"Hanımlar, Reyhan hanımla bizim kalkmamız gerekiyor. Her şey için teşekkür ederiz ancak ilçedeki eczaneden bazı ilaçlar geldi ve kendisinin onlarla ilgilenmesi gerekiyor," deyip ayağa kalktı, ben de ona uyarak yerimden kalktım. Herkese toplu bir teşekkür edip Kahraman'ın ardında hızlıca yürümeye başladım. Kasabalının bizi duyamayacağı yere geldiğimizde, "Doğru adam olduğunu bir kez daha kanıtladın. Nasıl oluyor da her an istediğim yerde beliriveriyorsun anlamıyorum," dedim. Ellerini ceplerine soktu, omuz silkerek güldü. 

"Kahraman olmanın bir özelliği olsa gerek. Ayrıca," dedi yüzünde çok sık rastlamadığım muzip bir ifadeyle bana baktı. Bu ifade onun sert yüz hatlarını yumuşatmıştı. "Gülhanım teyzeye katılıyorum." 

Kaşlarımı çattım. "Hangi konuda?" derken Gülhanım teyzenin söylediklerini düşünüyordum. "Şu evlilikle alakalı olan. Bence de çok beklememize gerek yok. Bizim buralarda çok hoş karşılanmaz," derken söylediklerini ciddi ifadesiyle sonlandırdı. Yüzüne anlamaz bir ifadeyle baktım. "Kahraman bey, ben psikolog değilim ancak okuldayken bazı şeyler öğrendim. Ve sizin şu anki durumunuzun çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum," Onun ciddiyetini taklit ederek konuştuğumu görünce güldü. 

"Hiçbir zaman akıl sağlığımla övünmedim. Ayrıca sözlerimin arkasındayım. Bence çok beklememize gerek yok." 

Sabır dilercesine derin nefes aldım. "Dün ben sana hislerimi açıklar açıklamaz evlenme teklifi ettin. Aradan bir gün bile geçmemişken çok beklememize gerek yok diyorsun. Şüphelenmeli miyim? Bir kahramandan ziyade psikopat olabilir misin?" dedim tek kaşımı kaldırarak ona dik bakışlarımı yönelttim. Sözlerim onu çok eğlendirmiş olacaktı ki kahkaha attı. Daha önce kahkaha attığını hiç duymadığım için şok ve heyecan karışımı bir duyguyla sarmalandım. 

"Şu hayatta daha görecek neyim kaldı diyordum ben de." 

"Daha beraber göreceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum," deyip şu ana kadar elinde olduğunu bile fark etmediğim aynı safa çiçeğini bana uzattı. Kalbimde kocaman bir ordu Kahraman'ın ismini koro halinde söylerken yüzümdeki gülümsemeye engel koymadan çiçeği aldım. 

"Bu çiçeği vermenin bazı sonuçları var biliyorsun değil mi?" deyip ona havalı olduğunu düşündüğüm bir yan bakış attım. Başını onaylarcasına sallarken gülümsememek için kendini zor tutuyordu. 

"Sonuçlarına katlanamayacağım hiçbir şey yapmam."

"Teşekkür ederim," deyip çiçeği gösterdiğimde bir şey demeden sadece gözlerime baktı. Orada kalmayı çok istesem de hem mesaim başlamıştı, sağlık ocağında dönmem gerekiyordu hem de bizi izleyenlere daha fazla malzeme vermek istemiyordum. Başımı hızlıca Çay evinin olduğu yere döndürdüğümde hepsinin gözünün bizim üzerimizde olduğunu fark ettim. 

"Bence bugünlük kasabalılara yeterince malzeme verdik, akşam sen beni almaya gelme. Kasabanın çıkışında buluşalım olur mu?" dediğimde pek memnun olmasa da kabul etti. Zorda olsa yanından ayrıldığımda sağlık ocağının önünde biriken insanları görüp hızlıca oraya yöneldim. 

Gün fark edemeyeceğim kadar çok hızlı geçmişti. Sağlık ocağına gelenlerin yarısı beni tebrik etmeye gelmişti. Gerçekten hasta olan diğer yarısı ise tebrik etmeden hastalığını anlatmamıştı. O kadar iyi niyetlilerdi ki tebessümle güzel sözlerine teşekkür etmekten başka elimden başka bir şey gelmiyordu. Kasabalılar Kahraman'ı oğulları gibi seviyorlardı ve bana bu kadar güzel sözlerle gelmeleri çok mutluluk vericiydi.

Tek dayanağım kasabanın gündeminin çok hızlı değişiyor olduğundan emin oluşumdu. Yakında Nazenin'in düğünü vardı ve Kahraman ve ben listenin başından seve seve inecektik. 

Güzel Günler Bizi BeklerWhere stories live. Discover now