5.bölüm (kızı rahat bırakın!)

110 119 252
                                    

Yazar'ın biri "kaderinde üzülmek varmış." Diye bir cümle kullanmış eserinde.

Bana göre 'kader' insana aittir.
Insan kaderini yazabilir ve kaderinin sonunu kendi belirler.
Ya iyi yada kötü
O size kalmış bir tercihtir.

Yorumlarınız benim için çok önemli.
Iyi okumalar.💞


Bölüm 5 | kızı rahat bırakın!

"Buyük ağacı bul. Eminim herşey daha çok kolaylaşacaktır."

Büyük ağaçmı?, nasıl yani?, bari türü ne onu yazsaydın. Hem kim bu notu yazan, ismini bile yazmamış.
Cevapları olmayan sorular eşliğinde, Haziran'ı evine bıraktım. Sonra, bende evin yolunu tuttum.
Yağmur başlamıştı. Esen rüzgar, içimi donduruyor, alt dudağımı titretiyordu. Eve girdim. Icerisi baya sessizdi. Bu demek oluyoki, ben yokken eve biri girmemiş ve bu akşam bir yaratık tarafından rahatsız edilmeyecek veya kovalanmayacaktım.
Evin ısı derecesini ayarladım ve odama çıktım.
Eşofmanlarımı giyer giymez yatağıma uzandım. Tekrardan, derin düşüncelere dalıp, gereksiz hayaller içinde boğulacağımı sanıyordumki, uykum gözlerimin kapanmasını sağladı. Sessizlik...

*****

Uyanmak zor olmadı. Herkes başının yanına çalar saat koyarsa, herkes içinde uyanmak zor olmaz.
Masada duran saate baktım, saat altı kırk sekiz. Of yeni bir gün daha ve böyle bir durumda zamana o kadar ihtiyacım varki. Ya geç kaldıysam. Bu düşünceler umudumu kaybetmemi sağlayabilirdi. 'Hayır bera, daha hiç birşey için geç değil.' Dedim, kendi kendime. Yataktan kalktım. Pencereye doğru giderek perdeyi açtım. Dün akşam başlayan fırtına kendini tüketmiş, etrafa bir sis bulutu hakim olmuş. Bu sis bulutuna da buz gibi bir hava eşlik ediyor. Bugün güneşin rahatsız edici, parlak ışınları yüzüme yansımadığına göre, bugün hava; sisli ve soğuk kalacaktı.
Gardrobumdan yeşil hırkamı aldım. Gece saat üç gibi kalkıp, ısı derecesini ikiye düşürmüştüm. Ev ne çok soğuk nede çok sıcaktı. Okula gidesim yoktu. Yani gitmek ve gitmemek arasında kalmıştım. Telefonumu alarak odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken, aşağıdan gelen sesler ve yemek kokuları etrafı doldurmuştu. Yemek masasında da, kahvaltı çeşitleri vardı. Allahım bu ses ne!.
Biri mutfakta şarkı söylüyordu. Sesi acayip berbat biri.

"Karanlık hayatıma, umutsuz hayalime, acılı suratımı güldürdün be Ryan'ım."

Sevgilim kelimesinin yerine Ryan'ı eklemesimi?, bu kesin Haziran. Bu kız bu çocuğa tutulmuş, tutulmuş ve inşallah bu işin sonunda üzülen Haziran olmaz.
Mutfağa girdim. Haziran salam doğruyordu. Yanına gelerek,

"Günaydın," dedim Bir tane salatalığı ağzıma atarak.

"Günaydın, ohoo sen daha hazır değilsin!... saat kaç haberin varmı?" Dedi Haziran, ellerini karnında birleştirerek.

"Hazır değilim çünkü okula gitmek istemiyorum," dedim.

"Ne!, hemen git hazırlan, hemen!," dedi sert sert bakarak.

"Hazırlanmazsam ne yaparsın?" Dedim gülerek.

Yüzünün önüne düşen bir tutam saçı geriye atan Haziran, sinsice güldü.

"Mesela... her şeyi Asaf amcana anlatsam nasıl olur?"

"Ne yani tehditmi ediyorsun?, tamam okula gelecem," dedim.

"Ha şöyle akıllı ol," kapıyı göstererek, "de git hayde hazırlan," dedi.

"Tamam maçi, ne bu hız," dedim yanaklarını sıkarak.

TILSIM amourWhere stories live. Discover now