Sığınak

2.9K 708 358
                                    

Sığınak

Çelikten yapılmış olan sığınakta sağa sola doğru topallayarak yürürken aynı zamanda da saçımı kaşıyarak çözüm yolları düşünmeye başlamıştım. Bu olanlar, bu dev canlılar hepsinin bir açıklaması olmalıydı. Ama önce çelik duvarlara pençesiyle şiddetlice kazıyan bu uçan canlıdan kurtulmam gerekiyordu. Kurtulmalıydım. Kurtulacaktım da. Aklıma gelen bir fikir ile dudaklarım ansızın aralandı. Şu an duvarları şiddetlice delmesinin nedeni benim ona enfes gelen kokumdu. Ona lezzetli gelen kokumu yok etmeliydim. Bende onlardan biri olup benden korkmasını sağlamalıydım. Çevreme hızlıca baktım. Kötü kokmamı sağlayacak bir madde veya bir parfüm olmalıydı.

Babamın beyaz olan panosunda ki yazılarına gözüm takıldığın da biraz daha yaklaşarak okumaya çalıştım. Bunlar el yazısıyla yazılmış makaleleriydi. Her zaman tuhaf bir olay yaşandığında beni evde yalnız bırakarak araştırmaya giderdi.

Bir gün çok ısrar ederek onunla yine tuhaf bir olayı araştırmaya gitmiştim. Uzun bir yolculuktan sonra Kanada'ya varmıştık. Olay yerine ulaştığımızda ise insanlar belirsiz bir şekilde uyuyordu. Her ne kadar babam yapma desede uyuyanları dürtüklerdim, bağırırdım, hatta kaldırıp silkelerdim ama bir türlü uyandıramamıştım. Babam bir hafta boyunca bu insanları uyandırmak için çözüm yolları aradı. Araştırdı, makaleler yazdı hatta gereğinden fazla çalıştı fakat bir türlü insanların neden uyuduğunu bulamamıştı. Bizde üzülerek eve geri dönmek zorunda kalmıştık.

Bu da o tarz el yazması makalelerinden biriydi ve büyük bir başlığı ile "Dünya'nın en kötü kokan çiçeği Ceset Çiçeği yüz elli yıl sonra yeniden açtı." yazıyordu. Demek kötü kokuyordu. Gülümsemem tamamıyla yüzüme yayıldığında makalenin çoğunu okudum. Bu çiçek babamın araştırmalarından biri olabilirdi. Öğrenmeyi, araştırmayı, bilgiyi tümüyle sevmişti. Hiç bir zaman araştırmaya itiraz etmemişti. Kendisi uzay bilimcisi olsa da ona ilginç gelen her şeyi ayrıntısıyla araştırır ve kendine öz makaleler yazardı.

Makale de, Bu çiçeğin içerdiği kimyasal maddeler ile et kokusu yaydığı ve bütün böcek türlerini etkileyip bir araya topladığını anlatıyordu. Eğer ben bu çiçekten bir parça atarsam dinozorlar bu çiçeğe gelecektir ve böceklerde her yerine toplanıp dinozorun yok olmasına neden olacaktır. Bu bir varsayımdı, olmama ihtimalini de düşünememiştim.

Hemen bu çiçekten toplanmış bir örnekten bulmam gerekiyordu. Bu çiçeğin küçük bir parçası bile koku duyusu hassas olan bütün canlıları başına toplayabilirdi. Çevreme hızlıca dönerek baktım. Aradığımı bulamadığım da umutsuzca kasılan bacağım ile kendimi yere attım. Dayanacak gücüm kalmamıştı. Bacağımın sızısı vücudumu kaskatı yapıyor ağrı bütün bedenime yayılıyordu.

Sert zemine oturarak bacağımı uzattım ve bağlamış olduğum hırka parçasını sökmeye başladım. Yaraya baktığımda durum fazlasıyla ciddi görünüyordu. Derimin rengi kırmızı ve mor renklere bürünmüştü ve ben her adım attığımda kemiğimden sesler geliyordu. Dayanılmaz bir acıydı. Kalbimin ritminin değişmesine neden oluyor, gözlerim her şiddetli sancısın da kararmasına neden oluyordu.

Aldığım ilk yardım derslerinden birini şu an kendi üzerimde denemem gerekiyordu. Çıkardığım bezi ağzıma sokarak ısırdım. Çünkü birazdan ölüme fazlasıyla yakın olacaktım. Sığınağın içine tekrar göz gezdirerek uzun tahta parçaları aradım. Sonunda tezgâhta gördüğüm pano şeklindeki tahta parçasına yaklaşarak aldım ve yere sağlam bir şekilde vurarak kırılmasını sağladım. Mordan kırmızıya geçiş yapan bacağımı biraz daha inceledim. Kemiğimde ki orantı fazlasıyla bozulmuştu. Her ne kadar canım acısada ağzımdaki bezi sıkarak dayanmaya çalıştım. Biraz daha elimi kemiğe basarak ne şekilde kırıldığını anlamaya çalıştım. Diz kemiğim alt tarafa doğru kaymıştı ve ben toparlamazsam felç kalma ihtimalim vardı veya acıya dayanamaz belkide kendi kendime burada can verebilirdim.

ASTRODİNADonde viven las historias. Descúbrelo ahora