5 一 ❝Yakalanmak istemeyiz.❞

En başından başla
                                    

Tanrım neden Kim Taehyung ile sınanırken Ryujin ensemi şaplaklıyor ki?

"Bak ne diyeceğim. Taehyung seni becerirken saçlarını fazla çekiştirmiş olmalı, beyin hücrelerin bugün hiç aktif değil çünkü-"

"Kes sesini."

"Aptal."

"Ukala."

"Pasif."

"Ne!" demiştim şokla. "Bu bir hakaret bile değil?"

"Umrumda mı? Mosmorsun şu an."

Gülerek beni yatağa ittirdiğinde kıçımın ne kadar acıdığını bile bile karnımı gıdıklamış, enerjisiz bedenimi canlandırmaya çalışmıştı. Ona karşılık vermek yerine yorgun gülücükler saçıyordum ki böyle geçirdiğimiz üç beş dakikanın ardından üvey abim kapımı çalmış ve üstümde Ryujin'i görmeyi hiç yadırgamadan elimi ayağıma sokacak o cümleleri söylemişti.

"Jungkook, Taehyung bir saate burada olurmuş. O gelene kadar duşunu al. Sevgilimin yanına ter kokan kardeşimi oturtmak istemiyorum."

Kardeşin sevgilinin kucağına oturduğu için ter kokuyor zaten, Park Jimin.

Haha.

***

Su damlaları bedenimden aşağı süzülürken sıcak su saç diplerimi yakar gibi hissettiriyordu. Huzursuz hissediyordum. Kayıp, gergin, bomboş hissediyordum ve bunlar hissetmekten hoşlanacağım türden şeyler değillerdi. Banyo yaparken derin düşüncelere dalmak akıl kârı olmasa dahi, cidden. Şu duşakabinden çıkıp salonda barışmış olan Taehyung ile üvey abimi görmek istediğimi zannetmiyordum. Yüzleşmek istememiştim.

İlişkileri beni huzursuz eden şeyken, aşağı kata inipte onlarla yüzleşmek istememiştim.

Sabunlu saçlarımı aceleyle durulayıp belime havlumu bağlarken dahi bu fikir aklımdaydı. Ryujin eve gittiğinden beri benim de kaçıp gidesim geliyordu ve beni daha da huzursuz eden şey neden böyle hissettiğimdi. Taehyung ve Jimin birçok kez yanımda yiyişmiş, oynaşmış ya da flört etmişken neden şimdi rahatsız olduğumu bilemiyor, bunun getirisiyle surat asıyordum. Duşu olabiliğince uzatmıştım. Onlar çoktan barışmış, hatta birlikte uzanıyor olmalılardı.

Fakat tahminlerim, giyinmek üzere odama girdiğim esnada biraz çürük kalmıştı.

Siyah çarşaflarımın üzerinde oturan Taehyung beni beynimden vurulmuşa çevirirken gözlerim kocaman açmaktan başka bir şey yapamamıştım.

Anında etrafı kollayıp Jimin'i yoklamaya çalışırken elim ayağıma girmiş sayılırdı. Kapıyı arkamdan kapattığımda o kadar aceleci ve şaşkındım ki belimdeki havlu neredeyse yeri boylayacaktı. Uzun, ıslak saçlarımı geriye atıp şokla bakmıştım ona. O ise halinden gayet memnun, çarşaflarıma yayılmış bana gülümseyerek bakıyordu.

Oh, pekâlâ.

Boynumdaki izleri hoşuna gitmiş olmalıydı.

"Sen kafayı mı yedin?!" Fısıltıyla bağırırken bunu nasıl başardığımı bile anlamamıştım. Taehyung dirsekleri üzerinde uzandığı yatağımdan kalkıp bana doğru adımladığında öylece kalakalmış, yalnızca yutkunabilmiştim. Sadece beş dakika içerisinde vücudum baştan sona değişmiş, beş dakikada Taehyung'un varlığılya yanar hale gelmiştim ben. Ve benden daha korkak olan o beden niçin hâlâ rahattı, çözemiyordum.

"Sakin ol. Uyuyor."

Siyah tişörtünden kendini belli eden esmer tenine kayarken gözlerim, o da aynı edepsizlikle saçlarımdan akan su damlalarını takip etmiş ve vücudumu dikizlemişti. Keyifli görünüyordu. Dudaklarını sayamadığım kez ıslattığı o anlarda vücudumdaki izlerini seyrederken gerçekten keyifli olduğunu söyleyebilirdim. Parmağı karın kaslarımdan süzülen bir damlayı yakaladı ve bulunduğu noktaya minik bir daire çizdi.

ꜱᴀʏ ᴍʏ ɴᴀᴍᴇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin