(m) crazy in love

Magsimula sa umpisa
                                    

Son sınıfa başladığından beri çok meşgul olduğu için saçını boyamakla uğraşmak istemediğinden saçlarını doğal siyah rengine çevirmiş olan Jimin saçlarını geriye taradı küt parmaklarıyla. Sevgilisine bakarken "Kafayı mı yedin sen? diye soludu. "Ne işin var burda?"

Jungkook'un yüzündeki gülümseme haylazdı, yaptığından kesinlikle pişmanmış gibi de görünmüyordu. "Seni özledim," dedi. omuz silkerek "Ne kadar erken görürsem o kadar iyiydi."

"Ya kendimi tutamasaydım?"

Küçük olan Jimin'in ellerini tuttu ve onu kendine doğru çekerek kollarını beline sardı. "Ama tuttun," dedi. Yaklaşarak yanağını öptü yumuşakça, dudaklarını kulağına doğru hareket ettirdi ve sıcak nefesini verdi. "Doğrusu, kesinlikle tutmamanı dilerdim. Ayrıca bu önlüğün içinde çok seksi görünüyorsun ve bu içimi kaynatıyor."

"Asistan beni bırakmadan önce yarım saatim daha var, Jungkook ve burada çok kalamam."

Sevgilisi boynunu öpmeye devam ederken konuşuyordu. "Ona bağırsaklarının bozulduğunu falan söylersin."

"Bu iğrenç. Modu öldürdün."

Jungkook güldü ve pozisyonlarını değiştirerek Jimin'in sırtını mermere yasladı. Elleri yavaşça hareket ederek kalçalarını buldu ve sıktı. Jimin'den kısık bir inleme çıkmıştı istemsizce. "Scrubslarının içindeki nefis kalçanı göremediğim için de bir miktar hayal kırıklığına uğradım ama beyaz önlük kesinlikle işi kurtarıyor."

Jimin kollarını boynunda birleştirdi, "Bugün geleceğin için güzel görünmek istemiştim," dedi kirpiklerini kırpıştırarak. "Scrubslar pek de göz alıcı sayılmazlar. Diğer yandan..." Hafifçe yan döndü ve önlüğünü kaldırarak siyah kumaş pantolonunun içindeki kalçasını gösterdi ona. "Sanırım hâlâ iyi görünüyorum. Bu pantolonu seninle almıştık, hatırladın mı?"

Kahverengi saçlının gözlerindeki kararma Jimin'in yutkunmasına sebep olmuştu. Asistan işinin ne kadar uzun sürdüğünü fark edene kadar ne kadar zamanının olduğunu bilmiyordu. Aynı zamanda sevgilisini öyle çok özlemişti ki, onu bırakıp da hastalarına geri dönmek istemiyordu. Düşüncelerini yarıda bölen Jungkook ellerini yavaş yavaş kalçasından uyluklarına doğru indirdi, onu kaldırarak mermerin üzerine oturttu ve dudaklarına yapıştı. Siyah saçlı hazırlıksız yakalansa da ona ayak uydurmakta zorlanmadı, Jungkook'un dudakları onun için her şeyden daha tanıdıktı ve her şeyden daha çok özlenmişti. Sevgilisi onu delirtmek, bir adım öteye taşımak için onu nasıl öpeceğini, dilini nasıl yuvarlacağını, ellerini nerelerde gezdireceğini ve Jimin'den utanç verici sesleri nasıl çıkartacağını çok iyi biliyordu. Birkaç metre ötede profesörleri odalarında otururken onun bu pozisyonda olmaması gerekiyordu ama Jungkook'un her hareketi öyle bir hale getiriyordu ki onu, tüm endişeleri pencereden uçup gidiyordu.

Sırtına daha sıkı asıldı ve Jungkook'u daha çok çekti kendine. Uzun sevgilisinin kasıklarıyla kendininkinin bir araya gelmesi, ikisi için de durma sinyalini vermişti. Nefes nefese ayrılmak zorunda kaldılar. "Buraya gelmemeliydin," dedi Jimin. "Şimdi nasıl içeri gidip hasta bakmamı bekliyorsun benden?"

Jungkook'un dudaklarından yanaklarına, oradan çenesine ve boynuna doğru ilerleyen dudakları sakinleşmesi için ihtiyacı olan mesafeyi sağlamıyordu ona. Islak ve sıcak dudaklar santim santim kavuruyordu bedenini. Ardından tam nabzının üzerinde hissettiği dişler kalçasını istemsizce ileri doğru hareket ettirmesine sebep olmuştu, bu da ikisinden bir diğer inleme senfonisinin bırakılması anlamına geliyordu. "Seni özledim," dedi Jungkook tekrar tane tane. "Dudaklarını özledim. Ellerini özledim. Vücudunu özledim."

Jimin küçük ellerinden birini göğsüne, oradan yavaşça karnına doğru indirmeye başladı. "Ben de seni özledim," dedi kısık bir sesle. Tüm avcunun yerini iki parmağı aldı, adım adım kasıklarına doğru indirdi onları. Yavaşça kabarmaya başlayan pantolonun önünde durdu, iki parmağını bastırdı oraya önce, sonra avuçladı yavaşça. "Onu da özledim."

could you turn off your cellphone ; jikook Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon