1.1

3.1K 189 32
                                    

Günümüz, Luke

 Yatağımda uzanmış yalnızca boşluğu izlerken hala beynimi Michael meşgul ediyordu. Tanrım, Clifford gibi katıksız bir pezevenk olmak zordu. Nasıl karşısındakinin kırılmış duygularını göremeyecek kadar kör olabiliyordu? Nasıl beni üzdüğünü göremeyecek kadar kör oluyordu? 

Ben görmüştüm. Tüm o sözleri sarfederken, beni öpmesine izin vermezken, gözlerinin içine baktığım her an parçalara ayrılan kalbini görmüştüm. Bu acı veriyordu. Onu özlemiştim. Tenimde gezinen dokunuşlarını, dudaklarını... Michael ve benim aramızdaki çok farklıydı. Biz gerçekten arkadaştık, yakın arkadaşlar. Her şeyi beraber yapanlardan. Ama yine de derinde bir yerlerde arkadaştan fazlasıydık. Michael, benim her şeyimdi. Ailemdi, arkadaşımdı, içimde bir şeylerin hareketlenmesini sağlayan kişiydi. Sürekli gelip giden duygu değişimlerini saymazsak; Michael her zaman benim için burada olmuştu. 

Çoğu zaman iş, arkadaşım veya ailem olmaktan çıkıp da çok farklı yerlere geldiğinde kaçmıştı belki. Ama o hep yanımda durmuştu. Kaçışlarını anlıyordum, inkar ediyordu. Hala, üç yıl önceki gibi inkar ediyordu. 

Ben de inkar ediyordum. 

Yine de şuan da gelerek bana hazır olduğunu söylese onun elini sıkıca tutardım. Utanmazdım. Utanılacak bir şey yoktu bizim aramızda olanlarda, aşk aşktı. Kimlerin arasında olduğu önemli değildi, sevmek günah olamazdı değil mi? 

  Iris'i tabi ki bir daha aramamıştım. Çünkü onunla beraber olduğum zaman veya başka bir kızla, tek düşündüğüm Michael'dı. Onun dokunuşlarının hayali ve dudaklarının sıcaklığının verdiği hisle devam edebiliyordum yalnızca. Ve şimdi ondan bu denli uzak olmak canımı yakmaya başlamıştı. Belki de artık onunla konuşmalıydım. Tüm bu Clifford olma çabamdan vazgeçmeliydim belki de. Bana yakışmıyordu. Ben, o değildim. Olamıyordum, olamazdım. 

  Yatağımda doğrularak telefonumu elime aldım. Onu arayacaktım. Bir şeylerin konuşulması gerekiyordu. Telefonu uzun çalışlardan sonra hemen açmıştı,

" Alo. " boğuk sesini aldığımda yeni uyanmış olduğunu düşündüm. 

" Michael, konuşmamız lazım. " 

" Neredesin? " sesi üzerindeki boğukluğu atarak konuştu. 

" Evde. " diye mırıldandım. " Yalnızım. Lütfen bir an önce gel. " sesim titriyordu. 

" Tamam. " dedi hızlı ve birazda endişeli bir şekilde daha sonra ise telefonu kapadı. Onu beklerken yatağıma uzanarak düşünmeye devam ettim. Yaklaşık 15 dakika sonra kapı çaldığında yerimde doğruldum. Havlayan Molly'i de peşime takarak aşağı indim. Kapıyı açıp karşımda onu gördüğümde kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Kırmızı saçları, dağınık durarak yeni uyandığının habercisi oluyordu. Ve şişmiş gözleride. Ona içeri geçmesini işaret ettikten sonra kapıyı ardından kapadım. Beraber üst kata, odama, çıktık. 

" Ne konuşacağız? " diye sordu yatağıma uzanırken. Onun bu rahatlığını özlemiştim. Yatağımda uzanmalarını özlemiştim, yanında benimde olduğum zamanları daha çok. Ona doğru ilerleyerek kaymasını işaret ettiğimde dediğimi yaptı. Yanına uzandığımda uzun süredir olmadığım kadar huzurlu hissediyordum. 

" Iris ile tekrar buluştun mu? " diye sordu titrek nefesini aynı anda dışarı üflerken. 

" Hayır. " dedim, uzanarak elini tuttum. Elini kaçırmak yerine parmaklarını benimkilerden geçirdiğinde gülümsedim.

" Seni özledim Mikey. " avcumdaki elini daha da sıkarak devam ettim, " Seninle konuşmayı özledim. " 

" Yalnızca konuşmayı mı? " başını bana çevirdiğinde yatakta kıpırdanarak ona doğru döndüm. Eli hala benimkine kenetlenmiş duruyordu. Yüzünü ele geçirmiş arsız gülümsemeyi gördüğümde gülümsedim. 

" Diğer şeyleri de. " diye itiraf ettiğimde kıkırdadı. 

" Ben de seni özledim Luke. O gün söylediklerim için üzgünüm. " 

" Önemli değil. " boşta kalmış elimi onun yanağına koyduğumda gülümsedi. " Sanırım haklıydın. " 

" Haklı olan sendin, sana karşı kötü davranıyordum. " sesi bir mırıltı halini aldığında yanağını biraz daha okşadım. Vücudunu tamamen bana doğru çevirdiğinde yüzüne hakim olan hüznü gördüm. " Luke, seninleyken olan hislerimi anlatabilmem imkansız. Konuşmakta zaten hiç iyi olmadım ama bu, konuşmakla alakalı değil. Bu benimle alakalı ve seninle. Sana olan hislerimi henüz kendime itiraf edemememle. Lanet olsun bu çok zor- 

 Baş parmağımı onun alt dudağına bastırdığımda sustu. 

" Sorun değil. " diye fısıldadım ona. " Söyleyebilirsin. " 

" Seni seviyorum. " sıcak nefesi yüzüme çarparken söyledikleri ile sersemlemiş hissediyordum. Ona karşılık vermek için dudaklarım aralandığında konuşmasına devam ederek beni susturdu. " Ama bunu yapamam. " 

" Neden? " sesim titriyordu. Biri sanki bir bıçak ile kalbimi delik deşik etmiş gibiydi.

" Bu yanlış. Tüm bu hisler, tüm bu yaptıklarmız.. " bir süre boş gözlerle yüzüne baktım. Haklıydı, tüm bunlar yanlıştı. Ama siktiğimin yanlışları hiç bu kadar doğru gelmemişti daha önce. 

" Yine de istiyorsun. " diye direttim. Yüzüme yayılan edepsiz gülümsemeye engel olamamıştım. 

" İstiyorum. " dedi, çatılan kaşları eski şeklini alırken. Yüzüne yerleştirdiği arsız bir gülümseme ile gözlerime baktı. " Hem de çok istiyorum. Sikeyim. " ve sonra bacaklarını benimkilere dolayarak bana yaklaştı, dudaklarını dudaklarıma bastırmadan hemen önce ağzından bir küfür kaçtı. Umursamadım. Zira şuan tek umursadığım nihayet buluşan dudaklarımızdı. 

Tamam, sonunda barıştılar. E bi sonraki bölüme bi make-up sex yıuodıkpsğlisojğ şaka bilemiyorum dyıduoıkpşd smut konusunda berbatım. 

her neyse, hikayenin sonunun nasıl olacağına hala karar vermedim fakat bu bir kısa hikaye yani çok uzamayacak. en azından öyle umuyorum, ne kadar kafamda planladığım şey birazcık uzatacak olsada sonu.

multideki video^^

ayrıca, kısa olduysa üzgünüm, yarın benim için çok önemli bir mülakatım var. bana şans dileyin minik muke shipperlar! 

xx

Friends | Muke ClemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin