♧4♧

287 49 79
                                    

Saçlarıma aynadan son kez baktıktan sonra ceketimi alıp kapıya doğru ilerledim. Günlerden Pazardı. Her zaman gittiğim bara bu hafta üçüncü gidişimdi. Ön toplantının üzerinden geçen beş günün ardından onu tekrar görmek için can atıyordum. Bu beş gün içinde bir şeyi fark etmiştim.

Ben Choi San'da tutuklu kalmıştım.

Onu düşünmediğim gün neredeyse yoktu. Bu hafta içersinde sekreterime toplantı gününü ayarlayıp ayarlamadıklarını en az otuz kez sormuştum. Onu görmek için yanıp tutuşuyordum.

Merdivenlerden hızlıca inip arabama atladım ve ezbere bildiğim bar yoluna sürdüm. 20 dakikalık bir araba sürme sonrası gelmiştim. Anahtarı güvenliğe teslim ettim ve kapıya doğru ilerledim.

Bugün tektim. Kimseye haber verme gereği duymamıştım. Eğer onu görebilirsem tek olmak istiyordum. İçeri girdiğimde her zaman oturduğu koltuğun dolu olduğunu gördüm.

Gelmişti.

Buradaydı.

Üzerine giydiği V yaka bol kazağı ve dağınık saçlarıyla nefes kesici görünüyordu, her zamanki gibi. Onu görmemiş gibi davranmak zorundaydım. Liseli ergen tavrıma bir son verip ağırdan almalıydım. Barmenin önündeki boş sandalyelere doğru ilerleyerek onu görebileceğim bir yere oturdum. Beni farketmiş miydi?

Barmenden içecek bir şeyler istedikten sonra gözlerimi yavaşça olduğu yere çevirdim. Elindeki bardağı hafifçe sallayarak dans eden insanları izliyordu. Bu adam gittikçe seksi mi oluyordu? Her gördüğümde neden daha fazla çekici geliyordu?

Önüme koyulan bardaktan bir yudum alarak telefonumu cebimden çıkardım. Gelen mesej ve bildirimlere göz attıktan sonra masaya koydum ve ona bakmak için hafifçe kafamı kaldırdım. Yoktu. Telaşla kafamı dans eden gruba çevirdim. Biraz göz attıktan sonra orda olmadığını fark ettim. Acaba lavobaya mı gitmişti?

Sağ kulağıma değen nefes ile donup kaldım.

"Jung Wooyoung."

Dibimdeydi. Nefesini tenimde hissedebileceğim kadar yakındı. Sakin olmak zorundaydım. Kafamı yavaşça ona doğru çevirdim ve keskin yüz hatları ile karşılaştım. Bu adam beni gerçekten deli ediyordu. Derin bir nefes alarak onu yanıtladım.

"Ah, Choi San seni burada görmeyi beklemiyordum."

Aynen, 3 gün boyunca senin için geldim yoktun şu an burda olman inanılmaz şaşırtıcı.

Dudakları yana doğru kayarak alaycı bir gülüş takındı.

"Öyle mi? Gerçekten beklemiyor muydun?"

Ne? Farketmiş miydi? Ergen tavrımdan kurtulayım derken şimdi de takipçi bir ergen mi olmuştum?

"Evet, uzun zamandır uğramıyordun."

İşte iyice takipçi sapık durumuna düşmüştüm. Yanımdaki tabureyi hafifçe çekerek dirseği dirseğime değecek şekilde oturdu.

"Buralarda sık takılıyorsun sanırım?"

"Evet genelde burada takılıyorum. Düzgün ortam."

"Tuvaletteki çiftleri bastıktan sonra bir daha buraya adım atmazsın diye düşünmüştüm."

Donup kalmıştım. Beni hatırlıyordu, tuvalet olayını hatırlıyordu, onu kesmemi hatırlıyordu. Ne söylemeliydim? Ne yapmalıydım? Yüzüne boş boş bakmayı bırakmam gerekiyordu.

"Neden öyle düşündün?"

"Utangaç birine benziyorsun. Tuvaletten jet hızında çıkışın hala aklımda"

● VALSE●Where stories live. Discover now