Bu mecburiyet beni uçsuz bucaksız bir uçurumun kenarına sürüklüyordu ve ben her an o uçuruma düşüp kaybolma tehlikesindeydim. Hayatımda bir çok kez çıkmaza sürüklenmiştim ama bu çok farklıydı. Resmen yarın evlenecek tim. Hakkında zerre bilgiye sahip olmadığım ama bu rağmen sanki tanıyormuş gibi hissettiğim o adam ile evlenecektim.

Derin bir nefes alıp gökyüzüne baktım.
Kipriklerimi kırpıştırdığımda  yanaklarımdan süzülen yaşlara engel olmadım, süzülerek kendi yollarını bulup yok olmalıydılar. Ben kendi yolumu bulup gidemiyorum ama benden bir parça olan göz yaşlarım kendi yollarını bulup yok olabilirlerdi.
Bilgiler karşılığında hem güvenliğimi
hem de gitmemi sağlayacaktı.
Ona ne gibi bir bilgi verebilirdim ki? Bir şeyler bilsem burada bir dakika bile kalmazdım.

Sahte bir öksürük sesiyle kendime gelirken hızlıca göz yaşlarımı sildim.
Başımı yana çevirdiğimde onu gördüm. Başımı tekrar eski konumuna getirdiğimde oturduğum yere yaklaşarak ayakta durmaya devam etti. Bir elini cebine koymayı ihmal etmemişti.

"Bir sorun mu var?"

Büyük bir kahkaha atmak istedim.
Yarın hiç tanımadığım bir adamla evleniyordum daha başka bir sorun olabilir miydi? Kalbimin rüzgarda savrulduğunu hesaba katmıyorum.

"Hayır."dedim.

Cevap vermedi.
"Siz hayırdır" dememek için kendimi zor tuttum.

"Neden geldiniz?" dediğimde kaçamak bir bakış attım. O da karşımızda ki mavi ufka bakıyordu. O ufukta ikimizin de farklı şeyler aradığına emindim.

"Öncelikle siz diye birşey yok."

Onu da kabul edelim, sanki başka çarem var.

"Peki."dedim.

"Yarın eşim olacak hanımefendiyi görmeye gelmiştim."

Bu sözleri rüzgar da savrulan kalbime hiç iyi gelmemişti. Adım sesleri yavaş yavaş uzaklaşmıştı.
Gitmişti.
Beni etkilemesine izin vermemeliydim. Bütün bu karmaşıklığa sebep olan adama kalbimle boyun eğmemeliydim.

                              ▪️▪️▪️

Ahsa mutlulukla özenle işlenmiş beyaz elbisenin eteğini düzelterek gülümsedi.

"Muhteşem oldun Nurfeza, kenara çekileyim de bir bak"

Kenara çekildiğinde aynanın karşına geçtim. Beyazlar içinde gülümsemeye çalışan genç bir kız.
Zor da olsa dudaklarıma samimi bir gülüş yerleştirdim sonuç olarak ölüme gitmiyordum bu kaygım niyeydi ki?
Akadistan'a geldiğim günden beri bir çok kez ölümle burun buruna gelmiştim. Allah'a inancı olmayan askerlerle günlerimi geçirmiştim. En azından o adamın Allah'a inancı vardı.
En büyük tesellim buydu.
Anlam veremediğim bir şekilde o adama güveniyordum, bana öldürecekmiş gibi bakan o adama.

Ahsa parmaklarımı kavradığında gerçek hayata düşüncelerimden sıyrılmıştım.

"İstediğin gelinliği alamamak ya da istediğin şekilde düğün yapamamak seni üzmesin savaş bittiğinde istersen tekrar yaparsınız, hem belki o zaman buradan gidersiniz."

Tek derdim bu olsaydı demeyecektim, Rabbim dağına göre kar verirdi. Sabredip dualarımla Rabbime sığınmalıydım.

"İnşallah hayırlısıyla" dediğimde heyecanla konuştu.

FİZÂNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin