ederken bu haraketli haline karşın içimde soru işaretleri ve bir istemsiz umut ışığı dolmaya başlamıştı. Belki de mucize tek kitaplarda değildi. Mucize belki de ruhumu saklı küçük bir evrendi.
Kendi çadırından çıkıp yine ateş kızın olduğu yere doğru koşarken elinde deri iş çantasından vardı. Onunla birlikte bende çadıra girdiğimde ateş kızın ölü bedeninden gözlerimi kaçırmaya çalışsam da becerememiştim. Bu acının bir tarifi yoktu, bu olsa olsa beyaz teninin daha da beyazlaşıp mermeri andıracak şekilde olan bedeninin taşlaşmış haliydi. Bu acıyı sadece benzetme kullanarak tarif edebilirdim. Şu an karşımda bir mermer rengi kadar tene sahip bir kız ve sıska bedenine karşın ölümün etkisiyle sertleşen bedeni tamimiyle mermeri andırıyordu.

Acaba ölüm nasıl birşeydi? Ruhunun bedeninden ayrılışını hissedebiliyor muydu? En önemlisi daha bu kadar gençken yaşama veda etmek istermiydi?

ASTRODİNATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang