#Alıntı I

21.9K 1.1K 219
                                    

Badem gözleri karanlığa alışmak istercesine birkaç kez açılıp kapandı, tek istediği biraz ışıktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Badem gözleri karanlığa alışmak istercesine birkaç kez açılıp kapandı, tek istediği biraz ışıktı. Karanlıktan korkan bedeni zangır zangır titrerken büyük bir cesaret gösterip gözlerini zifiri karanlığın içinde gezdirdi.

Kendisi korkuyordu ama biliyordu ki bu küçük oda da ondan daha fazla korkan biri vardı ve bunun cesaretiyle minik ellerini beton zemine dayayıp pelte haline gelmiş bedenini ayağa kalkmaya zorladı. Odanın bir diğer ucunda duyduğu iniltiler ile küçük adımlarına sıklık kazandırırken kendini büzüşmüş bir başka bedenin yanına attı.

"İyi misin?"

"K-korkuyorum."

"Korkma ben buradayım."

"S-sen korkmuyor musun?"

Bir ân için ne diyeceğini bilemedi. O da korkuyordu ama bunu söylemeye çekiniyordu. Eğer ona korktuğunu söylerse arkadaşı daha fazla korkacaktı ama diğer türlü de yalan söylemiş olacaktı. Onlar birbirlerine söz vermişlerdi, yalan söyleyemezdi ki!

"Bende korkuyorum ama merak etme bizi bulacaklar."

"Bulamayacaklar, kaç gün oldu baksana. O kadın bizi öldürecek."

Kendi acısına, korkusuna aldırmadan arkadaşına sarılacakken kulaklarını tırmalayan o demir seslerini duydu. Gelmişti! Minik bedeniyle arkadaşına sımsıkı sarılıp onu korumak için kendince boş bir çabaya girdi.

Açılan kapının ardından duyduğu topuk sesleri minik bünyesini sarssada ses etmedi. Şu bir haftada kadını az çok tanımıştı, yaşına göre çoğu arkadaşından daha zeki ve çevikti. Bu yüzden aklını kullanması gereken yerleri biliyordu, eğer kadının dilinden konuşursa bu sefer ki ziyareti dayak yemeden atlatabilirlerdi. Tabi arkadaşı bu konuda ona ne kadar yardımcı olurdu bilinmez.

"Benim tatlı çocuklarım bugün nasılmış bakayım?"

"İ-iyiyiz."

Sesi titrememeliydi eğer bu manyak kadın ondan korktuğunu düşünürse daha acımasız olurdu. Dakikalarca ses etmeden tepelerinde dikilen kadının ayaklarından çekmedi gözünü, gelecek olan hamleye karşı tetikte olmalıydı. Kendisi buna dayanabilirdi ama elinin altında korkutan titreyen beden gelecek olan yeni darbelere daha fazla dayanamazdı bunun bilincindeydi.

Odanın içi saniyesinde aydınlanırken iki küçük bedenden de çığlıklar yükseldi. Karanlığa alışan gözleri alev alev yanarken kadın onlara fırsat vermeden hemen önlerinde eğildi.

Küçük çocuk yine büyük bir cesaret gösterip ağırmasına rağmen badem gözlerini araladı. Kadın sanki bunu bekliyormuşcasına sağ eliyle küçük çocuğun çenesinden tutup yüzünü kendine çevirdi.

Badem gözler her ne kadar ağlamamak için dirensede daha fazla bu baskıya karşı gelemedi. Minik damlalar ufak çehresinde gezinirken ağzından bir hıçkırık kaçtı. Her ne kadar güçlü olmaya çalışsa da o daha 10 yaşında bir çocuktu. Bünyesi bu korkuyu elbette ki kaldıramıyordu.

"Ama ağlamamalısın."

Küçük çocuk kadının sesiyle daha şiddetli ağlamaya başlarken kadının çenesini itip ayağa kalkması bir oldu. 

"Sana ağlama dedim! Lanet olası çocuk."

Kadın son bir haftadır yaptığı gibi odanın köşesinde duran demir çubuğu eline alırken yere sürte sürte minik bedenlerin yanına yaklaştı. Ağlamamaları gerekiyordu, onları uyarmıştı ağlamayacaklardı. Elindeki demir çubukla birlikte yeniden çocukların önünde diz çökerken, kendisine yalvaran küçük kızın korku ile bezenmiş sesinden sadistçe bir zevk duyduğunu inkar edemezdi.

"Ağ-ağlamıyorum."

Küçük çocuk minik bedeninden beklenmeyecek bir kararlılıkla yaşlarını silip kadının gözlerinin içine bakmaya devam etti. Kendisi için değildi bu çabası, arkadaşı içindi. Bir eli arkadaşının sırtına dolanmışken diğer eli ağzına kapanmıştı ağlamasını engellemek için delicesine bir çaba sarf ediyordu.

"Ağlamıyor olabilirsiniz ama bu ikinci kuralı çiğnemediğiniz anlamına gelmez. Şuraya bak, pislik içindesiniz ben size üzerinizi kirletmeyin demedim mi?"

Küçük çocuk korkuyla yutkundu. Bu kadın gerçekten manyak olmalıydı. Bu pis oda da üzerlerinin temiz kalması imkansızdı. Badem gözleri kanla ve çamurla bezenmiş kıyafetlerini incelerken ağlamamak için dişlerini sıktı. Artık birileri onları bulmalıydı yoksa buradan sağ çıkamayacaklardı, küçük çocuk bunun bilincindeydi.

Havaya kalkan demir çubuk ile çığlık atıp arkadaşının üzerine kapaklandı. Minik bedeni gelen her darbeyle çığlık çığlığa bağırırken arkadaşının da kendinden geriye kalır yânı yoktu. İki küçük beden kimsenin bilmediği bir depoda bilmem kaçıncı kez aynı sahneyi yaşıyordu. Badem gözleri daha fazla bu acıya dayanamayıp kapanırken arkadaşının çığlıklarına şahit oldu bu sefer de!

Belki de ölmek onlar için tek kurtuluştu.

"Baba."

YÖNÜM SANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin