47

136 10 53
                                    

Y.N: Bugün bölümü erken yayımlıyorum çünkü... Neden olmasın 🌼

Hazar'dan

İyi günler değerli okuyucular. Bugün size anlatacağım birkaç olay var, sizi bekletmeden onlara geçmek istiyorum.

İyi okumalar.

Bildiğiniz üzere Onur ve Deniz bizde kalıyor daha doğrusu bir geceliğine kalıp sonraki gün gidecekler-di ama gitmediler ! Onİz'in hikayesinden birini görmek için birkaç gün daha kaldılar.

O kadar zaman sonra görüşmüşken sadece iki günlüğüne gelmeleri bizi üzmüştü o yüzden kalmalarına çok sevindik Yalçın'la. Diğerleri henüz bilmiyor kalacaklarını, duyunca onlar da sevineceklerdir. 

Defterin yazılış amacında olduğu gibi sizi uğraştırmamak için kim olduğunu söyleyeceğim. Hani o zamanlar çaylı kek hastası biri vardı. Deniz'in en yakın arkadaşı... Hatırlayabildiniz mi ? Gerçi üzerinden çok geçti o yüzden hatırlayamamanız normal.

Burcu. Burcu gelecekti. Bana sorarsanız Deniz onu çok özlediği için Onur azıcık tehdit etmiş olabilir Burcu'yu.

Burcu tam olarak 'Hazar belli etmemeye çalışsanda bana üzüldüğün için o cümleleri yazdığını biliyorum. İnan ben böyle mutluyum hem alıştım da yalnız olmaya. Ayrıca sen bana üzüleceğine Minik ve Miniş'e üzül. Ne yapacaksın şimdi ?' derdi. Burcu eğer  beni duyuyorsan yalnız olmadığını bil, biz senin yanındayız her zaman. 

Şimdi gelelim Minik ve Miniş'e. Onlardan da çok eskiden bahsetmiştik. Yalçın'la benim minik balık evlatlarımız. Hatırladınız mı ? İşte kötü bir haberim var size. Minik ve Miniş artık yok.

Uzun zamandır balık  almamamın nedeni Yalçın'ın balıklarımız öldüğünde krize girmesiydi. Hatta bir keresinde iyice kötü olmuştu. O gün... Umarım o günü bir daha yaşamayız. 

Durun anlatayım size.  Geçen sene aralık ayında olmuştu bu olay. Evimize gelen misafirimiz bize iki tane japon balığı getirmişti hediye olarak. Buraya kadar her şey güzel değil mi ? Ama bir sorun vardı ve bunu balıklara bakar bakmaz anlamıştım.

İkisi aynı cins değildi. Biri ince uzun ve griyken diğeri kısa ve kalındı ayrıca kırmızıydı. İlk başlarda her şey normal gidiyordu en azından bir ay kadar. Yani aralığın ortasına kadar. 

Bir gün Burak bizdeydi ve balıkların birinin diğerine zarar verdiğini gördüğünü söyledi. Tüm gün balıkları gözlemledik ama biz bakarken hiçbir şey yapmıyorlardı. Sonraki gün işten geldiğimizde ben üzerimi değiştirmek için odaya çıkarken Yalçın balıklarımıza bakmak için salona geçmişti. Yatak odamıza varmamla Yalçın'ın çığlığını duymam bir oldu.

Ne ara Yalçın'ın yanına vardım bilemiyorum.  Odada bir o başa bir bu başa yürüyor ve kendi kendine konuşuyordu. Dediklerine kulak verince çok üzüldüm...

'Neden diğerini öldürdün kırmızı balık, neden ? Katil oldun artık. Ben sana nasıl bakabilirim artık. Kardeşini nasıl öldürürsün. Ben ikinizi de eşit seviyordum nasıl seni sevmeye devam edeceğim şimdi ?' diyordu sürekli. 

Hızla yanına gidip ona sarıldım hemde kaçmasına izin vermeden çünkü kollarım arasında çırpınıyordu hayatımın anlamı. Göz yaşlarını sildikten sonra oradan uzaklaştırmak istedim onu ama o diğer balığı fanustan almamız gerektiğini söylüyordu ve bunu yapmadan buradan çıkmazdı. Öyle ki benim yapmama bile izin vermeden ağlaya ağlaya çıkarttı gri balığı ve attı. 

Sonrasında onu kucaklayıp odamıza götürdüm. Yatağa uzanmasını sağladıktan sonra kafasını göğsüme yasladım ve sımsıkı sarıldım. On gün sonra da kırmızı balık bir gün boyunca hiç kıpırdamadı ve sonraki günde öldü. Kırmızı balığı alıp direk çöpe attı ve bir damla yaş gelmedi gözünden.

BİS ~ bxbxb Where stories live. Discover now