''Pekte iyi değilse neden orada başladın ki?''

Kadın ne diyeceğini düşünür gibi gözlerini kıstı hafifçe. ''Haftada üç veya iki günlük çalışma programım vardı. Uğraşacağım bir şeyler ve sınıf çok kalabalık olduğundan iyi sayılabilecek bir maaş vardı. Faturalara ve malzemelere yeterliydi.

Fakat şimdi çok büyük ihtimalle aynı maaşa daha fazla iş vereceklerdi ve zorunda bırakılmak istemedim.''

Bruce arabayı karşılarında ki büyük köprüye sürerken ''Demek zorla iş yapmayı sevmiyorsun.'' dedi. Sanki yeni fark etmiş gibi bir ses tonuyla söylemişti. Oysa bu sanatçılarda sıklıkla karşılaşılan bir şeydi.

Kalıplara sığamamak.

''Sevmediğim bir iş olduğunda hayır. Hem dediğim gibi orada işe başlama amacım az saatlerdi. Eğer tüm iş günlerini kullanmak isteseydim daha iyi yerlere de girebilirdim.'' Kadın narsistik bir sesle son cümleyi söylediğinde Bruce çok hafifçe dudağının kenarını kıvırdı.

''Peki şimdi?''

Florence köprülere bakıp bir süre duraksadı. ''Bilmiyorum.'' Dedi sakince. ''Durup bu sefer ne istediğime çok iyi karar vermeliyim. Belki tam kadro akademisyenliğe başlarım. Belki eskiden yaptığım işe geri dönerim.''

Bruce bilmiyormuş gibi ''Eski işin?'' dedi. Oysa Gereğinden çok daha fazlasını biliyordu.

''Şirketlerinin uluslararası anlaşmalarını hallediyordum.'' Adam hafifçe şaşırmış gibi kadına baktı ve kaşlarını daha fazla konuşsun diye kaldırdı. ''Evet, evet biliyorum.'' Dedi Florence. ''Çok severek yapıyordum aslında.'' Diye devam etti. ''Çok seyahat ediyordum ve geceler boyu doğru düzgün uyumayıp anlaşmaları ve yeni müşterileri hallederdim. Tanrım çok zevkliydi.''

Kadının yüzü bir an düştü. ''Fakat sanırım yine, bir şekilde, hiç hevesim kalmadı.''

''Yani işin aslı kendini hiç bir yere ait hissetmemenle kaynaklanıyor huh?''

Florence bacaklarını uzatıp arkasına rahatça yaslandı.  ''Biraz abartılan bir kavram aslında, Kim nasıl hissediyorsa öyledir.'' Bakışlarını adamdan almadı ve soruyu cevaplamak istemiyordu. ''Sen nereye ait hissediyorsun Bruce.''

Ne demesi gerektiğinden emin değildi. Halihazırda kendisine pek soru sorulmasına alışık değildi ve bazen de direkt gerçeği söylemek istese de aklında tartma gereği duyuyordu.

Ben kendimi geceye ait hissediyorum.

Cevabını vermedi. Onun yerine ''Aç mısın?'' diye sordu. Kadın adamın konuyu değiştirişine gözlerini devirdi bunu yapması artık gıcık bulmasına rağmen, dikkate almamaya çalışarak ''Pek değil.'' Dedi.

O gün Bruce kadının yolculuk sebebiyle yorgun olacağını tahmin ederek programı basit tutmuştu. Çokta kalabalık olmayan bir yerden kahve alıp. Büyük bir gözcü kulesine gitmişlerdi. En yukarıya çıkarlarken batmaya başlayan güneşle birlikte göreceği görüntü için daha da çok heyecanlanıyordu.

Cam asansörden dışarıya pek net olmasa da bakarken gülümsüyordu. Mutluydu, kendisine bakan Bruce Wayne ile göz göze geldiğinde onun da mutlu olduğunu görebiliyordu.

Artık fazlasıyla yüksekteydiler. Kadın bulutların arasında ki renkleri görmek için Wayne'nin beklediğinden daha da heyecanlıydı. Nitekim asansör kapısı açıldığında boş terasta sanki nefesi kesilmiş gibi duruyordu.

Florence'in hem fazla çocuksu, hem de fazlasıyla kadınsı oluşunu anlayamadı. Sahte değildi, sadece mutluydu. Bunu gözlerinde, yüzünde ki ifadede anlayabiliyordu.

The Artist | Bruce WayneWhere stories live. Discover now