Bölüm 73 - Black

Start from the beginning
                                    

Kuru dudaklarımı dilimle ıslattım "Hapisteydin," dedim. Bu bir açıklama ya da soru değildi. Gerçekti. Cevap bekliyordum ancak merak duygumun artık kelimeleri ulaşabilecek gücü kalmamıştı.

Hoşnut bir şekilde geçmişi hatırlar gibi gözlerini belli belirsiz uzaklığa dikerken iç çekti "Farklı bir deneyimdi benim için," dedi ve tekrar memnuniyeti katlanmış bir şekilde bana döndü "Deneyimleri severim ama sevmediğim şeyler daha çoktur," dedi.

Başımı iki yana sallarken boynumun acısıyla yüzüm buruştu "Nasıl?" diye sordum. İşte bu dudaklarımdan dökülen tek kelime acı dolu bir feryattı.

Levyeyi avcuna yavaşça vurduktan sonra "Para," dedi ve hemen arkasından tekrar avucuna vurdu "Şöhret," dedi ve bir kez daha aynısını tekrarladı "Güç," dediğinde artık neredeyse gülümsüyordu "Ben dünyayı yönetebilecek kadar güçlü bir adamım," dedi.

"O halde neden peşimi bırakmıyorsun, en azından gücünü daha verimli şeylere kullanabilirsin. Mesela gücüne güç, parana para ve şöhretine şöhret katmak gibi şeyler," diye adeta hırladığımda yavru köpek görmüş gibi bir ifadeyle bana baktı. Bakışlarında acıma ve sahiplenme duygusu vardı.

"Beni çok eğlendiriyorsun," dedi.

Olduğum yerde kurtulabilecekmiş gibi ellerimi ve ayaklarımı çekiştirirken "Siktir git ya," diye bağırdım.

Başını iki yana sallayarak dilini şaklatırken "Hayır hayır, çok ayıp," derken hiç olmadığı kadar alaycıydı. Karşımda duran adam görünüşüyle ve ağzından çıkan kelimeler itibariyle Black'e benziyordu ancak yüzü, daha önce hiç görmediğim ifadelere bürünüyor, üzerine giydiği ifadesizlik örtüsünü kaldırıyordu.

Titrek bir nefes aldım "Bak, ben sadece senin yaptıklarını kanıtlamak için tutulmuş birisiydim. Öldürmüyorsun ama lütfen ne yapacaksan yap ve artık peşimi bırak!" diye bağırdım.

"Evet," dedi gözlerini kocaman açarken. Birkaç adım atarak karşımda durduğunda ellerini arkasında bağlamıştı "Diğer sahtekar da sendin," dedi ve geriye doğru adımlayarak aramızdaki mesafeyi artırdı. Artık neredeyse başımı tamamen kaldırmadan yüzünü karşımda görebiliyordum.

Başımı aşağı yukarı sallarken "Evet," dedim.

"İhaneti sevmem," diye mırıldandı ve arkasındaki tırların kasalarına doğru döndü. Oraya bir süre baktıktan sonra tekrar bana çevirdi kafasını "Hele ki bana bu kadar yakın durup, beni sırtımdan bıçaklayanları hiç sevmem," dedikten sonra ortada sayılabilecek, soldan dördüncü tırın önüne yürüdü. Kasanın arkasında durduğunda karanlıktan çıkan iki takım elbiseli adam onun için tırın kasasının kapılarını açtığında karanlığın içinde ellerinden zincirlerle tırın içinde asılmış sallanan kadının saçlarını görebiliyordum. 

Onu daha önce defalarca görmüştüm ancak hiçbir zaman saçının bir teli bile uyumu bozmaz, daima düzenli olurdu lakin bu kez karşımdaki kadının saçları karmaşık, yüzü ve bedeni kanlar içinde karşımdaydı. Alexandra Grande karşımdaki tırın kasasında, ellerinden asılı bir vaziyette kanlar içinde duruyordu.

Topuklarının üzerinde bana döndüğünde hemen arkasında Alexandra görünüyordu. Dişlerini göstererek gülümserken ellerini iki yana açtı "Nasıl? Fazlasıyla güzel değil mi?" diye sordu. Bana doğru adımlarken "Final için seni bekledim," dedi. 

Neredeydik? Black ne zaman hapisten çıkmıştı? Roma'dan Barletta'ya ulaşmamız bize altı buçuk saate mâl olmuştu. Gemiyi beklememiş olsak da gemi yolculuğu bizden on üç saatten daha fazlasını almıştı. Bir günden kısa bir sürede Yunanistan'a gelmesi ve bizi bulması neredeyse imkansızdı. Belki de hapisten çıktığını çok geç öğrenmiştik. Okuduğum hiçbir haberin tarihine bakmamıştım. Hapisten bu kadar çabuk çıktıysa Roma'da olduğumu öğrenmek onun için çocuk oyuncağıydı ancak nasıl Yunanistan üzerinden geçtiğimizi öğrenmişti anlayamıyordum. 

Siyahın Vedası | KüllerWhere stories live. Discover now