31-Çelikhanlar

1.1K 39 0
                                    

Kısa bir not: 5 Ekimde yayınlayacağım asıl bölümden önce, Çelikhan ailesiyle ilgili ara bir bölüm paylaşmak istedim. Keyifli okumalar.

***

Büyük güce sahip bir ailenin büyük dertleri oluyordu. Sarp bunu ailenin başına geçtiği ilk gün anlamıştı. Babasının ona bıraktığı miras, sadece güç ve para değil aynı zamanda bolca düşmandı. Düşmanlarını tek tek ezmeyi yada kendi tarafına çekmeyi bilmişti elbet, ama onu en çok zorlayan Kaya ailesi olmuştu. Ersin Kaya tam bir şeytandı. Son ana kadar ona saldırmaya devam etmişti. Çelikhanlar için çalışmayı kabul ettiğinde bile bunun dostça olmadığını, doğru an geldiğinde tekrar hamlesini yapacağı belliydi.

Ersin, şeytan ise Sarp'da her şeyi ön görebilen akıllı bir adamdı. İpler her zaman elindeydi. Kontrolü kaybetmeye hiç niyeti yoktu. Onu zayıflatacak hiçbir şey olamazdı ta ki aşık olduğu kadının zayıf bir rahime sahip olduğunu öğreninceye kadar. Üç kez evlat kaybetmişti. İki tanesi düşük, bir tanesi ise doğumdan sonra ölmüştü. Bu acı Sarpı dağıtmıştı. Karısından başka bir kadından çocuk istemiyordu.

Berna, Çelikhan soy adını almadan önce ülkenin en iyi üniversitesinin gözde öğrencisiydi. Sarp hayatına girdikten sonra okulundan, arkadaşlarından en zoru da ailesinden vazgeçmişti. Zengin bir ailenin kızıydı ve ailesi Sarp ile olan ilişkisini onaylamamış, böyle karanlık bir aileye dahil olmasını istememişlerdi. Tıpkı Özge gibi sıska ve narin bir yapıya sahip olan Berna, zor olanı tercih etmiş ve Sarp ile evlenmişti.

Evlilikleri güzeldi. Berna, Sarp'ı ölümüne seven bir kadındı. Tek sorunları evlat hasreti çekmeleriydi. Üç kayıptan sonra uzun yıllar bir daha bunu denememiş ve çocuk konusunda derin bir sessizliğe gömülmüşlerdi ama sonunda tekrar olmuştu işte, yüzünde koca bir gülümsemeyle "Hamileyim" demişti kocasına. Çift yeniden büyük umutlara kapılmış önceki acılarını unutmuş bu sefer başaracaklarına inanmışlardı.

Berna gebeliği süresinde fazla kilo alamamıştı ama günlerini sorunsuz geçirmişti. Erken doğumla gelen prematüre bebek zorda olsa hayata tutunmuş ve onlara gerçek mutluluğu vermişti. Karanlıklarına ışık olan sarışın bebeğe Güneş adını vermişler onu çok sevmişlerdi.

Çelikhanların varisi, günlerce süren kutlamalarla tüm ülkeye duyurulmuştu. Ersin'in korktuğu tek şey de sonunda olmuş ve Sarp artık önüne geçilemez bir adam haline gelmişti. Onu dağıtacak tek şeyin yine bir evlat acısı yaşamak olduğunu biliyordu. Sessizce bekledi. Bebek yaşına gelene kadar ailenin mutluluğunu uzaktan izledi. Güneş'in birinci yaş günü kutlaması tabi ki büyük bir kutlamaydı. Ersin planını o gün için kurmuştu.

En iyi iki adamını karşısına aldı. "Sabri sen kutlamaya benim ile birlikte gireceksin, ben Sarpların yanına geçtiğim bir anda evdeki güvenlikleri atlatıp Mert'i içeri alman gerekiyor." Sabri sadece "Anlaşıldı efendim" dedi. Ersin devam etti "Mert, asıl iş sende. İçeri sızdığın anda Güneş'i kaçırmak kolay olmayacak. O çocuk altın değerinde, etrafında en iyi adamlar olacağı belli bir şey" Mert dikkatle patronunu dinlemeye devam ediyordu. "Ama sen en iyilerin de iyisisin, hepsini halledebileceğine şüphem yok. Sadece bunu doğru zamanda sessiz bir anda yapmak zorundasın." Mert "tabi efendim" dedi. "Benimle ilgin olmaması lazım, asla yüzünü gösterme evde kameralarda olduğuna eminim. Diyelim ki yakalandın o zaman ne yapacaksın?" Bu soru karşısında Mert bir an bile tereddüt etmeden, "kendimi zehirleyeceğim." dedi. Ersin gülümsedi ve "güzel" dedi.

Güneş'in doğum günü geldiğinde, her şey Ersin'in planına uygun gitmişti. Pasta kesilirken herkesin dikkati o anda iken, Sabri malikanenin hizmetçi girişinden Mert'i içeri almayı başarmıştı. Mert gecenin ilerleyen saatlerine kadar daracık bir dolapta saklanmıştı. Sonunda Sabri'den "çocuk odasına çıkarıldı" mesajını alınca harekete geçmişti. Odanın kapısında iki adam bekliyordu. Berna'nın çıkışını izledi. Peri kadar güzel bir kadındı. Mert yapacağı şeyin vicdanıyla nefes darlığı yaşamaya başlamıştı. Zavallı kadının ne kadar üzüleceğini hayal etmeden duramadı. Kendi başına böyle bir şey gelce ne yapardı diye düşündü. Gözlerinin önüne oğulları Tolga ve Ozan geldi. Gözlerini sımsıkı kapatıp açtı. Kendine "sakinleş" diye telkinde bulundu.

Kapıyı bekleyen adamları göz açıp kapayıncaya kadar bayıltıp odaya daldı. Dünyada gördüğü en güzel bebek huzur içinde uyuyordu. Bir an bile tereddüt etmeden Güneş'i kucakladı. Eğer beklerse bunu yapamayacağını biliyordu. Ufacık ağzını bantladı ve yanında getirdiği büyük el çantasına koyup odadan çıktı. O sıra Berna kızının yanına geri dönüyordu ve Mert'i çıkarken görmüştü. Büyük bir haykırış kopardı. Mert kadını kolunda tutup yere fırlattı ve büyük bir hızla kaçtı. Artık çok geçti adam hayalet olmuştu ve evlatlarını götürmüştü.

O gecenin sabahında, Mert bebeği Ersin'in ayarladığı aileye yüklü miktar bir parayla birlikte teslim etmişti.

Aylar geçtiğinde, Mert bunun vicdan azabından bir türlü kurtulamıyordu. Berna'nın haykırışı her gece onu uykusunda uyandırıyordu. Bir gün Ersin'in yanındayken o korkunç haberi duydu. Berna intihar etmişti. Ersin kıkırdayarak, "artık Sarp'ı hiç kimse toparlayamaz" demişti. Mert o gün kararını vermişti. Ucunda ölüm bile olsa Sarp'a kızının yerini söyleyecekti fakat tuhaf davranışları Ersin'i şüphelendirmeye başlamıştı. Sabri'ye onu izleme görevi vermişti.

Sabri, Mert'i Çelikhan malikanesini izlerken yakaladığında onunla konuşmuştu.

"Ne yapıyorsun burada?"
"Dayanamıyorum." Mert panik atak geçiriyor ve zor nefes alıyordu. Devam etti
"O kadın benim yüzümden intihar etti. Sarp'a kızını geri vermeliyiz."

Sabri öfkeyle Mert'i omuzlarından tutup sarstı.
"Saçmalama Ersin Bey seni öldürür, o öldürmese bile Sarp'a olanları itiraf ettiğinde yaşayacağının bir garantisi yok. Ne büyük felaketlere yol açacağını söylemiyorum bile!"
Mert boş boş baktı.
"Umurumda değil" dedi.

O gün olan konuşmanın tamamını Sabri, Ersin'e yetiştirdi ve yalvardı.

"Lütfen onu affedin, şu an iyi durumda değil. Biraz uzak kalırsa toparlanacaktır."

Ersin gülümsedi ve "merak etme en iyi adamımı öldürtecek değilim. En kısa sürede Mert'i görmek istiyorum" dedi.

Mert, Ersin ile görüşmeye gideceği gün öleceğini biliyordu. Ufakta olsa bir plan yapmıştı. O gün evden çıkarken, oğullarına sıkı sıkı sarıldı. Tolga'ya "kardeşin ve annen sana emanet" deyip, çıktı.

Mert o akşam Ersin'in odasında, Ersin'in ellerinde boğularak canını verdi. Bu ölümü Kaya ailesinde herkes bildi. Bütün aile üyelerine, bütün adamlara ibret olsun diye örnek gösterildi.

Mert'in cansız bedenini Sabri'ye verirlerken, Ersin ona baktı ve bak dediğimi yaptım. "Onu başkasına öldürtecek değildim" diye söyledi. Sabri bunun acısını ve vicdan azabını yıllarca çekmeye o andan itibaren başlayacaktı.

Mert'in cenazesinin olduğu gün, Sarp Çelikhan'a isimsiz bir mektup geldi. Sadece tek bir cümle yazıyordu ama bu cümle adamı yeniden güçlendirecek, onu hayata bağlayacak tek şeydi.

"Kızın yaşıyor."

Rehine Aşık ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin