23-O, benim kadınımı kaçırdı!

5K 139 6
                                    

Tolga, Uras'ın geldiğini görür görmez ayaklandı. Uras hızlı adımlarla ona yaklaştı ve daha konuşmasına izin vermeden sağlam bir yumruk atıp Tolga'ı yere serdi. Emel ise göz açıp kapayana kadar gerçekleşen bu anı, elleriyle ağzını kapatarak izledi. Resmen çığlığını içine kaçmıştı. Bu sırada bulundukları kahvehane ortamında oturan orta yaşlı adamlar ayaklanmışlardı. Uras "çıkalım buradan" diyip ikisini arkasında bıraktı ve dışarıda beklemeye başladı. Emel çantasından çıkarttığı peçete ile Tolga'nın patlayan dudağındaki kanları silmeye başladı. Bir yandan da söyleniyordu. "bu zorbaya hiç haber vermemeliydin! İkimiz bulabilirdik Özge ve Ozan'ı!" Tolga Emel'in elindeki mendili hırçın bir şekilde çekerek aldı ve ağızını kendisi silerken konuştu. "Daha fazla onu sinirlendirecek şeyler yapamazdım!"

Dışarı çıktıklarında, Uras elindeki sigarasını yere atıp üzerine bastı. "Ofise gidiyoruz. Arabayla arkamdan gelirsiniz" dedikten sonra öylece yolun ortasında bıraktığı arabasına yöneldi. Onun bu hâli Tolga'ı korkutmaya başlamıştı. "Bu her zaman ki Uras Kaya değil" diyerek sesli düşündü. Emel ilk defa sessiz kalmayı seçti.

Uras, ofise Tolgalardan birkaç dakika daha önce gelmiş masasına kurulmuş bilgisayarını açmıştı. Tolga ve Emel yanına geldiklerinde, "Oturun şöyle" dedi. Emel kendini bir ara iş görüşmesinde gibi hissetti. Tam Tolga konuşmaya başlayacakken eliyle ona sus emrini verdi ve Emel'e döndü. "Benden habersiz evime girmeni tek bir şartla affedeceğim, Ersin geldiğinde şahit olduğun herşeyi eksiksiz anlatacaksın." Emel bir an Tolga ile göz göze geldikten sonra bakışlarını Uras'ın karanlık gözlerine çevirdi. "Ersin Kaya geldiğinde, ilk önce kibarca Özge'nin kapıyı açmasını istedi. Özge açamadığını ama açsa bile onunla görüşmek istemediğini söyledi." Uras pür dikkat Emel'i dinlerken, yumruklarını sıkıyor yine de sakin kalmaya gayret ediyordu. "Daha sonra Ersin kapıyı anahtar ile kolayca açtı. Tabi o kapıyı açarken ben çoktan Özge'nin bana saklanmam için gösterdiği odaya kapanmıştım." Uras "Hangi oda?" diye sordu. Emel yüzünde tuhaf bir ifade ile "çocuk odasıydı" dedi. O garip oda Emel'in tüylerini ürpertmişti. "O oda evin salona en uzak noktasında, konuşmalarını ne kadar duyabildin?" Emel dudak büzdü. "Aslında çoğunu duyamadım ama en son Özge'i evden sürükleyerek çıkartığını ve Özge'nin ona beni Uras'tan ayırmayın diye yalvarışlarını duydum." Gözlerini devirdi. "Öylece donup kaldım. Onu alıp götürmesi engelleyecek hiçbir şey yapamadım." Uras küçümser bir tavırla "istesen de yapamazdın zaten" dedikten sonra devam etti. "Ozan ile sevgili değillerdi değil mi?" Emel direk "Hayır!" dedi. "Hem bunu daha öncede sordun." Uras "yine de emin olmam lazım" dedi. Emel gözlerini kıstı ve iğneleyici bir tavırla, "Neden? Eğer öylelerse, Özge'den vaz mı geçeceksin?" diye sordu. Bu sırada Tolga içinden Emel'e kızıyordu. 'Onu kışkırtma seni salak!' Uras cevap verdi. "Benim için Özge'den vazgeçmek, onu bırakmak gibi bir şey hiç zaman söz konusu olamaz!" Bakışlarını bir an Tolga'ya çevirdi ve geri Emel'e döndü. "Sadece Ozan'ın yaşayıp yaşamamasına karar vermem gerekiyor." Tolga artık dayanamadı ve konuşmaya başladı. "Uras Bey, bırakın Ozan'a hak ettiği cezayı ben..." Uras lafını kesti. Sertçe "Sen kimsin!?" diye sorduktan sonra devam etti. "Olay, Ozan'ın senin kardeşin olması değil! Bu durum artık başka bir boyuta geçti. O, benim kadınımı kaçırdı! Cezasını, belasını bütün lanetini benden bulacak." Emel birden araya girdi ve "ama önce onları bulmalıyız değil mi?" diye sordu.

Tam bu sırada ofisin kapısı açıldı ve gelen Tuğçe'ydi. Uras'ın odasına girerken, "oo bütün ekip toplanmış" dedi. Uras'a bakarak, "Biraz sakinleştin mi bari?" diye sordu ve Tolga'nın patlayan dudağını gördü. Daha Uras cevap vermeden "ah evet sakinleşmişsin" dedi ve Tolga'ya 'canıma değsin' bakışı attı. "Artık şu koca ağızını sustur ve otur" dedi Uras. Tuğçe omuz silkti ve Tolga'nın yanına oturdu. İçinden 'şu Emel otu da her yerde bitiyor' diye geçirdi.

Ozan, Özge'yi öylece yatakda bırakıp içeriye gitmişti. Özge üzerinde parçalanan, Uras'ın pijamalarına bakarken göz yaşlarına hakim olamadı. Ona Uras'tan başka birinin dokunması canını yakmıştı. Birden hırsla yatakdan kalktı ve odada bulunan, zar zor ayakta kalmış gardropun kapağını gıcırdamayla açtı. Maalesef giyecek hiçbir şey bulamayıınca kapağı çarparak geri kapattı. Yatağın çarşafını söküp çıkarttı ve bedenine sardı. Şimdilik iş görür diye düşündü. Ozan, dirseklerini masaya dayamış elleriyle yüzünü kapatmış bir şekilde oturuyordu. Bir anlık öfkesinden sonra kendine hakim olamamıştı. Özge'ye bunu yaptığı için pişmandı ama çok geç kalmıştı. O an büyük zevk almıştı ama zevkinin bittiği an pişmanlık yerini almıştı. Özge, çarşafı sürüyerek önünden geçti ve kapının girişinde duran bavulu açtı. Ozan hemen ayaklandı. "Dur, ben yaparım" dedi ama Özge ona öyle bir bakış attı ki, Ozan donup kaldı. Bu bakışların ve bu sert tavrın sahibi gerçekten onun narin bildiği Özge'nin miydi? Yutkundu. "Ben çok üzgünüm. Her şey bir an da oldu." Ozan konuşuyordu ama Özge dinlemiyordu. Bavuldaki giysileri tutup, tutup fırlatıyor giyebileceği rahat bir şeyler arıyordu. Sonunda siyah renk bol bir tişört buldu. Altına yine siyah renk eşofman aldı. "Yemin ederim ki çok pişmanım. Sana bunu..." Özge ise "çorap" diye söyleniyordu. "çorap, çorap, çorap yok mu seni lanet olası!?" Ozan konuşmayı kesti ve yanına gidip valizi kendine çekti. İç gözün fermuarını açıp siyah renk bir çift çorap verdi. Özge çorabı hırçın bir tavırla tutup çekti. Ozan eliyle göstererek, "şu çantada da ayakkabıların var" dedi. Özge, Ozan'ın gösterdiği çantaya yöneldi ve spor ayakkabılarını alarak yatak odasına geri döndü.

Ozan'dan ya da hemen yan kulübedeki çam yarması adamlardan korkmuyordu. Artık ürkek olmak Özge için lüks geliyordu. Buradan kurtulmak için, Uras'ın gelmesini veya başka bir mucize gerçekleşmesini de bekleyecek değildi. Ona aşık bile olsa artık Uras'ın da onu kolayca alıp kendi kafesine koymasına izin vermeyecekti. Şu an aklında tek bir plan vardı. Kaçmak!

Ozan yatak odasının kapısında bir süre çekingen bir tavırla bekledi ama sonunda dayanamadı ve kapıyı tıklattı. "Henüz bir saat önce ırzıma geçen adamın kapımı tıklatmasına gerek yok" diye seslendi Özge. "güzelce konuşmak istiyorum Özge girebilir miyim?" Özge yine acımasız vurgusuyla "sen güzellikten, insanlıktan anlar mısın?" diye sordu. Sonunda Ozan odaya daldı. Özge çoktan kendi için  aldığı giysileri üzerine geçirmişti. Yatağın üzerinde bağdaş kurmuş oturuyordu. "Şimdi kendine yakışan davranışı yaptın. Birden odaya dalmak! Sırada ne var? Kızın üstüne çıkıp onu becermek mi?" Ozan sesli bir şekilde iç çekti. "Ne yaptıysam sana olan aşkımdan" dedi. Özge birden ayaklandı ve karşına dikildi. "Bir daha  bana aşık olduğunu söylersen, seni boş bulunduğun ilk anında öldürürüm!" dedi. Ozan şoka girmiş bir ifadeyle "Özge" dedi ve devam etti. "Sen böyle konuşacak ya da davranacak biri değilsin." Özge, Ozan'ı yakasından tuttu. "Değildim, ama acıta acıta sikilince olunuyormuş!" dedi. Ozan gözlerini kapattı ve başını hayır anlamında salladı. "Böyle laflar etme diyorum sana!" Özge dişlerini sıkarak "çık odadan" dedi. Ozan odayı terk ederken, "uyu ve sakinleş" dedi. Özge ise ona "siktir" diyerek cevap verdi.

Uras, Yenice Ormanı'nın ve ormana giden yolun haritasını çıkartmıştı. "Burası Kent Ormanı olarak da geçiyor ve aslında bir Milli Park" dedi. Tuğçe hemen araya girerek "Yaaani?" dedi. Uras, "yani orman koruyucuları ve ya Milli Park'ın merkezi mutlaka orman evlerinden ve yerlerinden haberdarlardır. Gerekirse bütün evleri arayacağım" dedi. Ayaklandı "Tolga iyi bir hazırlık yapalım. Araba ile girebileceğimiz yerler var. Yürümemiz gereken yerlerde var. Ona göre arabayı da bizim giyeceklerimizi de hazır et. Sonrasında hemen yola çıkarız." Emel kaşları çatık bir şekilde, "hop hop" diye karşı çıktı. "Bende geleceğim!" Uras ve Tolga'nın verdikleri cevap aynı anda geldi ve çok netti. "Olmaz!"

Rehine Aşık ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin