Dönüş

18K 1.1K 38
                                    

Keyifli Okumalar...

                                                                                                              Bir hafta sonra;

Sonunda İtalya'dan ayrılma vakti gelip çatmıştı. Yıllar sonra da olsa doğduğum büyüdüğüm topraklara geri dönüyordum. Garip ama burayı özleyeceğimi hissediyordum. İlk geldiğim günleri hatırlıyorum da buradan kaçıp gitmemek için kendimi zor tutmuştum. Ailemin hasreti bir yana Kuzey’i düşünmekten kafayı yiyecek duruma geldiğimde tek sığınağım kitaplarım olmuştu. İki odası olan bu küçük ev benim için saraydan farksız değildi. Ama prensesin saraydan çıkıp kendi başına hayatta kalmayı öğrenme vakti gelmişte, geçiyordu. Kim bilir tekrar İtalya’ya ne zaman gelecektim. Eylül’le eşyalarımızı toplayıp anahtarı da ev sahibine teslim ettikten sonra taksi çağırdık. Taksi gelince eşyalarımızı bagaja yerleştirip son bir kez daha kaldığımız apartmana baktım.  Yürüdüğüm caddelere göz gezdirerek "Elveda” dedikten sonra taksiye bindim. Eylül'de yanıma oturmuştu. Araba hareket etmeye başlayınca başımı cama dayayıp gözlerimi kapattım. Son dört yıl film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı. Sanki bu dört yılı ben yaşamamış gibi hissediyordum. Yaşadıklarım bir hayal gibi geliyordu. Tıpkı adım gibi. Ayrılırken son bir kez Fabian Corilli'yi görmek çok isterdim ama yurtdışında olduğu için ulaşamamıştım. Stajımı onun yanında yapmıştım ve o yanında kalmamı çok istemişti. Fakat ülkeme dönmek için kabul etmemiştim. Umarım Türkiye'ye döndüğüme pişman olmazdım.

"Dilara birkaç saat sonra uçak kalkacak heyecanlı mısın?" Eylül'ün sesi ile düşüncelerimden sıyrılarak başımı yasladığım camdan kaldırdım.

"Birincisi ben artık Dilara değil Hayal'im. İkincisi heyecan hissettiklerimin yanında az kalır. Dört yıl sonra ülkeme dönüyorum çok özledim. İçim içime sığmıyor aslında birazda korkuyorum."

Eylül "Yazları benimle gelebilirdin ama sen burada kalmayı tercih ettin. Korkmana gelince bunlar boş kuruntular inan her şey çok güzel olacak." diyerek içimi rahatlamaya çalışıyordu.

"Eğer gelseydim geri dönemezdim. Bu benim için çok zor olurdu ama artık burada kalmam için bir sebebim kalmadı. Okulumda bitti. İçim rahat, geride beni bekleyen kimseyi de bırakmadım. Beni nelerim beklediğini bilmiyorum ama yine de mutluyum. Kendi ülkem gibisi yoktu bunu dört yıl da fazkasıyla anladım.

***
Hava alanına vardığımızda heyecanım daha da artmıştı. Havayollarının kontuarına geçip check in yaptırıp bagajlarımızı teslim ettik. Uçuş kartlarımızı aldıktan sonra bekleme salonuna indik. Bir süre sonra gitme vaktinin geldiği anosla teyid edildi. Yılllar sonra ülkeme dönüyordum. Aileme Kuzey’e biraz daha yaklaşıyordum.  
*********************

Bir kaç saat sonra…

Dört yılın ardından ülkemin topraklarına adım atmanın mutluluğu ve heyecanını yaşıyordum. Hava alanından bavullarımızı alıp taksiyle yola koyulduğumuz da gözlerim buğulanmıştı. Ülkemi ne kadarda özlemiştim. Dilek olay dört yıldır ülkemden sevdiklerimden ayrıydım. Daha buradan gözyaşları içinde uçağa bindiğim dün gibiydi. Zaman nasıl da çabuk geçmişti? Geçmeyen tek şey yüreğimde hissettiğim özlem ve kırgınlıktı. Annem, babam, abim ve Kuzey burnumda tütüyordu. Karşılarına çıkmak isterdim ancak beni kabul edeceklerini zannetmiyordum. Özellikle Babam açıkça 'benim evladım yok' demişti. Bu yüzden yanlarına gidip bir hayal kırıklığı daha yaşamak istemiyordum.

"Dilara daldın." dedi Eylül kulağıma usulca seslenerek.

"Ülkemi ne kadarda özlediğimi düşünüyordum."

"Özlediğin sadece ülken mi?” diye sorarken Eylül imalı bakışlar atmayı ihmal etmiyordu.

“Kaç kere söylemem gerek adım Hayal" diyerek sözü değiştirmeye çalıştım.

"Tamam, özür dilerim, bir daha olmaz. Sözü değiştirmeye de çalıştığını anlamadığımı sanma" Eylül geçirdiğimiz dört yılda ondan hiç bir şey saklayamayacak kadar beni iyi tanımıştı. Bu yüzden son söylediği beni hiç şaşırtmamıştı.

“Senden bir şey kaçmadığını bilmez miyim? Sadece şansımı denemek istemiştim." Deyip gülümseyip " Çok heyecanlıyım halam bizi görünce şok olacak o bizi iki gün sonra bekliyordu." Dedim.

"Sürpriz yapmayı severim bilirsin. Annem bizi gördüğüne çok sevinecek onları bende çok özledim."  Deyip Eylül derin derin iç çekti.

"Eğer ben olmasaydım şimdi onların yanındaydın, okulu bitirdiğin halde beni yalnız bırakmamak için dönmedin."

Dilara "dedi sonra kaşlarımı çattığımı görünce “Hayal” diyerek hemen düzeltti. “Bir kere bunu senin için yapmadım. İtalya'yı çok seviyorum seni sadece bahane ettim."

"İnanamıyorum! Sen beni bahane olarak mı kullandın yani?" Yalancı kızgınlıkla söylerken kelimelerin üzerine tek tek vurgu yapmıştım.

Eylül "Şey şey " diye kekelemeye başladığın yarammazlık yapmış bir çocuktan farkı yoktu.

"Tamam, sakin ol kızmadım. Hangi sebeple olursa olsun yanımda olduğun için hakkını asla ödeyemem.  Sen olmasaydın orada asla kalamazdım. Senin sayende yalnız olmadığımı hissettim."

"Tamam ya ağlayacağım şimdi. Burasının havası yaramadı sana. Bak istiyorsan dönebiliriz."

"Üzgünüm benim için geri dönüş yok. Dönmek için başka bahane bul.” Deyip kıkırdarken taksicinin “geldik” demesiyle etrafa bakmaya başladım. Gerçekten de  hayal değildi gelmişdik. Yıllar önce ilk bu eve geldiğim gün aklıma geldi. Yıllar sonra yine aynı yerde aynı heyecan içindeydim. Taksiden inip bavullarımızı alıp evin yolunu tuttuk. Asansöre bindiğimizde kalbim deli gibi çarpıyordu. Halamı, Metin amcayı ve Kağan’ı çok özlemiştim. Kapının önüne geldiğimizde Eylül’e dönüp “kapıyı ben çalayım sen gizlen bakalım halam beni tanıyacak mı?" dedim muzipçe.

"Kızım harikasın ya ben neden bunu düşünemedim ki?" Eylül gülmemek için dudağını ısırıyordu.

"Hadi saklan."  Dedikten sonra kalın çerçeveli siyah güneş gözlüklerimi beni tanıma olasılığına karşı gözüme taktım. Kapının ziline basıp beklemeye başladığımda heyecanım had sahfaya çıkmıştı. Bir süre sonra  düşündüğüm gibi kapıyı halam açtı. Zaten başka kim açabilirdi ki. Halamı en son Eylül'ün mezuniyetinde görmüştüm. Kağan'la gelmiş bir ay kadar kalıp bizimle ilgilenmişti. Halam biraz beni inceledikten sonra "buyur kızım birine bakmıştın." dedi. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. İtalyan aksanıyla halama

"Affedersiniz ben Eylül'ün arkadaşıyım, yurt dışından geldim. Acaba kendisi evde mi?" Diye sorarken her an açık verebilirdim.

"Kızım Eylül iki gün sonra gelecek İtalya'dan ama buyurun içeri yoldan gelmişsiniz sizi misafir edeyim. Eylül gelene kadar burada kalabilirsiniz." dedi halam kibarca. Artık kendimi daha fazla tutamadım gülmeye başladım. Eylül saklandığı yerden çıkıp annesine sarıldı. Kadın şaşkın halde bir  bana bakarken gözleri şaşı olacaktı neredeyse. Halam "Nerden çıktın sen Dilara nerde?"diye sordu Eylül’e.

"Dilara değil anne Hayal unuttun mu? Adını değiştirdi ya "

"Tamam, da o nerde?" Halam beni hâlâ tanıyamamıştı.

"Ben buradayım halaların bir tanesi" deyip gözlüklerimi çıkarıp halama sıkıca sarıldığımda halam şaşkınlıktan elleri hava da kala kalmıştı. Halamdan ayrıldığımda aval aval yüzüme bakıyordu.

"Tamam, hadi içeri geçelim kadın şaşkınlıktan bayılacak," derken halamı ve Eylül'ü kolundan tutarak içeriye sürükledim.

"Kızım bu sen misin inanamıyorum!” Halam iki kelimeyi bir araya zar zor getirmişti.

"Evet, hala çok mu değişmişim?"

"Değişmek ne kelime baban görse tanımaz seni.” Halamın baban demesi yine yüzüm asılmasına sebep olmuştu. Halam durumu toparlamak için “çok güzel gözüküyorsun kimse sana Karadenizli demez kızım." Dedi.

"Kızın sayesinde, mezuniyetim için ufak bir değişim."

"İyi olmuş. " Halam beğeni dolu bakışlarıyla baştan aşağı beni süzerken yüzünden tebessümü eksik etmiyordu.

"Kağan ve Metin amca nerede?"

"İşteler birazdan gelirler," demesiyle kapının mekanik sesinin evde duyulması bir oldu. Halam hızlıca gidip kapıyı açmıştı.

Kağan ve Metin amca salondan içeri girince beni tanıyacaklar mı diye hemen gözlüklerimi taktım. İkisi de şaşkınlıkla bize bakıyorlardı. Sonra gözleri bana kaymıştı. Onlarda önce tanıyamamışlardı, sonra gülmeye başlayınca benim olduğumu anlamışlardı.

“Sürpriz diye buna denir" diyerek Kağan hızlı adımlarla yanıma gelerek bana sıkıca sarıldı.
"Gözlüklerle seni tanımayacağımı mı düşündün?" Kağan sık sık İtalya'ya gelir bizim durumumuzu kontrol ederdi. Metin amca da yanıma gelerek sevgiyle bana sarıldı.  Hoş geldin faslı bitince hep beraber güzel bir akşam yemeği için masa da toplanmış koyu bir sohbete dalmıştık. Uzun zaman olmuştu bu şekilde bir araya gelmediğimiz. Bu sıcak ortamı özlemiştim.

"E Kağan nerde çalışıyorsun? En son staj yaptığını duydum." Diyr sorduğum da nedense Kağan'ın nerde çalıştığını söylemekte çekiniyor gibi bir hali vardı. Bir süre sessiz kalmış yemeğe odaklanmıştı.

"Hadi söylesene işinde gözüm yok Kağan merak etme." Masada herkes birbirinin gözleri içine bakmasına anlam verememiştim.

"Ne oluyor yanlış bir şey mi dedim!" Kağan lafı ağzında biraz geveleyerek" Özalp inşaat şirketinde insan kaynakları bölümünde çalışıyorum " deyip rahat bir nefes verdi. Biraz yüzüm düşmüştü. Çünkü orada mimar olup çalışmak benim hayalimdi.
“Sen biliyor muydun?” deyip meraklı  bakışlarımı Eylül’e çevirdim.
“Özür dilerim, yeni öğrendim sayılır ancak bana Kuzey’le ilgili hiç bir şey duymak bilmek istemediğini söylemiştin. Ben de sessiz kalmayı tercih ettim.” Dedi mahcup bir dille.

"Özür dilemene gerek yok Eylül. Kime niyet kime kısmet," diyerek gülümsemeye çalışsam da ne kadar başarılıydım orası meçhul. Yüzüme sahte bir gülücük yerleştirdim.

"Patronundan memnun musun bari?" diye sordum.

Kağan "Kuzey Bey, çok profesyonel biri,  işinde çok başarılı asla hata kabul etmez, ciddi ve asabi birisi," diyerek devam etti.

"Benim tanıdığım Kuzey'den bahsettiğine emin misin?" diyerek çatalımı usulca masaya bıraktım. Bu anlattığı Kuzey değil yabancı biriydi. Kuzey'in başarılı olduğunu biliyordum ama her zaman affedicidir, yumuşak kalplidir ve asla asabi biri değildi. Her zaman insanları kırmaktan çekinmiştir.

"En son şirkette çalışan mimarı zamanında projeyi teslim etmediği için işten sorgusuz sualsiz çıkardı. Ben işe gireli belki de on tane mimar değişti. Hala gönlüne göre bir mimar bulamadı. Odasından pek dışarı çıkmaz. Her şeyi asistanı aracılığıyla kontrol ediyor." dediğinde söylediklerini şaşkınlıkla dinliyordum. Hayat dolu, sakin, güler yüzlü, iyi yürekli biri neden bu hale gelmişti ki? Beni sevseydi benim yüzümden olduğunu düşünebilirdim. O ise benim halime sadece üzülmüştü. Benim için bir şey hissediyor olabilir miydi? Sadece inanmak istediğim buydu. Keşke düşündüğüm gibi olsaydı o zaman belki de hayatımız farklı olabilirdi.

"Neyse Kağan işleriniz evin dışında kalsın." diyen halam konuyu değiştirmek istedi.
Metin amca "Okulu bitirdin ne yapmayı düşünüyorsun? " sorusuyla konuyu değiştirme konusunda halamı desteklemiş bunu başarmıştı da...

"Acil iş bulup kendi evime taşınmam lazım."Halam kaşlarını çattı.

"Burası da senin evin kızın ne taşınması! Daha yeni geldin biraz özlem giderelim. Bir yere bırakmam seni.” Halam söylediklerime pek sevinmiş gözükmüyordu.

"Hala, Metin amca hakkınızı asla ödeyemem ama artık kendi başımın çaresine bakmalıyım. Hayatım boyunca sizinle kalamam kendi düzenimi kurmam lazım."

Eylül’ün "Haklısın bana izin verseler bende taşınmak istiyorum ancak bu evden gelinlikle çıkarmışım." Diyerek bana arka çıkan sözleri hepimizi gülümsetti.

"Annemle görüştün mü hala ?"

"Annene sürekli senden haber verdim ama sana söz verdiğim gibi nerede olduğunu söylemedim. Mezun olduğunu biliyor, o kadar sevindi ki anlatamam."

"Hala nerde olduğumu söyleseydin abim veya Kuzey çoktan yerimi öğrenirlerdi. Annem abime kıyamaz söylerdi. Onlara çok kırgındım. O yüzden nerde olduğumu bilmesini istemedim."

"Ya Babam, abim?"

"Babanda, abinde iyi. Abinin Trabzon'da küçük bir inşaat şirketi var. Bazı işlerde Kuzey'le beraber çalışıyormuş. Annen, sen gittikten sonra eski neşeleri olmadığını söyledi. Annen abinin evlenmesini çok istese de yanaşmıyormuş." Aslında merak ettiğim biri daha vardı ama sormaya cesaret edemiyordum. Ya nişanlıysa belki de evlidir. Kağan Kuzey'den bahsederken özel hayatına değinmemişti. Ailesi onun evlenmesini ben oradan ayrılmadan da istediğini biliyorum. Aradan dört yıl geçti belki de çocukları bile vardır.

"Biliyorum Kuzey'in hayatında biri olup olmadığını merak ediyorsun” dedi halam muzipçe.  Eminim yüz ifadem her şeyi anlatıyordu.

"Yok, öyle bir şey hala," diye inkâr etmeye çalıştım.

"Çocuk mu kandırıyorsun? Kızım merakını gidereyim. Annenin dediğine göre onada ailesi evlilik konusunda ısrar etse de Kuzey kestirip atıyormuş. Yıllardır yanında kimseyi de görmemişler. Tamamen işlerle ilgileniyormuş.” Halamın söyledikleriyle yüreğime su serpilmişti dünyalar benim olmuştu. Kuzey'in yıllardır başka birini sevdiği evlendiği düşüncesiyle hayatı kendime zindan etmiştim. Kim bilir onu ne zaman görecektim? Onu hayal kırıklığına uğrattm. Beni görse bana nasıl davranırdı? Bir daha bana eskisi gibi bakar mıydı? Onunla karşılaşmadan asla bilemeyecektim.


Halamın "Dilara neden karşısına çıkıp bir şeyleri düzeltmiyorsun?” demesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

"Şu saatten sonra neyi düzeltiyim hala bana asla güvenmez onu hayal kırıklığına uğrattım." Dedikten sonra yorgun olduğumu bahane ederek sofradan kalkıp buraya ilk geldiğim zaman kaldığım odama uyumak için gittim. Aslında yaptığım sadece kaçmak, yalnız kalmaktı.

****

Bir süre yatakta sağa sola döndüm ama uyumak ne mümkündü. Salona geçsem iyi olurdu. Zaten sofradan kalkarak saygısızlık etmiştim. Salona girdiğimde Eylül'ün sözleriyle duraksadım.


"Bunu Dilara’ya nasıl söyleyeceğiz?"  Bana neyi söyleyeceklerdi merak etmiştim.
"Bana söylememiz gereken nedir" meraklı bakışlarım Eylül'ü buldu.

"Sana iş bulduk kızım. Kağan'ın arkadaşı bir mimarlık şirketinde çalışıyormuş, Şirketlerine mimar arıyorlarmış. Bizim elimizde bir mimar olan sen aklımıza geldin." Dedi Metin amca. Uzun zamandan sonra böyle güzel bir habere ihtiyacın vardı.

"Olur, mu sence kabul edilir miyim?" Deyip yanlarına gittim.

"Senden iyisini mi bulacaklar kızım. "

"Annem haklı hayal. Koskoca Davinci Üniversitesini üçüncülükle bitirdin. Hava da kaparlar  seni."

"Bilmem ki"

Kağan "Baksana hala bilmem diyor. Bu akşam özgeçmiş hazırlarız senin için yarın ben işe giderken bırakıp konuşurum."  dediğin de "Eylül aferim kedi olalı bir fare tuttun” dedi. Salon Eylül'ün sözleriyle şenlenmişti.

"Sende mimarsın sende çalışabilirsin Eylül."

"Bir kaç ay kafa dinlemek istiyorum. Biliyorsun İtalya’da çalıştığım şirkette yeterince yoruldum." Eylül yalanda söylemiyordu. Çalışırken gecesini gündüzüne katıyordu.

Ah çok mutluydum ve çok heyecanlıydım. Metin amca ve Kağan söyledikleriyle dünyaları bana bağışlamıştı. Çalışmak benim ruh sağlığıma iyi gelecek bir şeydi, böylece kafam bir şeylerle meşgul olur Kuzey'i ailemi düşünmeye vaktim olmazdı. İnternetten boş özgeçmiş örneği indirip yazıcıdan çıkartmış doldurmaya başlamıştım. Eylül'le bana  yardım etmişti. Fotoğrafım olmadığı için, fotoğraf ekleyemedim. Zaten yüz yüze görüşeceğimiz için o kadar da önemsemedim. Hazırladığım özgeçmişi Kağan'a verdiğimde içim kıpır kıpırdı.

  İlk kez ciddi anlamda işim olacaktı. Umarım bundan sonra için her şey güzel olurdu. Uykusuz bir gece daha beni bekliyordu. 

                                                                                    
Düşüncelerinizi eksik etmeyin lütfen...

                                                                             

 Fırtınaya Vurgun(Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin