#1

143 21 0
                                    

Cama vuran tıkırtılar doldu kulaklarına. Duvarda asılı,üstüne Buddha figürü işlenmiş örtü süsledi gözlerini, avucundaki kahvenin yumuşak kokusu doldu burnuna, fincanın etrafını daha sıkı sardı parmakları.
Ancak kalbi, bütün duyu organları bu kadar huzurluyken o neden böyle huzursuzdu. Her şey yolunda giderken içinizde sanki kötü bir şey olacakmışçasına huzursuzluk doğardı. Bir şeylerin yolunda gitmesine alışık olmadığımdandır diye düşündü Jeongin.

Gözleri çekinerek yanında oturan çocuğu buldu. Siyah saçları biraz ıslanmış ve dalgalanmıştı, dudakları neşeyle kıvrılmış zaten oldukça tatlı olan kahvesinin içine biraz daha şeker atıyordu. Gözünün altındaki bene baktı,dokunmak istemişti.

Benleri sevmezdi,vücudunda bir leke gibi hissettirirdi ancak karşısındaki çocukta lekeden çok daha fazlasıydı. Belki de sadece benim üstümde bir lekeden ibarettir diye düşündü.

"Biraz şeker ister misin?" Elindeki şekeri gösterip gülümseyen çocuğa baktı. "Ah hayır teşekkürler,şekerli sevmem"
Kınayan bir yüz ifadesiyle çocuğa baktı Hyunjin "Kahveler ve hayatlar tatlı şeylerle çok daha güzeldir," dedi bilmişçe parmağını sallayarak. Bu hareket Jeongin'e oldukça tatlı gelmişti,gülümsemesine engel olamadı.
Sonra Hyunjin sevmemesine rağmen kahvesine biraz şeker döktüğünde,Ona karşı çıkmadı.
"Bana biraz kendinden bahset jeongin,seni tanımayı çok isterim" dedi Hyunjin avuçlarını pantolonuna sürerek, birkaç dakika önce düşmekten kurtardığı bir çocuğa üşüdükleri için ilerideki küçük ve tatlı mekanda kahve içmeyi teklif etmiş üstüne patavatsızca kendisinden bahsetmesini istemişti. Bir an için çocuğun rahatsız olup kalkmasından korktu ancak düşündüğü gibi olmadı ve Jeongin yalnızca ufak bir şaşkınlıkla "Kendimden mi?" Diye sormuştu.

"Evet, mesela ben" dedi Hyunjin, konuşurken kollarını sürekli hareket ettiriyordu,Jeongin bunu tatlı bulmuştu. "24yaşındayım ve mankenlik yapıyorum. Fotoğraf çekmeyi çok severim ve ah köpekleri sever misin? Çok tatlı bir köpeğim var" Soluksuzca konuştuğunda nefes almak için duraklamıştı.

"Tatlı şeyler,onları seviyor olmalısın" Hyunjin kafasıyla onaylayıp gülümserken eli ensesine gitti, bu kadar heyecanlı davrandığı için biraz utanmıştı.
Diğer taraftan bakarsak Jeongin kendi hakkında neler söylemesi gerektiğinden emin değildi. Yine de kocaman gülümseyerek kafasında söyleyeceklerini tarttı. "23 yaşındayım, bir eğlence şirketinde pazarlama müdürlüğü yapıyorum" dedi kupasıyla oynarken, babamın şirketinde diye düşündü. Şimdilik Hyunjin'in bunu bilmesine gerek yoktu.
"Wow"dedi Hyunjin hayranlıkla karşısında küçük bir çocuğu andıran suratı incelerken. "Çok havalı bir mesleğin var, üniversite öğrencisi olduğunu düşünmüştüm"

Jeongin'in tatlı gülümsemesi büyüdü. Ancak dikkatli bakan biri bunun acı dolu bir gülümseme olduğunu görebilirdi. O zamanlar Hyunjin o kadar da dikkatli olmasa gerek bir sürü şeyi farkedememişti.
"Hayalim ana sınıfı öğretmeni olmaktı."dedi Jeongin,gözleri uzağa dalmıştı. "Ancak babam rakamları çok sever ve benim yalnızca çocuklarla oynamak istememi saçma bulmuştu, kendi gibi olmamı istedi."

Neden tanımadığı birine karşı birden bu kadar dürüst davrandığını merak etmişti,ancak Hyunjin elini yavaşça koluna koyduğunda, onunla çok daha fazlasını paylaşmak istemişti. Ağlamak istemişti, asla olamayacağı her şey için ağlamak istemişti.

"Peki onun gibi misin?"diye sordu Hyunjin,ses tonundaki şefkat Jeongin'e yabancıydı.
"Hayır" jeongin bunu daha çok kendine söylüyormuş gibiydi." onun gibi değilim ve olamam da, asla rakamları insanlardan daha üstün tutmayacağım. Keşke hiç büyümeden,yalnızca ilgi ve oyuna muhtaç bir çocuk olarak kalsaydım."

Hyunjin belki de hayatında ilk defa birine,sadece 1saattir tanıdığı çocuğa karşı karşı konulamaz bir koruma içgüdüsü hissetti. Büyümekten nefret ettiğini öne sürse de aslında korkan bu çocuğun yalnızca söyledikleri değil bakışları,ses tonu,kırılgan bedeni,elleriyle oynayış şekli..hepsi Hyunjin'in onu mutlu etmek istemesine sebep oluyordu.

"O zaman üzülecek bir şey yok"dedi. Bu rahat ses tonu çocuğun dikkatini çekmişti artık direk Hyunjin'in gözlerine bakıyordu. "Onun gibi değilsin, bana kalırsa zaten ilgi ve oyuna muhtaç bir çocuksun"

Jeongin,Hyunjin'in de diğerleri gibi ona biraz olgunlaşmasını, kafasını saçma sapan şeylerle doldurmak yerine işine bakmasını söyleyeceğini sanmıştı. Bir anlığına içini açtığı için pişman olmuştu,onun kendisini anlayacağını düşündüğü için kendine kızdı.
Ancak Hyunjin onu şaşırtmıştı.

"Anlaşılan büyümek istemiyorsun, sorun değil," dedi ve yavaşça elini kavradı."Senin Peter Pan'ın olacağım. benimleyken istediğin kadar çocuk olabilirsin, içinde kalan her şeyi birlikte yapabiliriz."

Jeongin başta bunun bir şaka olduğunu,ya da anlık bir duygusallıktan kaynaklandığını düşünmüştü. Ancak Hyunjin'in yüzündeki kendinden emin gülümseme hayatında gördüğü her şeyden daha gerçekti.
Ne diyeceğini bilemese de zaten gerek kalmamıştı. Gözlerinde oluşan parıltılar Hyunjin için yeterliydi.

Birlikte biraz daha oturup birbirlerine sorular sordular. Hyunjin Jeongin'in ona nerede yaşadığını veya ne tür diziler sevdiğini sormasını bekledi ancak o , gökkuşağından bir rengi çıkarmak zorunda kalsa hangisini seçeceğini sormuştu.
Jeongin'in soruları o kadar tuhaftı ki,hepsine gülümsemeden edemeyen Hyunjin bugün randevuya çıkacağı kız onu ektiği için oldukça memnundu.
Jeongin heyecanla Hyunjin'in sorularına cevap verirken arada elindeki tatlı kahveyi yudumluyordu.
....

Kahvemdeki şeker bana senin tatlı sözlerini hatırlattığı için mi bilmem, o günden sonra bir daha kahvemi acı içmedim. Çünkü haklıydın.
Kahveler ve hayatlar, tatlı şeylerle çok daha güzeldi.
Tıpkı varlığınla hayatımın daha anlamlı ve güzel olduğu gibi.

Sachi || hyunin Where stories live. Discover now