final

2.3K 303 98
                                    

Uzun kollu sweatimin kapüşonunu başıma geçirmiş denizi izliyordum. Parka gelmiştim ve park sahile çok yakın olduğu için denizin tuzlu kokusunu alabiliyordum. 

zibidi: neredesin

Omzumun üzerinden parka baktığımda onu ilk başta göremedim. Ama sokak lambasının altından geçerken yüzündeki Çığlık maskesini görünce güldüm. Gerçekten pisliğin tekiydi. Kollarımı salladığımda bana doğru yürümeye başladı.

Aramızda beş-altı adım kaldığında, "Öyle uyduruk bir film zevkin var ki," dedim gülerken. Tam karşımda durduğunda onun da güldüğünü duydum. "Haksızlık etme, çocukken en sevdiklerimdendi."

"Yine de film zevkin berbat," dedim e ve a harfini uzatarak. Gülüşüme eşlik edip en sonunda iç geçirdi. Onun arkası sokak lambasına dönük olduğundan gözleri net görünmüyordu ama ışık benim yüzüme vuruyordu. 

"Şunu çıkarabilirsin aslında," derken elimi uzatıp maskesinin çene kısmını tuttum. Ne düşündüğünü ya da ne yapmamı istediğini bilmediğimden yavaşça maskeyi yukarı çekmeye başladım. Tam o sırada eli bileğimi tutuverdi. Ah, sinirlenmiş miydi? Utançla elimi çekeceğim sırada beni yönlendirdi ve beraber maskesini çıkardık. 

Derin bir nefes aldım. Işık yüzüne vurmasa bile yüzünün her bir ayrıntısını görebiliyordum şimdi. Gözleri gözlerime tutunmuştu. Maske benim elimdeydi, o hale bileğimi nazikçe tutuyordu. Yutkundum. Yüzündeki ifadeden hiçbir şey anlayamıyordum, ne düşünüyordu? 

"Barlas..." dedim kısık sesle. Ama devamını getiremedim. Gözlerimi kaçırıp yere ve etrafa baktım. Bileğimi bırakmıştı. Maskeyi iki elimle tutup Çığlık'ın yüzüne baktım. Ah... Öyle utanıyordum ki. Ne demeliydim?

"Sana..." dediğinde anında başımı kaldırdım. Alt dudağını içine çekip gözlerini kapattı. Adem elması yavaşça hareket etti. En sonunda ela gözler bana döndü. "...sarılabilir miyim?"

Neredeyse ağlayacaktım. Öyle... Öyle sıcaktı ki. Öyle sıcak, öyle çocuk, öyle güzel. Gülümsedim, gözlerim dolu doluydu. Onu hoodiesinden tutup sertçe kendime çektim. Bedenlerimiz çarpıştığında canım acımıştı ama bunu gram umursamadım. Yüzümü göğsüne gömüp kollarımı sıkıca beline doladım. Kalbinin olduğu yere yakındım, onu neredeyse duyabilirdim. Güzel kokusunu içime çektiğim sırada kolları ilk başta gevşekken sonradan öyle sıkı sarıldı ki nefesim kesildi.

"Ben... Bunu ne kadar zamandır bekliyorum, haberin var mı?" diye eğilip fısıldadı kulağıma. Kalbim... Neden titriyordu? İki aylık gidişinden sonra bu geri dönüş, kalbime iyi şeyler yapmamıştı. Bu kadar kısa sürede nasıl bağlamıştı beni kendine? 

"Hakettiğin değeri..." diyecek olduğumda beni susturdu.

"Şşh," dedi başıma dudaklarını bastırıp. "Geçti, bitti. Bak, şimdi buradasın," deyip boğuk bir gülüş koyverdi, "Rüya gibi."

Ağlayacaktım. Dudaklarım titriyordu. Bana verdiği bunca sevgiyi hak ediyor muydum? 

"Ben hala senden bir şey beklemiyorum bal. Beni sevmek zorunda değilsin. Ama arada bir, şöyle uzunca sarılayım sana, olmaz mı?" Çenesini başımın üzerine yaslamıştı. Parmakları sırtımı okşuyordu, mayışmıştım. Göğsü nefes aldıkça hafiften inip kalkıyordu.

Kendimi biraz ondan uzaklaştırdım, kollarımı çekmemiştim. Gözleri sorar gibi bakıyordu, ne diyeceğimi merak ediyordu. Hafifçe aralık olan dudaklarına baktım. "Eğer..." dedim yutkunarak, "Sana aşık olursam, yine de benimle kalır mısın? Çünkü aşık olursam sıkarım belki seni, ha? Ya da beni yanlış tanımış olduğunu fark edersin belki? Barlas, seni kaybeder miyim? Çünkü çok korktum gerçekten gittin diye, öyle olsaydı vicdan azabından ne yapardım ki?" dedim duraksaya duraksaya. Bencildim belki, çok alıştırmıştı kendine. Ama onu kaybetmek yapacağım en büyük hata olurdu muhtemelen. Çok yüce bir kalbi vardı çünkü. Ona sahiptim hep ve hep şanslıydım bundan dolayı. Ama bunu fark etmek için çok geç kalmıştım.

Dudakları alnıma yaklaştı ama öpmedi. Sanırım bundan çekiniyordu. Derin bir nefes aldı o sırada. "Kalbim kuruyana kadar seninleyim," dediğinde başımı kaldırdım. Şimdi göz gözeydik.

O an kendime yemin ettim, bu adam hayatımda var olduğu sürece onu asla üzmeyecektim. Kalbimde saklayacaktım onu. Çünkü o öyle yapmıştı, beni kırmadan sevmişti. O benim şansımdı ve ben de onun şansı olmak için elimden geleni yapmak zorundaydım. Öyle yapacaktım.

Parmaklarımın ucunda yükselip dudaklarımı hafifçe dudaklarına bastırdım. O gece, sahilde kendimde olmadan öptüğüm bu adam, bana hep hak ettiğimden daha fazla değer vermişti. Bunun karşılığını nasıl verecektim? Gerçi o beni bir yandan da karşılıksız sevmişti. Ah, canım Barlas.

Geri çekildiğimde gözlerinin hala kapalı olduğunu gördüm. Bir elimi sağ yanağına yasladığımda dolu gözleri beni buldu. Gülümsedim.

"Sana söz Zibidi, kalbim kuruyana kadar seninleyim."

xxx

zibidiWhere stories live. Discover now