Nefes Alanlar

2.7K 630 257
                                    

Merhaba Arkadaşlar, artık asıl olaylara ve maceraya geliyoruz.
Iyi okumalar...

............

Adrian'nın anlatımıyla...

Alex keskin gözleri ile hamlelerimi zihninde tartmaya çalışıyordu. Onu bilek gücümle yenebileceğime bir türlü ikna olmuyordu.
"Kaçıncı yenilişin dostum?" dedim tek gözümü kırparak ve alaycı bir şekilde devam ettim.
"Saymış olman lazım." Söylediğim sözler üzerine daha da hırslandığını ve birazdan üzerime doğru geleceğinin farkındaydım. Dişlerimi göstererek ona tekrar göz kırptım.
Alnında biriken terleri elinin tersiyle silerek bedenini bir anda dikleştirdi. Keskin bakışlarını gözlerimden ayırmıyordu. Bana doğru bir iki adım atarak kollarını açtı ve üzerime doğru yürümeye başladı. Bizi merakla izleyen gözler, Alex'in beni yenebileceği üzerine çığlık tufanları kopuyordu. Aniden belime sarılarak bana yapıştı. Beni yere düşürebilmek için sağa ve sola doğru hırpalamaya başladı.
"Haydi ama dostum. Nedir bu? Sevgi kucaklaması mı?" dedim ellerimi havaya kaldırarak.

Bizi izleyen arkadaşlarımın kahkahaları kulağıma geldiğinde, onlara bakarak gururlu bir şekilde gülümsedim.
"Bitirin artık şunu çocuklar, karnımdan sesler gelmeye başladı." diyen Rozelin'in sesi kulağıma geldiğinde, Alex'in belime sarılı olan ellerini sökmeye çalıştım.  Rozelin haklı olmakla birlikte bugünkü öğünümüz balıktı ve bu derin okyanusta balık tutmak oldukça zordu.

Bana yapışmış vaziyette öylece sarılıyordu. Sıkı ellerini bir türlü gevşetemesem de ellerimi oldukça sert duran bedenim ile göğsümde bağladım.
"Alex." dedim bitirmesini umarak. ”Dostum yeter. Bir milim bile hareket etmiyor bedenim."
Ellerini gevşeterek yine aniden doğruldu. Her zaman hızlı hareket etmesine rağmen ince yapılı kasları ona göre fazla güçlü değildi. Bakışlarını yakaladığımda başını sağa ve sola doğru çevirerek dudağını alaycı bir şekilde kıvırdı.
Arkama doğru ilerlemeye başladığında,
"Bir gün bu savaşı kazanacaksın dostum. Üzülme." dedim burun altından gülümseyerek.

Bizi izleyen meraklı gözler Alex'in hareketlerine kenetlenmişti. Başımı çevirerek gözüm onu aradığında, dizlerimin eklem bölgesine gelen bir ağırlık ile dengemi sağlayamadım ve sert cüsseme rağmen dizlerimin üzerine oturdum.  Aniden boynuma sarılan Alex'in hızlı nefesini kulağımda hissedebiliyorum.
"Ya pes edersin. Ya da bu yenilgiyi kabul edersin adamım." dedi dişlerini sıkarak. Kurduğu cümlenin aynı anlama geldiğinin farkında değildi. Bu oyunu daha da uzatıp Alex'in kendine olan güvenini yerle bir edebilirdim. Fakat o benim en yakın arkadaşımdı bir istisna geçebilirdim değil mi?

Ellerimi havaya kaldırarak boğazıma sarılı olan koluna pes edercesine peş peşe vurmaya başladım. "Tamam dostum. Nefes alamıyorum. Bu küçük savaşı sen kazandın." Bizi izleyen gözlerden çığlık tufanı koptuğunda boğazıma sarılı olan kollarını gevşetti.  Tek ayağımla doğrulup kalktığım da onun zafer gülümsemesini gördüğümde yine alaycı bir şekilde ona gülümsedim. Bu küçük zaferi ile siyah bedeni içinde beyaz dişleri bütün hünerini gösteriyordu.

Alex, Amerika'ya ailesi ile daha o çocukken yerleşmişlerdi. Benim evimin karşısındaki binaya taşınacağı ilk gün onunla arkadaş olup bu günlere gelmiştik. Annem ve kız arkadaşımın yok olmasına nazaran onun burada benimle kalmasına oldukça seviniyordum.

Önceden camı kırılmış olan kolundaki saate dikkatli bir şekilde bakarak havanın kararacağı vakti zihnimde değerlendirdim. Güneş çoktan batmaya başlamış, gökyüzünde sarıdan turuncuya geçiş yapan renkler oluşmaya başlamıştı.
Alex'in nemli omzuna elimi koyarak, “Artık gitmeliyiz." dedim ciddileşerek. Onun ise bütün gülümsemesi yüzünün her bir ayrıntısına yayılmıştı. Parmakları beni işaret ederek ağzından garip sesler çıkarıyordu. Sanırım hala küçük zaferinin kutluyordu. Ciddi bir bakış atarak başımı iki yana salladım ve ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladım.

ASTRODİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin