BULANIK

57 7 12
                                    

başladığınız tarihi buraya

 yazarsanız sevinirim.

Genç kız, merdivenleri ağır ağır tırmanırken bir yandan da bu eve hiç taşınmamaları gerektiğini düşünüyordu. Gerek okuluna olan uzaklığı gerekse de evin bir önceki evlerine kıyasla daha eski oluşu böyle düşünmesine sebep oluyordu. Başını sallayıp rahatsız edici düşüncelerden arınmaya çalıştı. Şu an tek düşünmek istediği şey, odasında kendine göre bir yer açıp derin bir uyku çekmekti.

Merdivenleri aşıp koridorun sonundaki odaya vardığında duvarlardan yayılan boya kokusunu almamak için neredeyse nefes bile almıyordu. Bu kokudan her zaman nefret etmişti zaten. Kapının koluna asılıp kapıyı açtı ve aralık duran yerden içeri girdi. Masanın üzerinde yanan masa lambası, etrafı sarı ve bir o kadar da loş ışık yayarak aydınlatıyordu. Bu lambayı, diğer eşyaların aksine, gelir gelmez kurmuş, yabancısı olduğu odaya bir nebze de olsa alışmaya çalışmıştı. Hemen yanına iliştirilen su küresi, kimden geldiğini bile bilmediği bir hediyeydi ve babası onu oraya koymuştu.

Gözlerini dağınık olan odasında gezdirdi ve derin bir nefes eşliğinde yüzünü ekşitti. Bu görüntüden her zaman nefret ederdi ve babasının işi gereği bu görüntüye en az iki senede bir maruz kalırdı.

Aralık duran kapıyı kapatarak odanın içinde yürümeye başladı. Pencerenin önünde üst üste istiflenmiş koliler, duvar kenarında bekletilen, içi kıyafet dolu valizler ve yatağının hemen üstüne gelişigüzel bir şekilde atılan kitaplar... Bu görüntü uykusunun kaçması için yeterli bir sebepti.

Her halinden isteksiz olduğu belli olan adımlarla yatağına ulaştı ve oturarak kitaplarını üst üste koymaya başladı. Okuduğu çoğu kitabı da beraberinde getirdiğini fark edince şaşırdı. En kısa zamanda, en yakın kütüphaneye bağışlayacağını düşünerek kitapları yatağından kaldırdı ve masanın üzerine koydu. Kaçan uykusuna rağmen yatağa girmeye hazırlanacağı sırada gözüne çarpan şey duraksamasına sebep oldu. Kolilerin arkasında, yarısı görünecek şekilde duran küçük, kırmızı bir kutuydu duraksamasına neden olan. Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına kaşlarını çattı fakat başarılı olamayınca adımlamaya başladı. Sonunda durduğunda dizlerinin üstüne çöktü ve küçük fakat bir o kadar da ilgi çekici olan bu kutuyu eline aldı.

Üzerinde garip işlemelerin olduğu bu kutuyu daha önce hiç görmemişti. Kapağını açmak için harekete geçeceği sırada üzerindeki işlemeler değişti ve bilmediği dilde bir yazıya dönüştü.
Iambi fuga. Habes pugnare*. Buna ilk başta şaşırsa da yazı kaybolup kutu eski haline döndüğünde uykusuzluktan dolayı bir yanılsama olduğunu düşündü ve kutuyu açtı.

Gözlerinin karardığını hissettiğinde yer de ayaklarının altından çekilmeye başlamıştı. Dengesini kaybedip sonsuz bir girdabın içine çekildiğinde yapabildiği tek şey çığlık atmaya çalışmaktı ağzını açamıyor, en ufak bir ses bile çıkaramıyordu. Gök gürültüsüne benzeyen bir ses duyduğunda ise tek yapması gerekenin yatağına girip yatması olduğunu anlamış fakat geç kalmıştı.

Su küresi, çatladı. Çatlaktan bir genç kızın çığlıkları yayıldı fakat duyan kimse olmadı.

"Gök gürledi; yer yarıldı,

içine çekildiğim boşluktan çıkan ışık gözlerimi yaktı.

Kayboldum.

Neredeydim?"

*Iambi Fuga. Habes pugnare: Kaçarak kurtulamazsın. Savaşman gerek.

actias luna,

BULANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin