1

6.5K 442 78
                                    

İrlanda semalarında değişen renkleri kayalık kıyı şeridini aydınlatarak; soğuk ve nemli bir kayanın üzerine oturmuş, gözlerini okyanusun girdaplı sularına dikmiş koyu saçlı, on altı yaşındaki çocuğun üzerinde parıldadı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İrlanda semalarında değişen renkleri kayalık kıyı şeridini aydınlatarak; soğuk ve nemli bir kayanın üzerine oturmuş, gözlerini okyanusun girdaplı sularına dikmiş koyu saçlı, on altı yaşındaki çocuğun üzerinde parıldadı. Omega incecik kollarını dizlerine sarmış, deniz havasını içine çekiyordu. Elleri soğuktan uyuşmuş olsa da bu yerden ayrılmıyordu.

Halkın esir tuttuğu adamın gözlerini yeniden hatırlarken çılgın gibi, onu kurtarmak için bir şeyler yapmalıyım, diye düşündü.

Sanki sadece o genç adamı göreceği dakikalar için yaşıyordu ve aniden aklına gelen güçlü kolları ve omuzları, kahverengi saçları ve çenesinin güçlü duruşu Omega'nın midesinde kelebekler uçuşmasına sebep oldu. Yakın akrabası Maddock ile babası; yaşadıkları kıyıya baskın yapan Kuzeylilerden biri, bir Viking olduğu için ondan nefret etmesi gerektiğini söylemişlerdi, ama o bunu yapamamıştı. Bu Viking zalim değildi. O güçlü, cesur ve hoş biriydi.

Onu ilk kez, akrabaları ellerini kalın iplerle arkasına bağlayarak konağa sürüklediklerinde görmüştü.

Adamların, "Bir esirimiz var!" diye bağırdıklarını duymuştu. "Şimdi buna, tıpkı Viking piçleri tarafından esir alınarak denizlerin öteki tarafına gönderilen oğullarımızın çektiği gibi acı çektirebiliriz."

Omega merak ederek bu gaddar Kuzeyliyi görmek için kalabalığı ittirmiş ve onun ne kadar genç olduğunu görünce hayret etmişti. Genç adam ondan en fazla iki ya da üç yaş büyüktü. Sakal bile çıkmayacak kadar genç olan yüzü gücün izini taşıyordu. Yakışıklıydı. Başını gururlu bir açıyla dimdik tutarak doğruca Omega'ya bakarken, yenilip ele geçirilmiş gibi değil de kazanan tarafmış gibi görünüyordu. Ama Omega o gözlerde acı ve hayal kırıklığı görmüş, içinin keder ve şefkatle dolduğunu hissetmişti.

İrlandalı adamlardan birinin, "Kendi halkından biri onu esir olarak sattı," dediğini duymuştu. "Peki bakalım, kendi ekmeğini kazanmasını seyredelim." Adam acımasızca tekmeleyerek esir Viking'in yere yığılmasına neden olmuştu.

Jungkook doğasına aykırı bir saldırganlıkla öne atılarak, "O bir insan, hayvan değil!" diye bağırmıştı. "Bağlı bir insana vurmak seni de Vikingler kadar barbar yapar." Uzanıp Viking'in güçlü elini tutarak ayağa kalkmasına yardım etmişti ve Alfa'nın dokunuşu onun ta derinden heyecanlanmasına neden olmuştu. Viking yeniden ona bakmıştı, bu kez bakışları minnettarlıkla parlıyor, gözleri dudaklarından dökülmeye cesaret edemeyen sözleri söylüyordu.

Bunun üzerinden neredeyse iki ay geçmişti ve o andan beri Jungkook hep adamı izlemişti. Ona verilen yulaf lapasıyla suyun yeterli olmadığından korktuğu için elinden geldikçe ona yiyecek getirmişti. Bunun için ya masadan çalıyor ya da kendi payını ona veriyordu. Adamın minnettar gülümsemesi, ona karşı büyük bir şefkat duymasına neden oluyordu.

Şimdi etrafında esen rüzgar uzun siyah saçlarıyla yüzünü dövüyordu. Elini kaldırıp saçlarını kenara itti; yanaklarının gözyaşıyla ıslandığını fark ettiğinde hiç şaşırmadı. Bunlar esir için döktüğü gözyaşlarıydı.

flame from the sea • tkWhere stories live. Discover now