-Hadi beni öğretmenler odasına götür. Geleceğin öğretmeni olarak etrafı incelemem gerek.

Güldüm. Bu dediği çok komikti.

-Bu gerizekalılıkla bırak öğretmen olmayı çöpçü olsan iyidir.

Kook gözlerini kısıp bana baktı. Daha sonra sırıtıp saçlarını geriye attı. Birkaç öğrenci saçma sesler çıkarıp Kook'un bu hareketi karşısında erirken ben aşağılayıcı bakışlarımla ona bakıyordum.

-Göreceksin TaeTae, senden bile iyi bir öğretmen olacağım.

Güldüm ve bende sırıttım.

-O zekanla benim zekamı alt edebileceğini sanmıyorum.

Kook bozulduğunda sırıtmam daha da büyüdü.

-Hadi sana hayalini kurduğun ama asla elde edemeyeceğin öğretmenler odasını göstereyim.

Önden gülerek ilerlerken Kook söylene söylene peşimden geldi.

Öğretmenler odasına girdiğimizde beni gören Namjoon hyung gülümseyerek yanıma geldi.

-Jimin'le basketbol oynadığınızı gör-

Arkamdan gelen Kook'u gördüğünde sözü yarıda kesildi ve şaşkınca ona baktı. Bana yaklaşıp fısıldadı.

-Bu kim?

İç çektim ve elimle Kook'u işaret ettim.

-Kook bu Namjoon hyung, tabi sen ona Namjoon sunbae de sonuçta senden üstün.

Kook omuz silkip elini Namjoon hyunga uzattı.

-Tanıştığıma sevindim Namjoon hyung, ben Taehyung'un sevgilisi Jungkook ama bana Kook da diyebilirsiniz.

Namjoon hyung gözlerini kocaman açıp bana baktığında omuz silktim. Kook bunu yapmaktan asla vaz geçmeyecekti. En kısa zamanda kendime sevgili bulup bu saçmalıktan kurtulmalıydım. Hoş annem "Sevgilini ben bulmadım, bu ilişki kabul edilemez! " diyip bizi ayırmaya kalkardı.

-Etraftaki şeylere ellemediğin sürece etrafına bakınabilirsin.

Kook göz devirip etrafa bakınırken sandalyeme ilerledim ve oturdum. Namjoon hyung merakla peşimden geldi ve masama oturdu.

-O kim? Gerçekten sevgilin mi? Neden etrafı inceliyor?

İç çektim ve elimle başımı ovdum.

-Sevgilim değil, sana bahsettiğim şu virüs. Öğretmen olacak 1 yıl sonra, bu yüzden burayı inceliyor.

Namjoon hyung başıyla beni onayladı.

-Pek de kötü birine benzemiyor.

Güldüm. Dışarıdan öyle gözüküyordu ama Kook hayatımda gördüğüm en kötü kuzendi. Gıcıklığın alası vardı onda.

-Neden bu kadar çok eşya var? Sonuçta ders vermeye geliyorsunuz TaeTae.

Sahte bir şekilde gülümsedim.

-Bu seni ilgilendirmiyor Kook.

Kook dediğimi takmayarak etrafa bakındı. Bu sırada zil çalmıştı bile.

-Kook ben derse gidiyorum.

Kook sırıtıp yanıma geldi.

-Bende geleceğim, sonuçta geleceğin öğretmeni olarak bu tür şeyleri öğrenmem gerekir.

Kafamı iki yana salladım.

-Müdür izin verme-

-Müdürün haberi var. Bunu bir çeşit staj olarak düşün.

İç çektim ve üzgün bakışlarımla Namjoon hyunga baktım.

-Biz gidiyoruz hyung. Şimdiden mezar taşımı düşünsen iyi olur, çok dayanabileceğimi düşünmüyorum.

Kook kolumdan tutup beni dışarı sürükledi.

-Hangi sınıf hyung?

Lanet, bu sınıf Jimin'in sınıfı.

-Kook.

Kolundan tutup onu durdurdum.

-Efendim TaeTae.

Derin bir nefes aldım.

-Sakın sınıftakilere saçma sapan şeyler söyleme.

Kook tavşan dişlerini göstererek gülümsedi.

-Merak etme TaeTae.

Kesinlikle saçma sapan şeyler söyleyecek. Yapacak birşeyim olmadığından onu Jimin'in sınıfına götürdüm.

Sınıfa girdiğimizde bütün öğrenciler ayağa kalkarken Jimin resim çiziyordu.

-Oturabilirsiniz.

Jimin sesimi duymasıyla bakışlarını çizdiği resimden çekip bana baktı.

Gülümseyerek bana bakarken yanımdaki Kook'u görmesiyle gülümsemesi silindi yerini sinir aldı.

Bakışlarımı Jimin'den çekip sınıfta gezdirdiğimde herkes merakla Kook'a bakıyordu.

-Günaydın çocuklar. Yanımdaki arkadaşım bir süre bizimle birlikte derslere girecek, umarım rahatsız olmazsınız.

Çocuklar hep birlikte kafalarını iki yana sallarken Kook bir adım atıp öne çıktı.

-Selam, benim ismim Jungkook fakat TaeTae bana Kook veya Kookie der.

Sırıtarak bana döndüğünde kafamı hafifçe iki yana sallayarak masaya ilerledim.

-Ayrıca TaeTae'nin arkadaşı değil sevgilisiyim.

Al işte, bunu diyeceğini biliyordum. Kook'a "Cidden mi? " bakışlarımı atarken o beni umursamadan gülümseyerek sınıfa bakıyordu.

-Kendisi çok utangaç olduğundan bunu dile getirmiyor. Şimdiden söyleyeyim bana boşuna yaklaşmaya çalışmayın çünkü zaten birine sahibim.

Bana dönüp göz kıptığında iç çektim ve kitaplarımı masaya bıraktım.

-Boş bir konuşmadan sonra derse geçebiliriz.

Kook dediğimi umursamadan yanıma geldi ve sandalyeme oturdu. Bu çocuğun çok görgüsüz olduğunu söylemiş miydim?

Onu umursamadan derse geçtim.

~~~~~~~~~~~

Dersin bitişini bildiren zil çaldığında iç çekip kitaplarımı elime aldım. Bu gerizekalı Kook beni rahat bırakmamış sürekli beni rahatsız etmişti.

-TaeTae dışarı çıkalım mı?

Kaşlarımı çattım.

-Şu şeyi okulda söylemesene.

Sırıttı.

-Neyi? TaeTae'yi mi? Ama sen bu lakaba bayılırdın.

Omuz silktim.

-O zaman çocuktum.

Kook da omuz silkti.

-Ben yine de sana öyle seslenmeye bayılıyorum TaeTae~

İç çektim ve bakışlarım sinirle bizi izleyen Jimin'le buluştu.

-Oh Jimin, biz dışarı çıkacağız gelmek ister misin?

Gelmek istemeyeceğini düşünmüştüm. Sonuçta Kook bir yabancıydı ve Jimin'in onunla takılmaktan hoşlanacağını sanmamıştım fakat Jimin beni yanıltmıştı.

-Tabiki Taehyung.

Gülümserken şaşkınca ona baktım. Bu sanki şey gibiydi, fırtına öncesi sessizlik?

Bölüm sonu~

Medyaya şu sıralar bayılarak dinlediğim bir şarkıyı koyuyorum. Grup The Rose. Fazla popüler değiller sanırım ama şarkı tek kelimeyle mükemmel. Size de dinlemenizi öneririm.

Oy verip yorum yaparsanız sevinirim ^^

Teacher ➳ VminTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon