Dreamer. minsung

The cactus where your heart should be.

Nehrin üstünde yürürken jisung bir an ayaklarını suya sokmak için durdu. Minho suyun altında onu takip ediyordu.

"Nehir sanırım şaraptan." dedi Jisung.

"Vaftiz olmadığım için ayağımı sokamıyorum."

"Günahkâr olduğun için sokamıyorsun." dedi Minho.

Sudan çıkıp onunla havada süzülmeye başladı. Islak değildi hiçbir zerresi.

"Ben günahkâr değilim!" diye bağırdı Jisung.

"Günahkâr olan sensin!"

"Beni mahvettin!"

"Ben masumum." dedi Minho ondan uzaklaşıp göğe yükselirken.

"Beni sevmedin. Görmedin. Ben de gittim."

"Beni kaybettin."

Jisung sabahtan beri gördüğü rüyayı düşünüyordu. Yalan olduğunu biliyordu. Sevmişti onu. Kimse bu gerçeğin karşında duramazdı ki! Minho hariç.

Derse son beş dakika kala amfinin girişinde Minho'yu gördü. Ona bakıyordu. Yine tüm anlamlardan arınmış, uzunca... Bakıyordu.

Yerinden kalkıp B çıkışına ilerledi Jisung. Minho A çıkışında duruyordu ve Jisung'un ona bakarak B'ye yöneldiğini görünce paralel kapıdan çıkıp onun birkaç adım arkasından takibe koyuldu.

Bu gizli bir seninle konuşmak istiyorum mesajıydı. İlk sevgili olduklarında biri diğeriyle konuşmak istiyorsa ufak bir göz kontağıyla çıkışa yönelir diğeri de paralel olandan çıkıp takip ederdi. Ülkeleri hala iki erkeğin aşkını kabullenememiş olsa gerek Jisung ve Minho bunu bulmuşlardı.

Jisung sessizce tadilatta olan konferans salonuna girdi. İçerisi hem pencere azlığından hem de tadilatın getirisi olan tozdan dolayı iyice karanlık ve puslu duruyordu.

Minho ondan iki ya da üç dakika sonra salona girdi.

"Jisung?" dedi neredeyse dudakları bile kıpırdamamıştı. Jisung aklına gelen rüyalarla titredi.

"Ben-" dedi Jisung;

"Ben anlayamıyorum Minho."

"Aylarca bunu düşündüm durdum. Uyku uyuyamaz oldum. Hep senden uzak bir çıkış yolu aradım. Kendim için güvenli bir yer, kırılmayacağım bir yer."

Nefesi tekledi Jisung'un.

"Ama yok bulamıyorum. Buradan uzak-" dedi tereddütle devam etti.

"Senden uzak bir yer bulamıyorum." dedi sesi kısıktı.

Minho itiraz edecek gibi oldu.