6-KİTAPLARDAKİ ARKADAŞLIK

En başından başla
                                    

İki katlı şirin bir yere benziyordu.Arabadan birlikte indik.Yanında yürüyerek restorana girdik restoranın içi dışı kadar şirin değil aksine şık ve çok güzeldi.Duvarlarda bordo çizgiler varken sandalyelerin bazıları kırmızı bazıları siyah ve beyazdı.

Restoran tam bana göreydi.Mekanı çok sevmiştim ben hayran hayran etrafa bakarken yakışıklımın beni bir tebessümle izlediğini farkettim.Buranın mimarı kimse  evimi ona yaptırmalıydım.Mimar cidden çok ince fikirliydi dışarısı ve içerisi arasındaki fark inanılmazdı.

Üzerindeki kıyafetlerden burda çalışan bir görevli olduğunu farkettiğim adam dayımın yanına gelerek "Yusuf Bey hoş geldiniz şeref verdiniz "diyerek bize masamıza kadar eşlik etti.Adamın takım elbiseli olması bende buranın sahibi imajını çizmişti ama belki de değildi.

Masamıza geçtiğimizde benim kibar yakışıklım ilk benim sandalyemi çekerek oturmamı sağladı ve o da karşıma oturdu.Etraftan bazı insanların bizi izlediğini farkettim bazıları aralarında konuşarak gülüşüyordu.Büyük ihtimal bizi sevgili zannetmişlerdi ama biz alışkındık bu tepkileri almaya.

Gülümseyerek masaya döndüğümde garson siparişlarimizi alıp gitmişti.Gerçi siparişi ben vermemiştim ama neyse.Neymiş efendim burayı ve buranın en güzel yemeğini ondan daha mı iyi bilecekmişim neymiş o dayıymış karar verirmiş bla bla.Bugün kimse keyfimi bozamazdı o yüzden tepki vermeden dinlemiştim.

Sonunda dayım konuyu açmıştı "sınav sonucun nasıl nereyi kazanmışsın"dedi.Ben de Hacettepe Tıp dediğimde doğru duyup duymadığını anlamak için ikinci kez sordu.Çok şaşırmıştı o burda okumamı istiyordu bu yüzden tercihlerimi birlikte yapmıştık ama ben ondan habersiz araya hayallerimin üniversitesini de herleştirmiştim ve şansıma orası gelmişti.

Dayım hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bana baktı.Ne demem gerektiğini ben de bilmiyordum.Ne söylese haklıydı ama ben fazla baskıya dayanamazdım ki ben özgür ruhlu yetişmiştim şimdiye kadar.Bir süre ikimiz de konuşmadan yemeklerimizi yedik.Bu sessizlik canımı sıkmaya başladığında "bir şey söylemeyecek misin dayı"dedim ama bu tepkiyi beklemiyordum.

"Benden bu kadar sıkıldığını söyleseydin ben evden giderdim Kıyı buna gerek yoktu"dedi.Ne yani ondan sıkıldığımı gerçekten düşünmemişti değil mi.Ondan sıkılmadığımı söylediğinde ise bir anda ruh hali değişip" o zaman ben de Ankaradaki şirkete geçerim"dedi.Hadi canım bu kadar kolay mıydı yani ben istiyorum diye kurulu düzenini mi değiştirecekti.Dayım böyle bir insandı işte benim için tüm her şeyden vazgeçebilirdi.

Yemeğin ardından eve dönmüştük kızların gün boyu olan aramalarını görüp onları telaşlandırmamak için konferans görüşmesi açtım.Kızlarla mutluluğumuzu paylaştık.İçim hep buruk olacaktı galiba düsünmeyeceğim dedikçe derin ücralarıma süzülüp gelen hayaller beni zor duruma sokuyordu.

Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım.


K

onferansı erken bitirdim yorulduğumu ve uyuyacağımı söyledim.Tamamen yalan sayılmazdı aslında.Yatağıma geçip uzandım odam benim isteğim üzerine tavanımı gece temalı düzenlemişlerdi.Bu sayede sevdiğim yıldızları ve ayı her zaman görmüş oluyordum.Kendime düşünmek için zaman tanıdım.

Atlas'tan

Yarım saat olmadan bizim çocuklar gelmişti.Onların da sınavı kazandiğını duyunca sevinmiştim.Ömer ODTÜ mekatronik kazanmıştı Batın ise İTÜ yazılım mühendisliği.Herkes kendi hayalini gerçekleştirmişti kısaca.

Çocuklarla odaya geçip langırt oynadık kimin yendiğini söylememe gerek yok herhalde.Tabiki de ben :)
Çocuklarla boks hocalığına başlamak istediğimi söylediğimde ilk şaşırsalar da benim kafamın dağılması için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüş olacaklar ki arkamda durdular.

Bu hocalık işi benim için de öğrenciler için de iyi olabilirdi.Üç Türkiye birinciliğim vardı sonuçta.Çocuklarla geç saatlere kadar oturup muhabbet etmiştik.Gece yarısı olduğunda mekandan çıktım.

Kulaklıklarımı takıp rastgele bir şarkı açtım sesi fulleyip yürümeye başladım.Nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum.Avare gibi gezmek diye şuan bana deniyordu sanırım.Ayaklarımın beni getirdiği yere baktığımda gözlerime inanamadım.

Kıyıların evinin önünde bulmuştum kendimi.Odasının neresi olduğunu bilmesem de gözüm hep çatı katındaydı.Çünkü oradan dışarı doğru ince bir ışık hüzmesi sızıyordu.Ardından camın önünde bir karartı belirdi hemen ağacın arkasına saklandım.

Beni görmeden geceyi izliyordu ben de onu. Şimdi aklında neden onu istemediğim düşüncesi dönüp duruyordu ama gururundan gelip bana bir şey demiyordu ama her şeyin bir zamanı vardı.Zamanı geldiğinde o da her şeyi öğrencekti.

O zaman isteyip istememesi pek bir şey değiştirmeyecekti.Arkamı dönüp kendimi gecenin karanlığına teslim ettim.Belki kitaplardaki arkadaşlık da tam olarak buydu.Karşındakinin zarar görmemesi pahasına da olsa kendini feda edebilmek.

Kadın gece, adam gündüz, "kavuşmak imkansız.

Bir bölümün daha sonuna geldik umarim begenmissinizdir.
Acaba Atlasın sakladığı gerçek ne ?

Beğeni ve yorumlarinizi bekliyorum hayirli günler..

BENİMLE KAL( Düzenleniyor..)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin