Bölüm 8

173 14 0
                                    




Çağırılmadık Misafir


'Çağrılmadık konuk Tatar'dan kötüdür.'

-Atasözü





Alan boşalıverdi. Ben hâlâ olduğum yerde duruyor, birbirini hızla izleyen korkunç olaylarla allak bullak olmuş kafamı bir türlü toparlayamıyordum.

Her şeyden çok Marya İvanovna'nın yazgısının belirsizliği ıstırap veriyordu bana. Neredeydi şimdi? Ne durumdaydı acaba? Gizlenebilmiş miydi? Güvenilir bir yer miydi sığınağı?

Bu gibi kaygı verici düşüncelerle dolu olarak komutanın evine girdim... İn cin top oynuyordu... Sandalyeler, masalar, sandıklar parçalanmış, kap kacak kırılmış, işe yarar ne varsa yağmalanmıştı. Marya İvanovna'nın odasına götüren küçük merdiveni bir solukta tırmanarak ömrümde ilk kez odasına girdim onun. Haydutlar didik didik etmişlerdi yatağını. Dolap kırılmış, içinde ne varsa alınıp götürülmüştü. Bomboş ikona mahfazalarının önünde bir kandil hâlâ ölgün ölgün yanıyordu. İki duvar arasında asılı duran aynaya bir şey olmamıştı. Fakat bu sakin köşenin sahibi neredeydi? Bir düşünce ok gibi saplandı beynime... Gözlerimden zehir gibi acı yaşlar boşandı ve sevgilimin adını ünledim... Hafif bir gürültü duyuldu bu sırada; dolabın arkasından, sapsarı bir yüzle, tir tir titreyerek, Palaşa çıkıverdi. Ellerini birbirine çarpıp:

- Ah, Pyotr Andreyiç! dedi. Ne felaket! ne korkunç şeyler! Ben boğulurcasına:

- Ya Marya İvanovna, Marya İvanovna nerede? diye haykırdım: Palaşa:

- Küçük hanım yaşıyor, diye karşılık verdi. Akulina Pamfilovnalara sığındı. Dehşet içinde:

- Ne? diye inledim; papazın karısına ha? Tanrım! Fakat Pugaçev orada!.. Odadan fırladım, bir anda sokakta buldum kendimi. Hiçbir şey görmeden, düşünmeden ve hissetmeden, bir solukta papazın evine koştum. Bağırtılar, kahkahalar, şarkılar yükseliyordu oradan... Pugaçev'le arkadaşları cümbüş yapıyordu. Palaşa da ardım sıra koşup gelmişti. Ses etmeden Akulina Pamfilovna'yı çağırmaya gönderdim onu. Bir dakika geçmeden, papazın karısı, elinde boş bir votka şişesiyle kapının önüne geldi.

Yüreğim tıkanıverecekmiş gibi:

- Allah aşkına! Söyleyin, Marya İvanovna nerede? diye sordum. Papazın karısı:

- Zavallı çocuk orada, bölmenin arkasında, benim yatağımda yatıyor, diye karşılık verdi. Biliyor musun, az kalsın bir felakete uğruyorduk Pyotr Andreyiç. Fakat, atlattık, Tanrı'ya şükür olsun. Haydut yemeğe oturduktan az sonra zavallı yavrucak kendine gelip inlemesin mi!.. Dondum kaldım... Herif işitti sesi:

''- Kocakarı, kim o inleyen?'' diye sordu.

Ben elin hırsızının önünde yerlere kadar eğilerek:

''- Yeğenimdir hükümdarım, dedim. Hastalandı da, iki haftadır yatıyor böyle.''

''- Yeğenin genç mi?''

''- Gençtir hükümdarım.''

''- Kocakarı, göster bakalım şu yeğenini bana.''

Yüreğim yerinden oynadı. Fakat ne gelir elden?

''- Başüstüne hükümdarım,'' dedim. ''Fakat kız hastadır, kalkıp efendimizin yanına gelecek durumda değil.''

''- Olsun, kocakarı, gidip ben bakarım.''

Ve kör olası, bölmeye kadar gitti, ne demezsin! Perdeyi araladı, atmaca gibi par par yanan gözleriyle baktı! Fakat, oh... Çok şükür bu kadarcıkla kaldı iş! İnan olsun, ben de, kocam da, en korkunç bir ölümü bile göze almıştık artık. Bereket versin, güvercinim tanımıyordu onu. Yüce Tanrım, ne günlere kaldık. Zavallı İvan Kuzmiç! Kimin aklına gelirdi ki!.. Ya Vasilisa Yegorovna? Ya İvan İgnatyiç? Onu niye astılar peki? Sizi nasıl oldu da bağışladılar anacığım? Ya şu Aleksey İvaniç Şvabrin'e ne buyurulur? Saçını onlar gibi kestirmiş, onlarla birlikte eğleniyor şimdi! Becerikliliğine diyecek yok doğrusu. Biliyor musunuz, tam ben hasta yeğenimden söz ederken yüzüme öyle bir bakış baktı ki, yüreğimi deldi geçti sandım. Fakat bereket versin açığa vurmadı işi.

Yüzbaşının KızıWhere stories live. Discover now