"Ah canım ablam, onların bir Whatsapp grupları var, her şeyi oradan konuşuyorlar. Gülhanım teyze öğrendiği an gruptan herkese yaymıştır."

Whatsapp gruplarına dahil olan teyzelerden korkmak lazımdı. Geçmişten beri dedikodu ağları çok kuvvetliyken şimdi yanlarında bir de teknoloji vardı.

"Neyse, hayırlısı olsun," dediğim anda kapı çaldı. Saat tam 09.00'du ve kasabalılar her zamanki gibi çok dakikti. Mesai başladığı an kapıya dizilirler, 16.59'a kadar bir an yalnız bırakmazlardı. 

Kapıyı açtığımda dışarıdaki kalabalık beni şaşırtmamıştı. Kış aylarında kapım her zaman böyle dolu olurdu. Ancak bu sefer bir fark vardı. Tüm kadınlar birbirleriyle fısır fısır konuşup bana bakarak gülüyordu. Ve hepsinin ellerinde yiyecek vardı. Gülhanım teyze en önde, grubun sözcüsü gibi boğazını temizledi. 

"Bugün hastalık için gelmedik doktor kızım. Hayırlı olsun demek için buradayız. Güzel haberi aldık. Sizin gibi değerli bir insan ile evladımız gibi olan Kahraman komutanın evlenecek olması bizi çok mutlu etti."

Gülhanım teyzenin sözleri çok mutluluk verici olsa da yüzündeki ciddi ifade sanki beni bir konuda uyarmaya gelmiş gibiydi. Onun böyle kabul etmem gerekiyordu. Sözlerinden sonra herkes aynı anda konuşup tebriklerini iletti. Hepsini birden içeri davet edemeyeceğimi Gülhanım teyze anlamış olacaktı ki arkasındaki kadınlara döndü. 

"Hanımlar, sağlık ocağında hepimize yetecek yer yok. Çay evine gidip oturalım, hazır çay da demlenmiştir. Bir kere de biz kadınlar orada sefa çekelim değil mi?" deyip tüm kadınları arkasına katıp ilerledi. Ben şaşkınlıkla arkalarından bakarken Nazenin'in iteklemesiyle yürümeye başladım.

"Gülhanım teyze çok ilginç bir insan değil mi? Tam bir hanımağa gibi. Ben İstanbul'da onun gibi güzel Türkçe konuşan görmedim."

"Gülhanım teyzenin dedesi zamanında Şehzadeleri eğitirmiş. Sarayda çok önemli bir konumdaymış. Kasabada yaşasalar bile babası da onları öyle yetiştirmiş. Bize hep anlatırdı." 

Gülhanım teyzenin geçmişini şaşkınlıkla düşünürken Çay evine varmıştık. Sabahın erken saatleri olsa dahi amcalar yerlerini almıştı. Gülhanım teyze ve beraberinde gelen kadınları gördüklerinde hepsi saygıyla yerlerinden kalkıp yanımızdan ayrıldılar. Çırak masaları birleştirdiğinde Gülhanım teyze beni masanın başına, yanına oturttu. Çaylar da geldiğinde herkes yemeye ve muhabbet etmeye başladı. Burada neden oturduğumu kendi kendime sorgulayıp masadaki her şeyden bir tabak yapılıp önüme konuldu. Mahcubiyetle teşekkür ettikten sonra bütün gözlerin benim üzerimde olduğunu fark ettim. Benim bir konuşma yapmam gerekiyordu ancak nasıl bir konuşma yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. 

"Evlilik ne zaman Doktor kızım?"

Bu ani sorunun sahibine şaşkınlıkla baktım. Soran kişiye elbette şaşırmamıştım, Gülhanım teyzeydi. Ancak bir anda böyle bir soru beklemiyordum. 

"Henüz konuşmadık," dedim, sesim içime kaçmış gibi kısık tonda çıkmıştı. Cevabım üzerine mırıltılar devam etti. "Bence çok beklemeyin. Zaten birbirinizi uzun süredir tanıyorsunuz. Eşler birbirini en çok evlenince tanırmış. Nişanlıyken gezmek iyi değildir," dediğinde tüm kasabalı onu onaylayan sözler söyledi. Gülhanım teyzeye vereceğim net cevabı düşünürken bir ses masadaki tüm mırıltıları kesti. 

"Selamunaleykum," Kahraman'dı, beni kurtarmak için gelmişti. Onu görür görmez dudaklarım kendiliğinden yukarı doğru kıvrılmıştı. Masadakilere göz gezdirdikten sonra gözleri en son bende durdu. Gülümseyerek hafif bir baş selamı verdi.

"Hoş geldin komutan oğlum. Gel, bizde sizin sözünüzü kutluyorduk," diyerek oturduğu yerden kalktı ve yerine Kahraman'ı oturttu. Kahraman şaşırmıştı ancak gülmemek için kendini zor tutuyordu. Masada onu tebrik edenlere nezaketle karşılık verdikten sonra bana döndü. Gözlerindeki soru işaretlerini görebiliyordum. Kulağına doğru yaklaştım, "Kasabada salgın hastalık başladı de, bir şey de, beni buradan kurtar lütfen," dediğimde gülmemek için kendini zor tutarak gözlerime baktı. Durum ne kadar tuhaf olursa olsun içinde Kahraman'ın olması her şeyi daha katlanılır hale sokmuştu. 

Güzel Günler Bizi BeklerWhere stories live. Discover now